CEVAP
Münakaşa ile, tartışma ile, hiç kimseye hak yolu kabul ettiremeyiz. Hidayet Allah’tandır. Bizim yapacağımız şey, doğru yazılmış bir din kitabını vermektir. O büyük âlimlerin mübarek sözleri ile hakkı kabul etmezse, bizim sözümüzü nasıl kabul eder? Biz, yol gösteren trafik levhası gibi olmalıyız. Sadece doğru kitapları göstermeliyiz, gerisine karışmamalıyız.
İzin verilen talebe
Sual: Eskiden, İslamiyet’i yaymak için izin verilen talebenin, evliya olması gerekir miydi?CEVAP
Hayır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Sevdiklerimizden birine, talebeyi yetiştirmek için, izin vermekten maksat, imanın gevşediği, çok kimselerin yoldan çıktığı, din bilgilerinin unutulduğu, bu fırtınalı zamanda, Müslüman evlatlarına Allah yolunu göstermesi, kendisinin de, talebesi ile uğraşırken, onlarla birlikte, ilerlemesi içindir. Bu inceliği iyi anlamalı ve ömürde geri kalan birkaç günlük fırsatta, çalışarak, talebe ile birlikte, nimete kavuşmalıdır. Yoksa, bu izni, büyüklük ve olgunluk alameti sanıp, maksattan mahrum kalmamalıdır. (1/217)
Kitap vermek
Sual: Bid’at yolda olan arkadaşıma, yanlış yolda olduğunu anlatmak gerekir mi?CEVAP
Ona senin yolun yanlış demek, kırgınlığa, düşmanlığa sebep olabilir. Kendisine uygun bir kitap, mesela Faideli Bilgiler kitabı verilebilir.
Günümüzde emr-i maruf yapmanın en iyi ve en kolay yolu, doğru bir kitap vermektir. Nasibi var ise, okur öğrenir. Nasibi yoksa, biz yine kitap verdiğimiz için sevab kazanırız.
Delil ile ispat etmek
Sual: Öğrendiklerimizi, bir kimseye anlatacak olsak, o da, kabul etmezse, ispat için delillerini teker teker göstermek gerekmez mi?CEVAP
Delil ile bir kimseyi ikna etmek imkansız gibidir. Tartışmak da, kesinlikle caiz değildir. Tartışma, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır. Dinimizin bildirdiği güzel ahlak ile süslenmeli, hâl ve hareketlerimiz ile örnek olmaya çalışmalıyız. (Lisan-i hâl, lisan-ı kalden entaktır) sözü meşhurdur. Yani, insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirli olur. Müslümanların güzel hâllerine bakıp, doğru yolu bulanlar olmuştur.
Bir kişiyi hidayete kavuşturmak, hiç kimsenin elinde değildir. Hidayeti veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise, sadece hidayete sebep olurlar. Kendi sözümüz yerine büyüklerin sözünü tercih etmeliyiz. Yani İslam alimlerinin yazdığı kitapları tavsiye etmeliyiz. Faydalanacağını tahmin ettiğimiz kimselere, uygun bir kitap, mesela İslam Ahlakı veya Herkese Lazım Olan İman kitabını hediye etmek, bu sebebe yapışmak olur ve çok sevab olur.
Hizmet ve fitne
Sual: Fitneye sebep olmayalım diye, kimseye bir şey anlatmamak mı gerekir?CEVAP
Bu zamanda en büyük hizmet, fitneye sebep olmadan yapılandır. Yani, mümkün olduğu kadar kimseye karışmamalı, kimse ile tartışmamalı. Zamanın ve ülkenin şartlarına, kanunlara uygun hareket etmeli. Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde fitneye sebep olmanın kötülüğü açıkça bildirilmiş ve fitneden uzak durmak emredilmiştir.
Bunun için en iyi emr-i maruf, uygun bir din kitabını bir din kardeşine vermektir.
Temelsiz bina olmaz
Sual: Bid'at ehli olan yazarların, kitaplarını okuyan arkadaşlarım var. Bunlara, o yazarların hatalarını tek tek göstersem, onları kolayca ikna etmiş olmaz mıyım?CEVAP
Hayır, gösterseniz de, değişen bir şey olmaz. Mesela, bu yazar gayrimüslimlerin de, Cennete gidebileceğini söylüyor deseniz, alt yapısı yoksa, (Sen ondan iyi mi biliyorsun, o diyorsa elbette Cennete gider) diyebilir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İslamiyet'ten başka bir din arayan, iyi bilsin ki, [bulacağı] o din asla kabul edilmez ve o, ahirette en büyük zarara uğrar.) [Al-i İmran 85]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana inanmayan Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hakim]
Aynı şekilde, bu yazar Hazret-i Osman'a dil uzatıyor deseniz, o diyorsa bir bildiği vardır diye cevap verebilir. Önce Hazret-i Osman'ı tanıması gerekir. İki hadis-i şerif meali:
(Osman Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Said]
(Şu dört kişinin sevgisi bir münafığın kalbinde toplanmaz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali.) [İbni Asakir]
Bunları bilmeyen kimse, sizin sözünüzle o yazarın hatalarını kabul etmez. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, uydurma hadis olmayacağını da, bilmediği için, hadis-i şeriflere uydurma diyebilir. Hatta, daha çok düşman olup, Hazret-i Osman'a karşı, okuduğu yazarı savunmaya başlayabilir. Yani, önce alt yapı gerekir. Temel olmadan, üzerine sağlam bina yapılamaz. Bunun için, o tür yazarların, fanatik okuyucularına, delil göstermenin faydası olmaz. Tartışmaya sebep olmayacaksa, uygun bir kitap verilebilir. Nasibi varsa gerçeği görür.
Karşı cinsle chat
Sual: Dinimizi anlatmak için, karşı cinsten biri ile arkadaşlık kurmak ve onunla chat yapmak caiz midir?CEVAP
Hayır, caiz olmaz. Yasak edilenden sakınmak, emri yapmaktan önce gelir. Mesela, üstünde, namaza mani olacak kadar çok necaset bulunan kimse, avret yerini açmadan veya başka bir sebeple temizlemesi mümkün değilse, başka elbisesi de yoksa, o haliyle kılar, çıplak kılmaz. Hatta temizleme imkanı olsa; ama yanında yabancılar varsa, temizlemeden namazını kılar. Çünkü başkalarının yanında avret yerini açmak yasak, necaseti temizlemek ise emirdir. Emir ile yasak bir araya gelince, önce yasaktan sakınılır. Yani avret yeri açılmaz. Bir emri yapmak, bir haramı işlemeye sebep olursa, haram işlememek için, o emir terk edilir.
Bunun gibi, gayrimüslim bir kadın, (Benimle günah işlersen Müslüman olacağım) dese, onun Müslüman olmasını sağlamak için bu günahları işlemek de, kesinlikle caiz olmaz.
Hacca gitmesi farz olan bir kadın, yanında mahremi yoksa, farzı yapmak için hacca gitmesi haram olur. Karşı cinse, günah işleyerek emr-i maruf yapılmaz. Niyetinin iyi olması onu kurtarmaz. Uygun bir yol ile, dini bir kitap hediye etmek yeter.
Forumlara yazı göndermek
Sual: İnternetteki forumlara veya yabancı mail gruplarına, dini yazı göndermek uygun olur mu?CEVAP
Forumlarda ve mail gruplarında her türlü insan, mesela bid’at ehli veya başka fanatik kimseler bulunabilir. Tartışmaya sebep olabilecek işlerden uzak durmalı, bunun yerine tanıdığımız kimselere, uygun dini site ve mail gruplarını tavsiye etmelidir. Sitemiz www.dinimizislam.com adresinde, her türlü dini bilgi mevcuttur. Sorulara verilen cevaplar, mail grubunun üyelerine de gönderilmektedir.
Hâl sözden etkilidir
Sual: Emr-i maruf yapmak farzdır. Kimin hatasını söylesek, tepki veriyor, sana ne der gibi bizi tersliyor. Bu farzı yapmama sorumluluğundan, nasıl kurtulabiliriz?CEVAP
Emr-i maruf, farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Kendimiz, dinimizin bildirdiği şekilde emr-i maruf yapamıyorsak, emr-i maruf yapanlara herhangi bir şekilde yardım etmelidir. Mesela, uygun bir din kitabını alıp başkasına vermek, emr-i maruf olur. Hiçbir yardım yapamayan, dua ile yardım etmeye çalışmalıdır.
Bir başka husus, ona buna nasihat vermeye çalışmaktan çok, kendimize emr-i maruf yapmalıyız. Kendi hatamızı görüp, düzeltmeye çalışmalıyız. Dinimizin bildirdiği güzel ahlak ile süslenmeli, hâl ve hareketlerimizle örnek olmaya çalışmalıyız. (Lisan-i hâl, lisan-ı kalden entaktır) sözü meşhurdur. Yani, insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirli olur. Müslümanların güzel hâllerine bakıp, doğru yolu bulanlar çoktur.
Dört türlü sevab
Sual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını yayan da, sevaba kavuşur mu?CEVAP
Dört türlü sevaba kavuşur:
1- Emr-i maruf, nehy-i münker sevabı.
2- Gaza yani cihad sevabı.
3- İlim öğretmek sevabı.
4- İnsanları sevindirmek ve onların kalblerine sürur vermek sevabı.
Yeni site açmak
Sual: Muteber kaynaklardan hazırlamak şartıyla, Ehl-i sünnete uygun, yeni bir internet sitesi açmak uygun olur mu? Yoksa mevcut muteber sitelere giden yolu tıkamış mı oluruz? Rakip mi olmuş oluruz?CEVAP
Rakip olmaz, destekleyici olur. Çok iyi olur. Kendi görüşümüzü yazmazsak kitaplardan aynen alırsak, trafikteki yol işaretleri gibi gidilecek istikameti gösterirsek, hizmet olur. Ne kadar çok site olursa, o kadar iyi olur. Her siteyi farklı kişiler ziyaret edebilir. Doğruyu bulma ihtimali çoğalır. İmkânı olanlar, yeni site açmalıdır; fakat fitneye de çok dikkat etmelidir. Kitaplardaki her bilgiyi aynen yazmak fitneye sebep olabilir. Zamanın ve insanların şartlarını da göz önünde bulundurmalıdır. Bunun için de, hazırladığı siteyi önce güvendiği bir kimseye kontrol ettirmelidir. Âhir zamanda, en kıymetli hizmet, fitneye sebep olmadan yapılandır.
Kitap hediye etmek ve satmak
Sual: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını satmak, hediye etmekten daha mı iyi olur?CEVAP
Hayır, satmak daha iyidir diye bir şey yoktur. Din kitaplarını, üstüne kâr koyarak satmak zaten caiz olmaz; ancak maliyetini ve satarken yapacağı masrafları karşılayacak kadar cüz’i bir kâr koyabilir.
Maliyetinden daha düşük fiyata, zararına yani çok ucuza bile satılsa, satın alan kimse, hiç olmazsa para verdim diyerek kitabı okuyabilir. Bedava alınca kıymeti pek bilinmeyebilir. Bu bakımlardan, hediye etmek yerine ucuza satmak daha iyi olabilir; fakat hediye etme imkanı olunca da, satmak daha iyi diye düşünmeden hediye etmeli, bu sevabdan mahrum kalmamalı.
Hediye edilse de, kârsız veya çok düşük kârla satılsa da, bu kitapların dağıtılmasına sebep olmak çok sevabdır. Hangisinin daha uygun olacağı, o anki duruma göre değişebilir.
Emr-i maruf yaparken
Sual: Emr-i maruf için dini yazıları forumlarda yayınlıyor, maille de herkese gönderiyorum. Gazetede, televizyonda, dine aykırı bir şey görsem, hemen arayıp, gerekli ikazı yapıyorum. Camide, bid’at işleyenleri ikaz ediyorum. Başkaları tepkiyle karşılanıyorsa da bana tepki gelmiyor. Bu şekilde emr-i marufa devam etmem uygun olur mu?CEVAP
Tepkiyle karşılaşmamak imkânsızdır. Ya görmemişlerdir veya önem vermemişlerdir. Bu kadar muhalif insan var. Bugün tepki gösterilmemişse yarın gösterilebilir. Başka sitelerde mail gruplarında, bunlara karşı cevap yazılıp bid’atin ve bâtılın yayılmasına sebep olmamalıyız.
Biz sadece uygun gördüklerimize kitap vermeliyiz, uygun dini siteleri tavsiye etmeliyiz. Trafik levhası gibi sadece yol göstermeliyiz. Müctehid gibi, görüşlerimizi ictihad olarak, senet olarak göstermemeliyiz. Müctehidler jeneratör gibidir. Biz jeneratör gibi üretken değil, kablo gibi iletken olmalıyız. Yani müctehidlerden geleni aynen nakletmeli, ekleme çıkarma yapmamalıyız. Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
Emr-i maruf ve nehy-i münkeri elle yani güç kullanarak yapmak hükümete; dille, söz ve yazı ile [kitaplarda ve diğer yayın vasıtalarında] yapmak din adamlarına, âlimlere, kalble yapmak [emr-i maruf yapanlara, dua ederek ve maddi yardımda bulunmak] ise her Müslümana farzdır. Kendinin ve Müslümanların dinine veya dünyasına zarar gelecek işleri bırakmak vacib olur. (Hadika)
Kadızade Ahmed Efendi de buyuruyor ki:
Etkili olacaksa, emr-i marufu yapmak vacib, fitneye sebep olacaksa terk etmek vacib olur. (Birgivi şerhi)