Cevap:
Özür sahibi olmak için, abdesti bozan bir şeyin, devamlı olması lazımdır. Edası farz olan herhangi bir namaz vakti içinde, namaz vaktinin başından sonuna kadar, abdest alıp, yalnız farzı kılacak kadar bir zaman, abdestli kalamayan kimse, özrü gördüğü andan itibaren, özür sahibi olur. Mesela, idrar ve başka akıntılar, yel kaçması, yaradan kan, irin ve burundan, gözden, kulaktan kan veya ağrı ile herhangi bir sıvı, irin akması gibi, abdesti bozan şeylerden biri, hep mevcut olur, yani bir namaz vaktinin başından sonuna kadar, bir abdest alıp, farzı kılacak kadar, durdurulamazsa, o kimse, özür sahibi olur. Bir namaz vakti girdikten, farzı kılacak kadar zaman sonra özür başlasa, vaktin sonu yaklaşıncaya kadar bekler, hiç durmadı ise, vaktin sonunda abdest alıp, o vaktin namazını kılar.
Namaz vakti çıktıktan sonra, sonraki namaz vakti içinde durursa, önceki namazını iade eder. İkinci namaz vaktinin başından sonuna kadar hiç kesilmezse, özür sahibi olduğu anlaşılır ve kılmış olduğu önceki vaktin namazını iade etmez.
***
Sual: Bir kimse, sağlamken kılamadığı namazları, hasta iken kaza edebilir mi ve kılmadığı namazlar yerine sadaka vererek, hayır yaparak, bu borçtan kurtulabilir mi?
Cevap:
Bir kimse, özürsüz, sağlam iken kılamadığı, kazaya kalan namazlarını, hasta ve özürlü iken de kaza edebilir. Sadaka vermek ve herhangi hayırlı bir iş yapmak, kaza namazı yerine geçmez ve bunları yapmakla kaza namazı borcu ödenmiş olmaz.
***
Sual: Şartlarına uygun ezan okunurken, konuşmaya devam edilebilir mi, sohbet edilir mi, Kur’an-ı kerim okumaya devam edilir mi?
Cevap:
Sünnete uygun olarak okunan ezanı duyan kimse, cünüp olsa da, cami dışında bulunsa da, Kur’ân-ı kerim okuyor ise de, işittiğini yavaşça söylemesi sünnettir. Sünnete uygun ezanı işiten kimse, o anda bir şey söylemez, selama cevap vermez, bir iş yapmaz. Ezanı işiten erkeklerin, şartları uygunsa, işini bırakıp, cemaate gitmesi vaciptir. Evinde ailesi ile de cemaat yapabilir. Fakat, camide salih imam varsa, camiye gitmesi efdaldir.
***
Sual: Tevil ne demektir? Evliyanın bazı sözlerini de tevil etmek gerekir mi?
Cevap:
Kur’ân-ı kerimde ve hadîs-i şeriflerde öyle bilgiler vardır ki, bunlar tevil edilmeden anlaşılamaz. [Bir kelimenin, Allahü teâlâ ve Resûlullah tarafından, açık bildirilmemiş manalarından, İslamiyete uygun olanı seçmeğe (Tevil) denir. Bunu herkes yapamaz.] Evliyanın sözlerini de tevil etmek, mealen bildirmek lâzımdır. Tevil edilmezse, yanlış anlaşılır. Tevil edilince, Veliye iftira etmek tehlikesi olmaz. İftira etmek haramdır. Evliya-yı kiramın, sekir hâlinde [şuursuz] iken veya kavuştukları nimetleri anlatırken, yahut talebesini teşvik için veya maksadını anlatacak kelime bulamadıkları zaman, söyledikleri bazı kelimeleri tevile muhtaç olur. İmâm-ı Rabbânînin de, böyle kelimeleri vardır. Abdülhak-ı Dehlevî “rahime-hullah”, Abdülkâdir-i Geylânînin (Fütûh-ul-gayb) kitabının Farisi şerhinde buyuruyor ki, (Ariflerin kalplerine ince ve anlaşılmaz bilgiler geldiği zaman, bunları anlatacak kelime bulamazlar. Böyle sözlerini işitince, (doğrusunu Allahü teâlâ bilir) demeli, inkara kalkışmamalıdır). (Tam İlmihal s. 771)