Cevap: (Hindiyye)de, Zebayih bahsinde diyor ki, (Müslümanın veya (Ehl-i kitap) olan harbi veya zimmi kâfirin, Allahü teâlânın ismini veya bir sıfatını, herhangi bir lisan ile söyleyerek, kestiği yenilir. [Dâr-ül-harpte Müslüman kasap aramalı. Bundaki eti, Müslüman kestiğini niyet ederek, satın almalıdır. Sığır, koyun, tavuk gibi eti yenen hayvanların etlerini yemek helal olması için, İslâmiyete uygun kesilmeleri lâzımdır. Yani bir Müslümanın veya ehl-i kitabın kesmesi ve keserken Allah ismini söylemesi lâzımdır.
İslâmiyete uygun kesilmeyen hayvan leş olur. Bunun etini yemek ve satmak haram olur. Hayvan kesenlerin ve satan Müslümanların bunu iyi bilmeleri lâzımdır. Et satın alırken, bunun nasıl kesildiğini sormak lâzım değildir. Çünkü, Müslümana hüsnü zan olunur.] Müşrikin ve mürtedin kestiği yenilmez. Keserken, İsa veya üç Tanrıdan biri derse, yenilmez. Böyle inanır, fakat söylemezse, yenir. Kesmek için söylemelidir. Dua için, şükür için söylerse veya Allahtan başkasını, tazim etmeği niyet ederse, Allah ve Muhammed için derse, yenmez). Bir Peygambere ve bunun, sonradan bozulmuş olan (Mukaddes kitab)ına inanan bir kâfir, bu Peygamber tanrıdır veya oğludur dese ve putlara yalvarırsa da, buna (Ehl-i kitap) denir. Çünkü, (ilah, rab, tanrı, baba) gibi isimler, yardım eden, yaratılmağa sebep olan, çok sevilen manasına da kullanılır.
Bu isimleri, İsa aleyhisselâma, bu manalar ile söyleyen, müşrik olmaz. Ona, üç tanrıdan biri veya tanrı denilmesi, hakiki bir söz değil, mecaz olur. Onda (Ülûhiyyet sıfatı) bulunduğuna inanırsa, mesela her istediğini yaratır derse, (Müşrik) olur. Şimdi, Musevi, İsevi, Nasrani, Hıristiyanların bir kısmı, Ehl-i kitaptır. Putlara, heykellere, İsa aleyhisselâmı sevdikleri için, istediklerinin yaratılmasına sebep olmaları için yalvarıyorlar. İsa aleyhisselâma ilâh diyen Nasrani’nin kestiklerini yemek caiz ise de, zaruret olmadıkça, buna kestirmemeli ve kestiğini yememelidir. Kitapsız kâfirlerin, mesela Suriye’deki (Nusayri)lerin ve Derezilerin [yani Dürzilerin] kestikleri yenilmez. Kesenin nasıl kimse olduğunu araştırıp anlamak şart değildir. Besmele kasten terk edilirse, Hanefide haram, Şafiide helal olur. (Tam İlmihal s. 327)
***
Sual: Hazret-i Ali’nin hazret-i Ebu Bekir’den ve hazret-i Ömer’den daha üstün olduğuna inanan bidat ehli midir? Bu iki halifenin veya ikisinden birisinin halife olmasına inanmayan için ne denir?
Cevap: Hindistan’ın büyük âlimlerinden Ahmed Rızâ hân Berilevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Fetâvel-Haremeyn) ismindeki fetva kitabında buyuruyor ki:
Bidat sahibinin Ehl-i sünnetten ayrılmasına sebep, eğer hazret-i Ali’nin hazret-i Ebu Bekir’den ve hazret-i Ömer’den daha üstün olduğuna inanması ise, böyle inananın (Bidat sahibi) olacağı (Hulâsa) ve (Hindiyye) ve başka birçok kıymetli kitapta yazılıdır. Bu iki halifenin veya ikisinden birisinin halife olmasına inanmayan için fıkıh âlimleri kâfir olur, dedi. Kelâm âlimleri ise, yine bidat sahibi olur, dediler. İhtiyatlı davranarak, bidat sahibi olur demelidir. Eğer, Allahü teâlâ mahluktur derse veya şimdi mevcut olan Kur’ân-ı kerim noksandır ve Eshâb tarafından ve daha sonraları değiştirilmiş yerleri vardır derse yahut hazret-i Ali veya oniki imamdan biri, Peygamberlerden “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” daha üstündür derse, kesinlikle kâfir olur. Buna, mürtedlere yapılan gibi yapılacağı, (Hindiyye), (Zahîriyye), (Hadîkat-ün-nediyye)de ve fıkıh kitaplarında yazılıdır. (Makâlet-ül-müfessire an-ahkâm-il-bidat-il-mükeffire) kitabında bu hususta geniş bilgi vardır.
[İbni Âbidîn, nikahı câiz olmayanları anlatırken diyor ki, bir kimse, eğer hazret-i Ali’ye tapınıyorsa veya Cebrail aleyhisselam Kur’ân-ı kerimi Ali’ye getirmeğe emir olundu. Şaşırıp Muhammed aleyhisselâma getirdi derse veya hazret-i Ebu Bekir Eshâbdan değildir derse yahut hazret-i Aişe’ye kazf ederse, yani zina etti derse kâfir olur. Hazret-i Ali, iki halifeden daha üstündür derse veya Eshâbdan herhangi birini seb, şetm eder, söverse, yani kötülerse, kâfir olmaz, bidat ehli olur.
Üçüncü ciltte diyor ki, bir kimse, iki halifeyi seb ederse, bu ikisine lanet ederse, kâfir olur. Dürzî ve mülhid ve İsmâilî denilen kimseler, İslâmın beş şartını yapıyorlar ise de, tenasühe inandıkları ve şaraba, zinaya helal dedikleri ve âyet-i kerimelere bozuk manalar verdikleri için kâfir oluyorlar.
İbni Âbidîn, (Ukûd-üd-dürriyye) kitabında, şeyh-ul-islâm Abdullah Efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Şii’ler hakkındaki fetvasını uzun yazmakta, küfre varanlarını bildirmektedir.] (Fâideli Bilgiler s. 422)