Cevap:
Hadîkada konu ile alakalı olarak deniyor ki:
“And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık bir şey istemek caiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların melun oldukları bildirildi.”
Ayrıca bu konuda Dürer, Gurer, İbni Âbidîn ve Hadîka kitaplarında deniyor ki:
“Bir Müslüman, Allah hakkı için şunu yap derse, bunu yapmak lazım olmaz, yani yapmamak günah olmaz ise de, taat, hatta mubah olan şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahut ölü veya diri bir veli hakkı için dua etmek haramdır. Çünkü, kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihad etti ise de, şu şekilde dua etmek, (Ya Rabbi, onlara vermiş olduğun hak için) niyeti ile caiz olur. Çünkü, Rum suresinin 47. âyetinin meal-i şerifi; (Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz)dir. En'âm sûresinin 12. âyetinin meal-i şerifi; (Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı) olup, merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir. Bezzâziyye fetvasında, ölü veya diri, peygamberlerin ve evliyanın hürmetleri için dua etmenin caiz olduğu bildirilmektedir.”
***
“And vererek, mesela Allah aşkına diyerek bir kimseden dünyalık bir şey istemek caiz değildir. Hadis-i şerifte, bunların melun oldukları bildirildi.”
Ayrıca bu konuda Dürer, Gurer, İbni Âbidîn ve Hadîka kitaplarında deniyor ki:
“Bir Müslüman, Allah hakkı için şunu yap derse, bunu yapmak lazım olmaz, yani yapmamak günah olmaz ise de, taat, hatta mubah olan şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahut ölü veya diri bir veli hakkı için dua etmek haramdır. Çünkü, kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihad etti ise de, şu şekilde dua etmek, (Ya Rabbi, onlara vermiş olduğun hak için) niyeti ile caiz olur. Çünkü, Rum suresinin 47. âyetinin meal-i şerifi; (Üzerimize hak oldu ki, müminlere yardım ederiz)dir. En'âm sûresinin 12. âyetinin meal-i şerifi; (Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeyi kendisine lazım kıldı) olup, merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir. Bezzâziyye fetvasında, ölü veya diri, peygamberlerin ve evliyanın hürmetleri için dua etmenin caiz olduğu bildirilmektedir.”
***
Sual: Bir Müslümanın dünya ve ahiret saadetine, mutluluğuna kavuşması için ne veya neler yapması gerekir?
Cevap:
İslâm âlimleri ve tasavvuf büyükleri, bu konu hakkında buyurdular ki:
“İnsana vacip olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, mutlulukları, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. Amel; kalp, dil yani söz ve beden ile yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlaktır. İhlas, amelini yani bütün işlerini, ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.”
***
“İnsana vacip olan birinci vazife, iman, amel ve ihlas sahibi olmaktır. Dünya ve ahiret saadetleri, mutlulukları, ancak bu üçüne kavuşmakla elde edilir. Amel; kalp, dil yani söz ve beden ile yapılacak işler demektir. Kalbin işleri, ahlaktır. İhlas, amelini yani bütün işlerini, ibadetlerini, yalnız Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yapmak demektir.”
***
Sual: Erkeklerin de kadınlar gibi, her renkte elbise, gömlek, başlık giymelerinin, dinen bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Erkeklerin de her renk elbise giymeleri caiz ise de, kırmızı, sarı elbise giymeleri tenzihen mekruh denildi. Başlık ve takkenin kırmızı ve sarı renklerde dahi olması mekruh olmadığı sözbirliği ile bildirildi. Resûlullah efendimizin ayakkabısının siyah olduğu, Şir'at-ül-islâm şerhinde yazılıdır.
***
***
Sual: Tevhid kelimesi ve Peygamber efendimizin şefaati ile ümmetin günahları af ve mağfiret mi edilecektir?
Cevap:
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 37. mektupta buyuruyor ki: Bu güzel kelime ve Peygamberlerin sonuncusu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât” gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helâk ederdi. Bu ümmetin günahları çoktur. Fakat, Allahü teâlânın af ve mağfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki, geçmiş ümmetlerden hiçbirine böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayırmıştır. İkram, ihsan, kabahatliler, günahlılar içindir.
Allahü teâlâ, af etmeği ve mağfiret etmeği sever. Kusur ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaat edicisi olan bu güzel kelime, kelimelerin en kıymetlisi oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât”. Furkân sûresi, yetmişinci âyetinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Allahü teâlânın mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyruldu. Bunu yapmak, Allahü teâlâ için çok kolaydır. (Tam İlmihal s. 910)
Allahü teâlâ, af etmeği ve mağfiret etmeği sever. Kusur ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve mağfirete uğrayacak hiçbir şey yoktur. Bunun için, bu ümmet, ümmetlerin en hayırlısı oldu. Bunların şefaat edicisi olan bu güzel kelime, kelimelerin en kıymetlisi oldu. Bunların şefaatçileri olan Peygamberleri, Peygamberlerin en üstünü oldu “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vettehıyyât”. Furkân sûresi, yetmişinci âyetinde mealen, (Allahü teâlânın, günahlarını iyiliklerle değiştireceği kimseler, onlardır. Allahü teâlânın mağfireti, merhameti sonsuzdur) buyruldu. Bunu yapmak, Allahü teâlâ için çok kolaydır. (Tam İlmihal s. 910)