Cevap:
Türbe, oda demektir. Türbe yasak olsaydı, Eshab-ı kiram, Resulullah efendimizi, hazret-i Ebu Bekir ve hazret-i Ömer’i oda içine defnetmezlerdi. Türbe, ölüye tapınmak için değil, ona sevgi, saygı göstermek ve okumaya, dua etmeye gelenleri yağmurdan, güneşten korumak için yapılmaktadır. Mecma'ul-enhürde diyor ki:
“Muhammed bin Hanefiyye, Abdullah bin Abbas’ı defnedince, kabri üzerine çadır kurdu. Ziyaretçiler, üç gün bu çadırda okudular.” Keşf-ün-nûrda deniyor ki:
“Âlimlerin, velilerin kabirleri üzerine türbe yapmak, onları cahillerin hakaretlerinden korumak içindir.” Câmi'ul-fetâvâda ve Tenvîrde “kabir üzerine kubbe yapmak mekruh değildir” deniyor.
Diri veya ölü olan bir veliden feyiz almak, faydalanmak için, onu sevmek ve hürmet etmek lazımdır. Cahil halk, ölüyü toprak altında, hareketsiz görünce, onu kendinden aşağı sanır. Türbeyi, sandukayı da herkesin saygı ile ziyaret ettiğini görünce, o da saygılı olur. Türbe ölü için değil, dirilerin, saygılı olup, evliyadan istifade edebilmeleri için yapılmaktadır. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
“Kabir üzerine, süs, övünmek için türbe yapmak haramdır. Unutulmamak için olursa mekruhtur. Meyyiti hırsızdan, hayvandan korumak için ise, mekruh olmaz. Resulullah efendimiz oğlu İbrahim’in kabrini bir karış yüksek yaptı ve sıvattı. Bir gün kabri yanından geçerken, bir yerini açılmış görünce, burasını kapattığı Hülâsada yazılıdır.”
İbni Hacer-i Mekkî hazretleri Fetâvâ-i fıkhiyyesinde buyuruyor ki:
“Peygamberlerin türbelerinde namaz kılmak sahihtir, mekruh dahi değildir. Peygamberler, mezarlarında diridirler, fakat, onların hayatları, her bakımdan bizim hayatımız gibi değildir.”
Tâhir Muhammed Süleymân Mâlikî hazretleri, Zahîre-tül-fıkhil-kübrâ kitâbında diyor ki:
“Şeyh Advî, kabirler üzerine türbe yapmak, dört şart ile caiz olur dedi. Kabir yeri, meyyitin mülkü olmalıdır. Türbede fesat, bidat yapılmamalıdır. Türbeler, zevk ve övünme vasıtası olmamalıdır. Kabirdeki veliye alamet niyeti ile yapılmalıdır. İbni Teymiyye'nin sapık sözlerinin kıymeti yoktur.”
***
Sual: İnsanlara faydalı olan bir meslek, bir sanat seçmek ibadet etmek olur mu? Meslek seçiminde nelere dikkat etmelidir?
Cevap:
(Kimyâ-i saadet) kitabında, beşinci bâbda buyruluyor ki: En az, binlerle insan çalışmayacak olursa, kendisinin bir gün bile yaşayamayacağını düşünmelidir. Mesela, çiftçi, fırıncı, dokumacı, demirci, iplikçi ve daha nice sanatkârlar, hep onun için çalışıyor. O hepsine muhtaçtır. Herkes onun için çalışıp, ona hazırlayıp da, onun boş oturması, kimseye faydalı olmaması doğru olur mu? Bu dünyada herkes yolcudur. Geldik gidiyoruz. Yolcuların birbirlerine yardım etmesi, el ele vermeleri, kardeş gibi olmaları lâzımdır.
Her Müslüman böyle düşünmelidir. Vazifesine başlarken, Müslüman kardeşlerime yardım etmek, onları rahat ettirmek için çalışacağım. Din kardeşlerim benim işimi gördükleri gibi, ben de, onlara hizmet edeceğim demelidir.Her Müslüman iyi bilsin ki, bütün sanatlar, farz-ı kifayedir. Bunu düşünerek, bir sanata yapışmak, ibadet etmek olur. İster kitaplı kâfirler keşfetsin, ister kitapsız kâfirler bulsun, her sanatı öğrenmek ve hele, harp vâsıtalarını en modern, en ileri şekilde yapmağa çalışmak farzdır. Bu vasıtaları yapabilmek için, gerekli ilimleri, dersleri mekteplerde, bu niyet ile okutmak ve okumak hep ibadet olur.
Namaz kılan insanın bu niyet ile, her işi ibadet olur. Namaz kılmayanların her hareketi de günah olur. O hâlde, her Müslüman, namazını kılmalı, sonra farz olduğunu düşünerek, vazifesini yapmalıdır. İş görürken niyetin doğru olmasına alâmet, insanlara faydalı olan bir meslek, bir sanat seçmektir. Yani, öyle bir iş görmeli ki, eğer o iş olmasa, Müslümanlar sıkıntı çekerdi. O hâlde, keyif, oyun ve benzerlerine, sanat dense de ve haram işleyenlere sanatkâr ismi verilse de, bunları yapmak ibadet olmaz. Hatta, haram olmayan, mubah olan, fakat insanlara lüzumlu olmayan sanatları seçmemelidir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki, (En iyi ticaret, bezzazlıktır, kumaş satmaktır. En iyi sanat, terziliktir). (Tam İlmihal s. 847)