Cevap:
Zikretmek, Allahü teâlâyı hatırlamak demektir. Bu da, kalp ile olur. Zira zikredince, kalp temizlenir. Yani kalpten dünya sevgisi çıkar ve o kalbe Allah sevgisi yerleşir. Birçok kimselerin, bir araya toplanarak oynaması, dönmesi, zikir değildir. Son yüz yılda, tarikat diyerek, birçok şey uyduruldu. Din büyüklerinin, Eshâb-ı kiramın yolu unutuldu. Cahiller, hatta fasıklar şeyh olarak zikir ve ibadet ismi altında, günah işledi. Hele son zamanlarda, haram girmeyen, rafızilik, mezhepsizlik karışmayan bir tekke, dergâh kalmamıştı.
Zikretmek, Allahü teâlâyı hatırlamak demektir. Bu da, kalp ile olur. Zira zikredince, kalp temizlenir. Yani kalpten dünya sevgisi çıkar ve o kalbe Allah sevgisi yerleşir. Birçok kimselerin, bir araya toplanarak oynaması, dönmesi, zikir değildir. Son yüz yılda, tarikat diyerek, birçok şey uyduruldu. Din büyüklerinin, Eshâb-ı kiramın yolu unutuldu. Cahiller, hatta fasıklar şeyh olarak zikir ve ibadet ismi altında, günah işledi. Hele son zamanlarda, haram girmeyen, rafızilik, mezhepsizlik karışmayan bir tekke, dergâh kalmamıştı.
Bugün ne İstanbul’da, ne Anadolu’da ve ne de Mısır, Irak, İran, Suriye ve Hicaz’da, yani hiçbir İslâm memleketinde, tasavvuf âlimi yok gibidir. Fakat sahte mürşitler, Müslümanları sömüren tarikatçılar çoktur. Din büyüklerinin, eskiden kalma, halis, doğru yazılmış kitaplarını okuyup, ibadetleri bunlara göre doğrultmalıdır. Tarikatçılık, şeyhlik, müridlik gibi isimlerin perdesi altında iş gören zındıklara, mal ve din hırsızlarına aldanmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.
***
***
Sual: Bazen, vakit darlığından dolayı namazdan sonra Âyet-el kürsi ve tesbihleri okumayanlar oluyor. Böyle yapmak doğru olur mu?
Cevap:
Her beş vakit namazdan sonra, Âyet-el-kürsî okumaya ve tesbihleri çekmeye çalışmalı, bunları terk etmemelidir. Zira Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Farz namazlarından sonra Âyet-el-kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mani yoktur.)
Beş vakit namazdan sonra, sessizce, otuzüç kere kelime-i tenzih yani Sübhânallah, otuzüç kere tahmid yani Elhamdülillah ve otuzüç defa tekbir yani Allahü ekber ve en sonra, bir kere “Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh, lehülmülkü velehül hamdü yühyî ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr” demelidir ki, hepsi yüz olur.
***
Cevap:
Her beş vakit namazdan sonra, Âyet-el-kürsî okumaya ve tesbihleri çekmeye çalışmalı, bunları terk etmemelidir. Zira Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Farz namazlarından sonra Âyet-el-kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mani yoktur.)
Beş vakit namazdan sonra, sessizce, otuzüç kere kelime-i tenzih yani Sübhânallah, otuzüç kere tahmid yani Elhamdülillah ve otuzüç defa tekbir yani Allahü ekber ve en sonra, bir kere “Lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh, lehülmülkü velehül hamdü yühyî ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr” demelidir ki, hepsi yüz olur.
***
Sual: Cuma günü, camiye gelenlerin, vakit girmeden önce herhangi bir namazı kılmasının mahzuru var mıdır?
Cevap:
Güneş tepede iken, yani öğle namazının vaktinden evvel olan zaman içinde, her namazı kılmak haramdır. Bu zamanda, her namazı kılmanın, cuma günleri de haram olduğu sözü daha kuvvetlidir.
***
Cevap:
Güneş tepede iken, yani öğle namazının vaktinden evvel olan zaman içinde, her namazı kılmak haramdır. Bu zamanda, her namazı kılmanın, cuma günleri de haram olduğu sözü daha kuvvetlidir.
***
Sual: İstikbal-i kıble ne demektir?
Cevap:
İstikbal-i kıble, namazı Kâbeye karşı kılmaktır. Kâbe için kılmak değildir. Kıble önce (Kudüs) idi. Hicretten onyedi ay sonra, Şaban ortasında salı günü öğle veya ikindi namazının üçüncü rekâtında iken Kâbeye dönülmesi emir olundu. Göz sinirlerinin çapraz istikameti arasındaki açıklık, Kâbeye rastlarsa, Hanefi ve Maliki mezheplerinde namaz sahih olur. Bu zaviye takriben 45 derecedir. İstanbul’un kıble istikameti, cenuptan yirmidokuz derecelik bir zaviye kadar şarktadır. Bu açıya (Kıble zaviyesi) denir.
Cevap:
İstikbal-i kıble, namazı Kâbeye karşı kılmaktır. Kâbe için kılmak değildir. Kıble önce (Kudüs) idi. Hicretten onyedi ay sonra, Şaban ortasında salı günü öğle veya ikindi namazının üçüncü rekâtında iken Kâbeye dönülmesi emir olundu. Göz sinirlerinin çapraz istikameti arasındaki açıklık, Kâbeye rastlarsa, Hanefi ve Maliki mezheplerinde namaz sahih olur. Bu zaviye takriben 45 derecedir. İstanbul’un kıble istikameti, cenuptan yirmidokuz derecelik bir zaviye kadar şarktadır. Bu açıya (Kıble zaviyesi) denir.
Harita üzerinde bir şehir ile, Mekke şehri arasında çizilen doğruya (Kıble hattı) denir. Bu hat, kıble istikametini gösterir. Güneş bu hat üzerine gelince, (Kıble saati) olur. Bu hat ile bu şehirden geçen tûl dairesi arasındaki zaviyeye (Kıble açısı) denir. Bir şehrin kıble istikameti, tûl ve arz derecelerine tabidir. Şimal nısf kürede, zeval vaktinde, güneşin bulunduğu cihet yahut mahallî zevalî zamana ayarlı bir saat makinesi üfkî olarak yüzü semaya doğru ve akrebi güneşe doğru tutulunca, akrep ile oniki rakamı arasındaki zaviyenin orta hattı, takriben cenubu gösterir. (Tam İlmihal s. 170)