Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir hadis-i kudsîde, (Nefsiniz bana düşmandır, siz de ona düşman olun) buyuruluyor. Nefsin düşman olması, (Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet etmez) demektir.
Nefs Allahü teâlâya düşman olduğu için, Allahü teâlâ herkesi Cehenneme mi sokacak? Nefs mükellef değildir. Allahü teâlâ nefsin iman etmesini, itaat etmesini emretmiyor, kalbin iman etmesini emrediyor. Bu yüzden, Cennete girmek için kalbin iman etmesi kâfidir.
Kalb isyan ederse günaha girer. Fakat nefs, mükellef olmadığı için, isyan ederse günah yazılmaz. Zaten onun isyan etmediği an yoktur, hep isyan eder. Onun özelliği budur.
Şimdiki insanların çoğu bu düşmanın, yani nefsin emrindeler, onun arzularının peşinde koşuyorlar. Nefs ne emrederse, ne isterse onu yapıyorlar. Nefs, küfrü, haramları, mekruhları ister. Onun için nefsine uyan, kötü işlere koşar. Haramlar tatlı gelir, çünkü nefs haramdan lezzet alır. Onun gıdası dinin yasak ettiği şeylerdir.
Mahlûklar içinde, Allahü teâlâya en yakın olan, insanın kalbidir. Onun için ister salih olsun, ister asi, günahkâr olsun, hattâ kâfir olsun, kalbini kırmaktan çok sakınmalıdır. Allahü teâlâyı inciten şeylerden birincisi küfür, ikincisi de kalb kırmaktır. İnsanların hepsi Allah’ın kuludur. Herhangi bir insanın emrindeki hizmetçiyi, köleyi incitmek onun efendisini üzdüğü gibi, insanları incitmek, kalblerini kırmak da, insanların sahibi olan Allahü teâlâyı üzer. Allahü teâlânın mahlûklarına Onun izin verdiği ölçüde muamele etmelidir.
Hastalık da, fakirlik de, zenginlik de, makam da, şöhret de geçer, ama zalimin zulmü, mazlumun boynundaki levhada yazılı olarak, hesap yerine gelir ve zalimden hakkını alır.
Kul hakkından çok korkmalı. Ne kadar az olsa da, Cennete girmeye mânidir. Üzerinde kul hakkı bulunan ölünün ruhu, göklere yükselemez. Herkese iyilik etmeli, kötülük edenlere, kötülükle karşılık vermemeli. Hakiki Müslüman, Allahü teâlânın emirlerine riayet eder ve herkesle iyi geçinir.