Cevap:
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde;
(İslâm dini garip olarak başladı. Son zamanlarda da garip olacaktır. Bu garip insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler) buyurmuştur. Ehl-i sünnet âlimleri, bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:
“İslâmiyetin başlangıcında, insanların çoğu, Müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, ahir zamanda da, dini bilenler azalır. Bunlar, benden sonra bozulmuş olan sünnetimi ıslah ederler. Bunun için, emr-i ma'rûf ve nehyi anilmünker yaparlar. Sünnete, yani İslâmiyete uymakta başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinleyenler az, karşı gelenler çok olur. O zamanda, sevenleri çok olan din adamı, doğru arasına eğrileri, hoşa giden sözleri karıştıran kimsedir. Çünkü yalnız doğruyu söyleyenin düşmanları çok olur.”
***
Sual: Din kitaplarında bildirilen; “fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır” hadis-i şerifindeki sünnet kelimesi ne anlama gelmektedir?
Cevap:
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde;
(Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır!) buyurmuşlardır. Ehl-i sünnet âlimleri bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:
“Nefsine, bidatlere ve kendi aklına uyarak İslâmiyetin hududu dışına çıkıldığı zaman, benim sünnetime yani benim getirdiğim dine uyana, kıyamet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslâmiyete uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.”
***
Sual: Mezheplerin kolay olan hükümlerini toplayarak buna göre ibadet yapmak caiz olur mu?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîka kitabında deniyor ki:
“Mezheplerin ruhsatlarını, kolaylıklarını araştırarak, işini bunlara uygun olarak yapan kimseye Müleffık denir. Böyle yapmak caiz değildir. İslâmiyete uymak istemeyenin yapacağı şeydir. İhtiyaçtan dolayı veya zaruret ile, bir işini başka mezhebe uyarak yapmak caizdir. Kolaylık için başka mezhebe geçmek, nefse uymak olur, caiz olmaz.”
***
Sual: İman ne demektir? İman ve İslam aynı mıdır?
Cevap:
İman, lügatte bir kimseyi tam doğru sözlü bilmek, ona inanmak demektir. İslâmiyette iman demek; Resul-i ekremin “sallallahü aleyhi ve sellem”, Allahü teâlânın peygamberi olduğunu ve Onun tarafından seçilmiş, haber verici nebi olduğunu doğru bilmek ve inanarak söylemek ve Onun Allahü teâlâ tarafından kısaca bildirdiklerine kısaca inanmak ve geniş bildirdiklerine etraflıca inanmak ve gücü yettikçe, kelime-i şehadeti dil ile de söylemektir.
Kuvvetli iman şöyledir ki, ateşin yaktığına, yılanın zehirleyip öldürdüğüne yakîn üzere inanıp kaçtığı gibi, gönlünden tam olarak, Allahü teâlâyı ve sıfatlarını büyük bilerek inanmak, Onun rızasına ve cemâline koşmak ve gazabından, azabından kaçmak ve imanı, mermer üzerine yazılan yazı gibi sağlam olarak gönlüne yerleştirmektir.Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği iman ile İslâm birdir. Kelime-i şehadetin manasına inanmak, her ikisinde de vardır. Bazı umum ve husus ayrılıkları var ise de, lügat manaları ayrı olmakla beraber, İslâmiyette ayrılıkları yoktur. (Herkese Lâzım Olan Îmân s. 19)