Sual: Ehl-i sünnet itikadında olan bir Müslümanın bilinen, belli alametleri var mıdır?
Cevap: Miftâh-ul-Cennet kitabında konu ile alakalı olarak deniyor ki:
"Ehl-i sünnet olanların, on alameti vardır:
1- O kimse cemate müdavemet yani devam eder. 2- İtikadı veya fıskı, küfre varmayan imama uyar. 3- Mest üzerine meshi caiz görür. 4- Eshâb-ı kiramdan hiç birine kötü söz söylemez. 5- Devlete isyan etmez. 6- Dinde bigayr-i hakkın mücadele, münakaşa etmez. 7- Dinde, şek, şüphe etmez. 8- Hayrı ve şerri, Allahü teâlâdan bilir. 9- İlhâdı, küfrü belli olmadıkça ehl-i kıbleyi tekfir etmez. 10- Dört halifeyi sair, diğer Eshâb üzerine tercih eder."
***
Sual: Oturduğu veya yaşadığı yerde dinini yaşamakta zorluk çekenler ne yapmalıdırlar?
Cevap: Bu konuda Kenz-i mahfî kitabında deniyor ki:
"Cehalet yani bidat ve fısk çoğalan yerlerde oturmak nehiy olundu. Dinini muhafaza için hicret eden Cennet ile müjdelendi. Bir mahallede salih, arif kimse kalmayıp, fesat ve bidat artınca, başka mahalleye hicret etmek veya böyle bir şehirden başka şehre hicret etmek vacib olur. Bütün şehirlerde, Müslümanlara saldırılıyorsa, başka İslâm memleketine hicret edilir. Böyle bir idare yoksa, insan haklarına riayet edilen, ibadet etmek serbest olan bir memlekete yerleşmek lazım olur. Zira onların arasında bulunan, gelecek belaya ortak olur. Enfâl sûresinin 25. âyet-i kerimesinde mealen; (Zulmedenlere ve etmeyenlere birlikte gelen fitne ve beladan korkunuz, sakınınız) buyuruldu."
***
Sual: Bir kimsenin mutlak iman ile öleceğini söylemek, dinen uygun mudur?
Cevap: Bir kimsenin mutlak iman ile öleceğini söyleyebilmek için, o kimse hakkında âyet veya hadis olması lazımdır. Zira bir kimsenin mümin veya kâfir olarak öleceği, son nefeste belli olur. Birçok kimse, bütün ömrünce kâfir kalıp, sonunda imana kavuşur. Bütün ömrü iman ile geçip, sonunda tersine dönen de olur.
***
Sual: Bir kimse, camide Kur'ân-ı kerim okurken vakit girse, bu kimse, o vaktin namazını kılmadan, camiden çıkabilir mi?
Cevap: Camide olan kimsenin, ezan okununca, bu namazı cemaat ile kılmadan, özürsüz olarak dışarı çıkması tahrimen mekruhtur. Belli bir cami cemaatine devam âdeti ise, oraya, mahallesindeki veya iş yerindeki caminin cemaatine gitmesi ise özür olur.
***
Sual: Bir Müslümanın yapması gereken emirler ve bunların hükümleri, isimleri nedir?
Cevap: İbni Âbidînde bu konuda buyuruluyor ki:
"Müslümanlara yapılması emir olunan şeyler, dört kısımdır. Bunlar; farz, vacib, sünnet ve nafiledir. Allahü teâlânın açık olarak bildirdiği emirlerine Farz denir. Açık olmayıp, zan ederek anlaşılan emirlerine Vacib denir. Farz veya vacib olmayıp, Resûlullah efendimizin kendiliğinden emrettiği veya yaptığı ibadetlere Sünnet denir. Bunları devamlı yaparak, nadiren terk etmiş ve terk edenlere bir şey dememiş ise, Sünnet-i hüdâ veya Müekked sünnet denir. Bunlar, İslâm dininin şiârıdır, yani bu dine mahsusturlar. Başka dinlerde yokturlar. Resûlullah efendimiz vacipleri terk edeni görünce, terk etmesine mani olurdu. Kendisi ara sıra terk etmiş ise, bunlara Sünnet-i gayr-ı müekkede denir.
Müekked sünneti, özürsüz olarak devamlı terk etmek mekruh, küçük günah olur. Allahü teâlâ, bütün ibadetlere sevap vereceğini vadetti, söz verdi. Fakat, ibadete sevap verilmesi için, niyet etmek lazımdır. Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek demektir. Bu üç kısım yani farz, vacib, sünnet olan ibadeti belli zamanlarda yapmaya Eda etmek denir. Zamanında yapmayıp, zamanı geçtikten sonra yapmaya Kaza etmek denir. Emredilen ibadetleri eda veya kaza ettikten sonra, kendiliğinden tekrar ibadet yapmaya Nafile ibadet denir. Farzları ve vacibleri nafile olarak yapmak, müekked sünnetleri yapmaktan daha çok sevap olur. Öğle namazının farzını kılan kimse, bunu tekrar kılarsa nafile olur. Resûlullah efendimizin ibadet olarak değil de, âdet olarak, devamlı yaptığı şeylere Sünnet-i zevaid denir. Giydiği elbiseleri, oturması, kalkması, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması böyledir. Bunları yapanlara da sevap verilir. Bunlara sevap verilmesi için, niyet etmek lazım değildir. Niyet edilirse, sevapları çoğalır. Zevaid sünnetleri ve nafile ibadetleri terk etmek mekruh olmaz."
***
Sual: Bir kimsenin kullandığı ilacın kokusu, etrafındakileri rahatsız ederse, bu kimsenin camiye gitmemesi özür olur mu?
Cevap: İlaç olarak kokulu şeyi özür ile veya unutarak yiyen, cemaate gelmez, mazur olur. Zira pis koku insanlara ve meleklere eziyet verir.
Cevap: Miftâh-ul-Cennet kitabında konu ile alakalı olarak deniyor ki:
"Ehl-i sünnet olanların, on alameti vardır:
1- O kimse cemate müdavemet yani devam eder. 2- İtikadı veya fıskı, küfre varmayan imama uyar. 3- Mest üzerine meshi caiz görür. 4- Eshâb-ı kiramdan hiç birine kötü söz söylemez. 5- Devlete isyan etmez. 6- Dinde bigayr-i hakkın mücadele, münakaşa etmez. 7- Dinde, şek, şüphe etmez. 8- Hayrı ve şerri, Allahü teâlâdan bilir. 9- İlhâdı, küfrü belli olmadıkça ehl-i kıbleyi tekfir etmez. 10- Dört halifeyi sair, diğer Eshâb üzerine tercih eder."
***
Sual: Oturduğu veya yaşadığı yerde dinini yaşamakta zorluk çekenler ne yapmalıdırlar?
Cevap: Bu konuda Kenz-i mahfî kitabında deniyor ki:
"Cehalet yani bidat ve fısk çoğalan yerlerde oturmak nehiy olundu. Dinini muhafaza için hicret eden Cennet ile müjdelendi. Bir mahallede salih, arif kimse kalmayıp, fesat ve bidat artınca, başka mahalleye hicret etmek veya böyle bir şehirden başka şehre hicret etmek vacib olur. Bütün şehirlerde, Müslümanlara saldırılıyorsa, başka İslâm memleketine hicret edilir. Böyle bir idare yoksa, insan haklarına riayet edilen, ibadet etmek serbest olan bir memlekete yerleşmek lazım olur. Zira onların arasında bulunan, gelecek belaya ortak olur. Enfâl sûresinin 25. âyet-i kerimesinde mealen; (Zulmedenlere ve etmeyenlere birlikte gelen fitne ve beladan korkunuz, sakınınız) buyuruldu."
***
Sual: Bir kimsenin mutlak iman ile öleceğini söylemek, dinen uygun mudur?
Cevap: Bir kimsenin mutlak iman ile öleceğini söyleyebilmek için, o kimse hakkında âyet veya hadis olması lazımdır. Zira bir kimsenin mümin veya kâfir olarak öleceği, son nefeste belli olur. Birçok kimse, bütün ömrünce kâfir kalıp, sonunda imana kavuşur. Bütün ömrü iman ile geçip, sonunda tersine dönen de olur.
***
Sual: Bir kimse, camide Kur'ân-ı kerim okurken vakit girse, bu kimse, o vaktin namazını kılmadan, camiden çıkabilir mi?
Cevap: Camide olan kimsenin, ezan okununca, bu namazı cemaat ile kılmadan, özürsüz olarak dışarı çıkması tahrimen mekruhtur. Belli bir cami cemaatine devam âdeti ise, oraya, mahallesindeki veya iş yerindeki caminin cemaatine gitmesi ise özür olur.
***
Sual: Bir Müslümanın yapması gereken emirler ve bunların hükümleri, isimleri nedir?
Cevap: İbni Âbidînde bu konuda buyuruluyor ki:
"Müslümanlara yapılması emir olunan şeyler, dört kısımdır. Bunlar; farz, vacib, sünnet ve nafiledir. Allahü teâlânın açık olarak bildirdiği emirlerine Farz denir. Açık olmayıp, zan ederek anlaşılan emirlerine Vacib denir. Farz veya vacib olmayıp, Resûlullah efendimizin kendiliğinden emrettiği veya yaptığı ibadetlere Sünnet denir. Bunları devamlı yaparak, nadiren terk etmiş ve terk edenlere bir şey dememiş ise, Sünnet-i hüdâ veya Müekked sünnet denir. Bunlar, İslâm dininin şiârıdır, yani bu dine mahsusturlar. Başka dinlerde yokturlar. Resûlullah efendimiz vacipleri terk edeni görünce, terk etmesine mani olurdu. Kendisi ara sıra terk etmiş ise, bunlara Sünnet-i gayr-ı müekkede denir.
Müekked sünneti, özürsüz olarak devamlı terk etmek mekruh, küçük günah olur. Allahü teâlâ, bütün ibadetlere sevap vereceğini vadetti, söz verdi. Fakat, ibadete sevap verilmesi için, niyet etmek lazımdır. Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek demektir. Bu üç kısım yani farz, vacib, sünnet olan ibadeti belli zamanlarda yapmaya Eda etmek denir. Zamanında yapmayıp, zamanı geçtikten sonra yapmaya Kaza etmek denir. Emredilen ibadetleri eda veya kaza ettikten sonra, kendiliğinden tekrar ibadet yapmaya Nafile ibadet denir. Farzları ve vacibleri nafile olarak yapmak, müekked sünnetleri yapmaktan daha çok sevap olur. Öğle namazının farzını kılan kimse, bunu tekrar kılarsa nafile olur. Resûlullah efendimizin ibadet olarak değil de, âdet olarak, devamlı yaptığı şeylere Sünnet-i zevaid denir. Giydiği elbiseleri, oturması, kalkması, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması böyledir. Bunları yapanlara da sevap verilir. Bunlara sevap verilmesi için, niyet etmek lazım değildir. Niyet edilirse, sevapları çoğalır. Zevaid sünnetleri ve nafile ibadetleri terk etmek mekruh olmaz."
***
Sual: Bir kimsenin kullandığı ilacın kokusu, etrafındakileri rahatsız ederse, bu kimsenin camiye gitmemesi özür olur mu?
Cevap: İlaç olarak kokulu şeyi özür ile veya unutarak yiyen, cemaate gelmez, mazur olur. Zira pis koku insanlara ve meleklere eziyet verir.