Cevap:
Yalnız maddiyata inanan kimseler, çok kereler dertlerine çare bulamayıp, ümitsizliğe kapılmaktadırlar. Bu, onların ruhlarının boş kalmasından ileri gelmektedir. İnsanın ruhu da, bedeni gibi gıdaya muhtaçtır. Bu da, ancak iman etmekle kabildir ve Allahü teâlânın yolunu ancak din gösterir. Allahü teâlâyı inkar edenler bile, muhakkak bir gün bu ihtiyacı duyarlar.
Ünlü Rus yazarı Solzhenitsyn, Amerika’ya yerleştiği zaman, kendisinin büyük sıkıntılardan, ruhi bunalımlardan, makina olmaktan kurtulacağını zan etmişti. Bir gün, bir üniversitede Amerikan gençlerini başına toplayarak onlara;
“Ben buraya gelince, çok bahtiyar olacağımı zan etmiştim. Ne yazık ki, burada da büyük bir boşluk hissediyorum. Çünkü siz, artık maddenin esiri olmuşsunuz. Evet, burada hürriyet var, herkes istediğini yapıyor. Fakat, ancak maddeye ehemmiyet veriyor. Ruhları bomboş. Halbuki, insanı hakiki insan yapan, onun tekamül etmiş, gelişmiş, temizlenmiş ruhudur. Size tavsiyem şudur: Ruhunuzu geliştirmeye, güzelleştirmeye bakın! Ancak o zaman, memleketinizde bulunan ve sizi de üzen çirkinlikler yok olmaya başlar. Dine ehemmiyet, önem verin! Din, insan ruhunun gıdasıdır. Dinine bağlı insanlar, her işte sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Çünkü, onları Allah korkusu doğru yoldan ayırmaz. Sizin en büyük zabıta kuvvetiniz bile, herkesi gece gündüz murakabe edemez, gözetleyemez. İnsanları fenalıktan, kötülükten alıkoyan polis değil, onların duyduğu Allah korkusudur” diye hitap etmiştir.
İnsan ruhunun gıdası, Allaha imandır, dindir. Ruhunu beslemeyen dinsiz insanların bir hayvandan farkları kalmaz. Bu gibi insanlarda, sevgi, acıma, şefkat, anlayış ve merhamet kalmaz. Böyle olan kimseleri, en kötü maksatlar için kullanmak, çok kolaydır.
***
Sual: Devamlı mekruh olan şeyleri yapmak, küçük günaha devam etmek, ısrar ve inat etmek mi olur
Cevap:
Ünlü Rus yazarı Solzhenitsyn, Amerika’ya yerleştiği zaman, kendisinin büyük sıkıntılardan, ruhi bunalımlardan, makina olmaktan kurtulacağını zan etmişti. Bir gün, bir üniversitede Amerikan gençlerini başına toplayarak onlara;
“Ben buraya gelince, çok bahtiyar olacağımı zan etmiştim. Ne yazık ki, burada da büyük bir boşluk hissediyorum. Çünkü siz, artık maddenin esiri olmuşsunuz. Evet, burada hürriyet var, herkes istediğini yapıyor. Fakat, ancak maddeye ehemmiyet veriyor. Ruhları bomboş. Halbuki, insanı hakiki insan yapan, onun tekamül etmiş, gelişmiş, temizlenmiş ruhudur. Size tavsiyem şudur: Ruhunuzu geliştirmeye, güzelleştirmeye bakın! Ancak o zaman, memleketinizde bulunan ve sizi de üzen çirkinlikler yok olmaya başlar. Dine ehemmiyet, önem verin! Din, insan ruhunun gıdasıdır. Dinine bağlı insanlar, her işte sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Çünkü, onları Allah korkusu doğru yoldan ayırmaz. Sizin en büyük zabıta kuvvetiniz bile, herkesi gece gündüz murakabe edemez, gözetleyemez. İnsanları fenalıktan, kötülükten alıkoyan polis değil, onların duyduğu Allah korkusudur” diye hitap etmiştir.
İnsan ruhunun gıdası, Allaha imandır, dindir. Ruhunu beslemeyen dinsiz insanların bir hayvandan farkları kalmaz. Bu gibi insanlarda, sevgi, acıma, şefkat, anlayış ve merhamet kalmaz. Böyle olan kimseleri, en kötü maksatlar için kullanmak, çok kolaydır.
***
Sual: Devamlı mekruh olan şeyleri yapmak, küçük günaha devam etmek, ısrar ve inat etmek mi olur
Cevap:
Tahrimen mekruh olan şeyi her zaman yapan kimse âdil değildir. İbni Âbidîn hazretleri, Redd-ül-muhtâr kitabında, İbni Nüceym hazretlerinden alarak buyuruyor ki:
“Tahrimen mekruh işlemek küçük günahtır. Küçük günaha devam etmek, adaleti giderir.”
***
Sual: Namaz, oruç, zekat ve kurban gibi ibadetlerin kabul olması için ne yapmalı, nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
“Tahrimen mekruh işlemek küçük günahtır. Küçük günaha devam etmek, adaleti giderir.”
***
Sual: Namaz, oruç, zekat ve kurban gibi ibadetlerin kabul olması için ne yapmalı, nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
Bütün ibadetlerin kabul olması için, Allahü teâlâ için yapılması ve böyle niyet edilmesi şarttır. Kötü niyetler, ibadeti bozar. İbadetleri, hoşa gidecek şekilde değiştirmek olamaz. İnsanların beğendiği ibadeti, Allahü teâlâ da beğenir zannetmek, pek yanlıştır. Eğer böyle olsaydı, Peygamberlerin gönderilmesine lüzum kalmazdı ve herkes, kendi istediği, hoşuna gittiği gibi ibadet eder, Allahü teâlâ da, onu kabul ederdi. Halbuki, ibadetlerin kabul olması için insanların hoşuna gitmesi, görenlerin, dinleyenlerin çok olması değil, insanların aklı ermese de, faydalarını anlamasalar da, İslâmiyetin bildirdiğine uygun olması lazımdır. Bütün ibadetlerin kabul olması, helal lokmaya bağlıdır. Hadîs alimi Ahmed bin Abdullah isfehânî hazretleri, Hilyet-ül-evliyâ kitabında diyor ki:
“Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibadetler on kısımdır. Dokuz kısmı helal kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibadetlerdir.”
Onun için her mümin, helal kazanmaya çalışmalıdır. Haramdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre hazretleri Resûlullah efendimizin şöyle buyurduğu nakletmektedir:
(Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel yapılan ibadetleri kabul eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emir ettiğini, müminlere de emir etti ve buyurdu ki, ey Peygamberlerim! Helal yiyiniz ve salih, iyi işler yapınız! Müminlere de emir etti ki, ey iman edenler! Sizlere verdiğim rızıklardan helal olanları yiyiniz! Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göğe doğru uzatıp dua ediyor. Ya Rabbi! diye yalvarıyor. Halbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bunun duası nasıl kabul olur?) Yani haram yiyenin duası kabul olmaz buyurdu.
Haramı, helali, şüphelileri ve faizi bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan kimse, haramdan kurtulamayıp, yaptığı ibadetleri boşuna gider.
***
Sual: Zilhicce ayı içinde tutulan oruçlar için belli bir niyet şekli var mıdır, bu oruçlara kaza ve adak oruçları için de niyet edilebilir mi?
Cevap:
“Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibadetler on kısımdır. Dokuz kısmı helal kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibadetlerdir.”
Onun için her mümin, helal kazanmaya çalışmalıdır. Haramdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre hazretleri Resûlullah efendimizin şöyle buyurduğu nakletmektedir:
(Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel yapılan ibadetleri kabul eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emir ettiğini, müminlere de emir etti ve buyurdu ki, ey Peygamberlerim! Helal yiyiniz ve salih, iyi işler yapınız! Müminlere de emir etti ki, ey iman edenler! Sizlere verdiğim rızıklardan helal olanları yiyiniz! Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göğe doğru uzatıp dua ediyor. Ya Rabbi! diye yalvarıyor. Halbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bunun duası nasıl kabul olur?) Yani haram yiyenin duası kabul olmaz buyurdu.
Haramı, helali, şüphelileri ve faizi bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan kimse, haramdan kurtulamayıp, yaptığı ibadetleri boşuna gider.
***
Sual: Zilhicce ayı içinde tutulan oruçlar için belli bir niyet şekli var mıdır, bu oruçlara kaza ve adak oruçları için de niyet edilebilir mi?
Cevap:
Zilhicce ayı içinde tutulan oruçlara, herkes kendi durumuna göre, nafile, kaza, adak ve yemin kefareti orucu olarak, istediği niyeti yapabilir.