Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Birbirimize ve din büyüklerimize dua etmek zorundayız. Peygamber efendimiz, (Bir Müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, "Aynısını Allahü teâlâ sana da versin" diye dua eder) buyuruyor. Meleğin duası ise elbette kabul olur. Bize bir nimet gelmesine sebep olanlara hem dua ve teşekkür etmeli, hem de Allahü teâlâya şükretmeli. Nimete şükretmek iki yolla olur:Birincisi, tevbe edip kıymetini bilmekle, ikincisi de o nimetin bize olan faydasını fark etmekle olur. Allahü teâlânın bir yerde olan rahmet ve nimetinin hepimize olan faydasını çok iyi anlamak lazım. Zira, bu rahmet ve nimet oradan kalkarsa, arkasından oraya azab-ı ilâhî gelir.
Dua etmek gibi dua istemek de çok güzeldir. Bütün büyükler, dua almayı yollarının esası kabul edip, herkesten dua istemişlerdir. Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, herkesten dua alırdı. Onu Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri yapan, bir köylünün, (Yâ Rabbi, bunun kalp gözünü aç!) diye ettiği dua olmuştur. Meğer o köylü, mübarek bir zatmış. Kimin ne olduğunu biz bilemeyiz.
Dua, nelere sebep olur, bilinmez. Eshab-ı kiramdan Nevfel isimli bir yiğit vardı, evli ve iki çocuğu vardı. Bir savaşta şehid düştü. Geri dönülürken Resulullah efendimiz önde idi. Hazret-i Nevfel'in hanımı (Yâ Resulallah, Nevfel nerede?) dedi. Nasıl cevap versin mübarek, (Nevfel geride kaldı) buyurdu ve devam etti.
Birbirimize ve din büyüklerimize dua etmek zorundayız. Peygamber efendimiz, (Bir Müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, "Aynısını Allahü teâlâ sana da versin" diye dua eder) buyuruyor.
Biraz sonra Hazret-i Ali geldi, ona sordu. Baktı ki Resulullah efendimiz cevap vermemiş, o nasıl versin! O da arkayı işaret edip, devam etti. Sonra Hazret-i Osman'a, ondan sonra da Hazret-i Ömer'e sordu. Onlar da söyleyemediler, arkayı işaret ettiler. Hazret-i Ebu Bekir, en arkada kalmıştı. Nevfel'in hanımı bu sefer ona sordu. Anladı ki, Resulullah efendimiz ve diğerleri cevap vermemişler. Allahü teâlâya sığınıp, (Ya Rabbî, Bir gönül ki, yıkmaktan Habibin ve kardeşlerim sakındılar. Ben zor durumda kaldım. Eğer Nevfel'in şehâdet haberini verirsem, Habibine muhalefet etmiş olurum. Eğer geri kaldı, geliyor desem, yalan söylemiş olurum. (Yâ Rabbî, yardım et) diye dua edince, o anda okun yaydan çıktığı gibi, kılıcı elinde, Nevfel süratle geldi. Selam verip, (Buyur yâ Sıddîk, emrine hazırım) dedi.
Ondan sonra Nevfel nice yıllar yaşadı. İki oğlu daha oldu. Sonra Yemâme cenginde şehid oldu. Onun için duanın neye tesir edeceğini kimse bilemez. Akıllı olan, dua alır.