Sual: Rızkı gönderen Allahü tealadır fakat sebep olarak bütün mahlukların rızkı gökten mi gönderilmektedir?
Cevap:
Allahü teâlâ rızkı gökten göndermektedir. Bunu âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler açıkça haber veriyor. Bugün fen adamları, bu hakikati anlamaya başlamıştır. Yağmurlu havalarda, şimşekler sebebi ile, havanın azot gazı, oksijen gazı ile kimyaca birleşerek, azotmonoksit denilen, renksiz gaz hasıl oluyor. Bu gaz havada serbest hâlde kalamaz. Tekrar oksijenle birleşerek azotdioksit hâline dönüyor. Turuncu renkli ve boğucu olan bu gaz da, havadaki nem, su buharı ile birleşerek, nitrik asit yani kezzab ismi ile satılan mayi teşekkül ediyor. Yine şimşeklerin tesiri ile havadaki su buharının parçalanmasından serbest hâle geçen hidrojen gazı da, havanın azotu ile birleşerek amonyak gazı hasıl oluyor ki, bu gaz, o esnada hasıl olan nitrat asidi ile ve havada zaten mevcut olan karbondioksit gazı ile birleşerek amonyum nitrat ve amonyum karbonat tuzları meydana geliyor. Bu iki tuz, diğer bütün alkali madenlerin tuzları gibi, suda eridiğinden, yağmurla toprağa iner. Toprak, bu maddeleri kalsiyum nitrat hâline çevirerek, nebatlara, bitkilere verir. Nebatlar, bu tuzları albüminli maddelere, proteinlere çevirir. Proteinler, bitkiden, ot yiyen hayvanlara ve insanlara geçer. İnsanlar, nebatattan ve ot yiyen hayvanlardan alır. Bu maddeler insanların ve hayvanların hücrelerinin yapı taşıdır. Kuru proteinlerin içinde %14 azot gazı vardır...
İşte, yağmur suları vasıtası ile toprağa, her sene dört yüz milyon tondan ziyade hava azotunun gelerek gıda hâline döndüğü bugün hesap edilmiştir.
Denizlere gelen, elbette daha çoktur. Semadan, gökten bu suretle rızık indiğini bugün fen yolu ile anlıyabiliyoruz. Daha nice şekillerde de inmektedir. Fen, ileride bu yollardan bazısını da belki anlayacaktır.
Hasen-i Basrî hazretleri;
“Basra ahalisinin hepsi, benim çocuğum olsa ve bir buğday tanesi bir dinar olsa, hiç sıkıntı çekmem!” buyurmuştur. Veheb bin Verd hazretleri de;
“Gök demir olsa, yer tunç kesilse, rızık için üzülürsem, kendimi Müslüman bilmem!” buyurmuştur.
Rızık için, Allahü teâlânın verdiği söze güvenmelidir. Kimse, başkasının rızkını yiyemez. Emrine uyarak çalışanı, rızkına ulaştırır.
***
Sual: Kızılay, İhlâs vakfı gibi yardım teşkilatları vakıf hükmünde midir veya dinin hibe ahkâmına mı tabidirler?
Cevap:
Kızılay, İhlâs vakfı gibi yardım teşkilatı, dinin (Hibe) ahkâmına (bağış, hediye hükmüne) tabidirler. Vakfı değildirler. Çünkü, altın ve kâğıt liralar vakıf edilince, kimsenin mülkü olmazlar. Yardım cemiyetlerine teberru edilen malları, paraları ise, alakalı memur kabzedince, cemiyet reisinin mülkü olur. Cemiyette çalışan memurlar, cemiyet reisinin vekilleridir. (Hindiyye)de diyor ki, (Birisine para verip, bunu falanca fakire ver dese, o fakire kendi parasından verirse, aldığı parayı tazmin etmesi [mislini ödemesi] lâzım olur. O parayı başka fakire verirse, tazmin etmez. Verdiği hediyeye ivez [karşılık] olarak az bir şey [mesela makbuz denilen kâğıt] verilince, hediyesini geri isteyemez. Aldığı sadakayı harama sarf ettiği veya muhtaç olmadığı bilinmeyen sâili (isteyen, dilenci) boş çevirmemelidir. Verdiklerini muhtaçlara dağıtacağım deyince, sadaka vermesi lâzım olur). Bunun için teberru alırken, (Bunları muhtaçlara ve hayır yapanlara vereceğiz) demelidir. Hediye veya sadaka vermeğe teberru etmek denir. Alacağını af etmeğe ibra denir. (Tam İlmihal s. 877)