Sual: Zamanın ve insanların değişmesi ile, insanları teşvik için ibadetlerde de değişilik yapılabilir mi?
Cevap:
Mecellenin 39. Maddesinde;
“Zamanın değişmesi ile, âdete dayanan hükümler değişebilir” deniyor. Fakat, Nass ile yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerle bildirilmiş olan ahkam, hükümler hiçbir zaman değişmez. Her âdet, delil-i şeri olamaz. Bir âdetten hüküm çıkarılabilmesi için, bu âdetin Nasslara yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere muhalif, aykırı olmaması ve salih Müslümanlar arasında Seleften gelmiş olması lazımdır. Haram işleyenler çoğalır, haramlar âdet hâline gelirse, yine helal olmazlar. Küfür alametleri de âdet olur, Müslümanlar arasına yayılırsa, İslam âdeti olmaz. Küfür alameti olmaktan çıkmazlar. Mubah olan âdetlerde ve fen bilgilerinde zamana uyulur, teknikte ilerleyenlere ayak uydurulur. Din bilgilerinde, ibadetlerde zamana uyulmaz. İman bilgileri, din bilgileri zamanla değişmez. Bunları değiştirmek, zamana uydurmak isteyenler, Ehl-i sünnetten ayrılır, kâfir veya sapık olurlar.
***
Sual: Namaz kılan bir kimse, kaç rekat kıldığında şüphe ederse, böyle bir durumda ne yapması, nasıl hareket etmesi gerekir?
Cevap:
Kaç rekat kıldığını şaşırıp, namaz içinde düşünmesi, sonraki rüknün veya vacibin, bir rükün zamanı kadar gecikmesine sebeb olursa, bu arada, âyet ve tesbih okusa bile, secde-i sehiv lazım olur. Bir âyet okumak, rükü ve iki secde, son rek'atte oturmak, birer rükündür. Düşünmek, farzı veya vacibi geciktirince, secde-i sehv lazım oluyor. Mesela, son rek'atte oturunca düşünürse, selam vermesi gecikirse, secde-i sehv lazım olur. Fazla okuduğu salevat ve dua, sünnet olarak değil, düşünce sebebi ile olduğu vakit, vacibin gecikmesi suç oluyor. Başka bir namazı kılıp kılmadığını veya dünya işlerinden herhangi birini düşünürse, bir rüknün gecikmesine sebep olsa bile, secde-i sehv lazım olmaz. Namaz bittikten sonra, kaç rek'at kıldığında şüphe ederse, buna vesvese denir. Namazdan sonra, bir adil Müslüman, yanlış kıldın derse, tekrar kılması iyi olur. İki adil kimse söylerse, tekrar kılması vacip olur. Adil olmazsa, sözünü dinlemez. İmam doğru, cemaat ise, yanlış kıldık derse, imam kendine güveniyorsa veya bir şahidi olursa, tekrar kılınmaz.
***
Sual: Kıble cihetini bilmeyen kimse, sormadan, araştırmadan kılarsa, namazı kabul olur mu?
Cevap:
Hastalık sebebi, malın çalınmak tehlikesi ile veya gemide batmağa sebep olursa veya yırtıcı hayvan, düşman görmek tehlikesi varsa veya hayvanından inince, yardımcısız binemeyecek ise ve hayvanı kıbleye karşı durdurunca, arkadaşlar beklemez ise, iki namazı cem eder. Cem edemezse, farzı da gücü yettiği tarafa doğru kılar ve iade etmez. Çünkü, bu özürlere kendisi sebep olmamış, semâvî, yani gayr-i ihtiyârî olmuştur.
Kıble cihetini bilmeyen kimse, mihraba bakmadan, bilene sormadan, kendi araştırmadan kılarsa, kıbleye rastlamış olsa bile, namazı kabul olmaz. Fakat, rastlamış olduğunu, namazdan sonra öğrenirse kabul olur. Namaz arasında öğrenirse kabul olmaz. Kıbleyi araştırıp da, karar verdiği cihete kılmazsa, rastladığını anlasa bile, tekrar kılması lâzım olur. Bunun gibi, abdestsiz olduğunu veya elbisesinin necis olduğunu veya vakit girmediğini sanarak kılan ve sonra bu zannının doğru olmadığını anlayan, tekrar kılar. (Tam İlmihal s. 173)