Dünyayı yaşanmaz hale getiren, insanlardır. Dünyanın yani taşın toprağın ne suçu var! İnsanın insana yaptığı kötülüğü, hiçbir kedi kediye, hiçbir aslan aslana yapmıyor. Dinimizde kalb kırmak haramdır, 70 defa Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. Böyle büyük bir günahı, imanı en zayıf olan Müslüman bile, hatırından geçirmez. Adam öldürmek, içki içmek ve hırsızlık bile, kalb kırmanın yanında hafif kalır.
Âhir zamanda yaşayan Müslümanların işi zordur. Onların iki mesuliyeti vardır. Biri, Müslümanın kendisini, çoluk çocuğunu ateşten kurtarmak mesuliyeti, biri de, fitneye sebep olmadan İslamiyet’i yayma mesuliyetidir. Emr-i marufu terk etmek büyük günahtır. Emr-i maruf yapayım derken bir de fitneye sebep olursa, o zaman daha büyük günah olur.
Zaman gittikçe kötüleşecek, bu fırsat da her zaman olmayacak, (Bir zaman gelecek fitneler o kadar yayılacak ki, hakiki Müslümanlar fitneye bulaşmamak için dağlara kaçacak, yiyecek bir şeyler bulamayıp, ot yiyecekler. O gün oklarınızı, yaylarınızı kırın! Kılıçlarınızı taşa vurun! Fitneye karışmayın) hadis-i şerifinde bildirilen günler de elbette gelecektir.
Fitne çıkarmadan emr-i maruf yapma fırsatı varsa, bunu iyi değerlendirmek gerekir. Yapılacak bir hayırlı hizmeti, yarın yaparım diyerek geciktiren, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından bir kitap fazla vermeyi, yarın veririm diyerek erteleyen, o gün kaybeder. Hiç kimsenin yarına çıkacağı belli değildir.
Dünya karanlığa gidiyor, çünkü Peygamberler güneş gibidir. Eskiden güneşler batar, yeni bir güneş doğardı. Bin senede olsa bile, muhakkak güneş gelirdi. O resulün gelmesi yeterliydi. İsterse, inanan bir kişi olsun, bütün dünya onun bereketine kavuşurdu. Bütün insanlar güneşin varlığını inkâr etse, güneşin nurunu söndüremez. Güneş güneştir, o yine, feyzini, bereketini, nurunu verecektir.
Peygamber efendimiz vefat edince, son nübüvvet güneşi de battı. Bir daha güneş doğmaz, fakat ortalık da birdenbire kararmaz. Nasıl güneş battığı zaman biraz alacakaranlık olur, ondan sonra biraz daha kararır, gittikçe kararmaya devam eder. Karartı arttıkça da, yıldızlar çıkar, ay çıkar, ama hiçbiri güneşin yerini tutamaz. Bununla beraber ayın ve yıldızların ışığı zifiri karanlıktan korur. İşte, âlimler, evliya zatlar ve bunların kitapları da, ay ve yıldızlar gibidir. Karanlıkta yolumuzu aydınlatırlar. Onlar da kaybolursa, yolumuzu bulmamız imkânsızlaşır.