Cevap:
(Müslüman) olmak için, inanılması lâzım gelen bilgiler, yalnız inanılacak altı şey değildir. Meşhur olan (Farz)ların yapılmasının lâzım olduğuna ve (Haram)ları yapmamak, bunlardan sakınmak lâzım olduğuna inanmak da, Müslüman olmak için lâzımdır. Farzları yapmanın ve haramlardan sakınmanın birinci vazife olduğunu kabul etmeyen kimsenin imanı gider. (Mürted) olur. Kabul edip de, nefsine ve fena arkadaşlara uyarak farzlardan bir veya birkaçını yapmayan yahut bir veya birkaç haram işleyen kimse, Müslümandır. Fakat, kusurlu, kabahatli Müslümandır. Böyle Müslümana (Fasık) denir. Farzları yapmağa ve haramlardan sakınmağa (İbadet) yapmak denir. İbadet yapmağa çalışan ve ibadette kusuru olunca, hemen tevbe eden Müslümana (Salih) denir.
Şimdi, hür memleketlerde oturup da, iman edilecek altı şeyi ve meşhur olan farzları ve haramları bilmemek özür değildir. Öğrenmemek büyük günahtır. Kısa olarak öğrenmek ve çocuklarına öğretmek lâzımdır. Ehemmiyet vermediği için öğrenmezse, kâfir olur. Yalnız (Eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh) diyen ve manasını bilip inanan bir kâfir, o anda Müslüman olur ise de, sonra yavaş yavaş, iman edilecek altı şeyi ve her Müslüman için farz ve haram olan meşhur bilgileri öğrenmesi ve bilenlerin, yani Müslümanların buna öğretmeleri lâzımdır. Öğrenmezse Müslümanlıktan çıkar. (Mürted) olur. Bunları, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı doğru (İlmihâl) kitaplarından öğrenmesi lâzımdır. [Ehl-i sünnet bilgilerinden haberi olmayan profesörlerin konferanslarına ve kitaplarına aldanmamalıdır.] (Fâideli Bilgiler s. 24)
***
Sual: İçinde hayvan ölüsü görülen suyla abdest alınır mı, bu sular temiz midir?
Cevap:
Şimdi, hür memleketlerde oturup da, iman edilecek altı şeyi ve meşhur olan farzları ve haramları bilmemek özür değildir. Öğrenmemek büyük günahtır. Kısa olarak öğrenmek ve çocuklarına öğretmek lâzımdır. Ehemmiyet vermediği için öğrenmezse, kâfir olur. Yalnız (Eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh) diyen ve manasını bilip inanan bir kâfir, o anda Müslüman olur ise de, sonra yavaş yavaş, iman edilecek altı şeyi ve her Müslüman için farz ve haram olan meşhur bilgileri öğrenmesi ve bilenlerin, yani Müslümanların buna öğretmeleri lâzımdır. Öğrenmezse Müslümanlıktan çıkar. (Mürted) olur. Bunları, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı doğru (İlmihâl) kitaplarından öğrenmesi lâzımdır. [Ehl-i sünnet bilgilerinden haberi olmayan profesörlerin konferanslarına ve kitaplarına aldanmamalıdır.] (Fâideli Bilgiler s. 24)
***
Sual: İçinde hayvan ölüsü görülen suyla abdest alınır mı, bu sular temiz midir?
Cevap:
İçinde, akıcı kanı olmayan hayvan ölmüş mutlak su ile, abdest ve gusül câizdir. Akrep, tahta kurusu, sivrisinek ölüsü bulunan su ile câiz olur. Kan emmiş sülük ölünce câiz olmaz. İpek böceği ve yumurtası ve necasette yaşayan kurtlar, bağırsak solucanları ve meyve kurtları temizdir. Bunlardaki necaset bulaşıkları pistir.
Suda yaşayan balık, yengeç, su kurbağası, suda ölünce, bu su ile abdest ve gusül câizdir. Toprak kurbağası ve yılanından, akıcı kanı olmayanları da, suda ölünce câiz olur. Bütün bunlar, sudan çıkarılıp, ölünce, ölüleri suya düşerse, yine câiz olur. Kurbağa, suda parçalanırsa, yine câiz olur. Fakat içilmez. Çünkü, eti haramdır. Ördek, kaz gibi karada doğup, suda yaşayan hayvan ölünce, küçük havuz, necis olur. (Tam İlmihal s. 160)
***
Sual: İngilizlerin Arabistan’da kurmuş oldukları bozuk fırkadaki Vehhabiler ve onların kitaplarını okuyanlar diyor ki, (mezhepler ikinci asırda meydana çıktı. Eshâb ve Tabiin, hangi mezhepte idi?) Bunlara nasıl cevap verilebilir?
Cevap:
Suda yaşayan balık, yengeç, su kurbağası, suda ölünce, bu su ile abdest ve gusül câizdir. Toprak kurbağası ve yılanından, akıcı kanı olmayanları da, suda ölünce câiz olur. Bütün bunlar, sudan çıkarılıp, ölünce, ölüleri suya düşerse, yine câiz olur. Kurbağa, suda parçalanırsa, yine câiz olur. Fakat içilmez. Çünkü, eti haramdır. Ördek, kaz gibi karada doğup, suda yaşayan hayvan ölünce, küçük havuz, necis olur. (Tam İlmihal s. 160)
***
Sual: İngilizlerin Arabistan’da kurmuş oldukları bozuk fırkadaki Vehhabiler ve onların kitaplarını okuyanlar diyor ki, (mezhepler ikinci asırda meydana çıktı. Eshâb ve Tabiin, hangi mezhepte idi?) Bunlara nasıl cevap verilebilir?
Cevap:
Mezhebe imâmı demek, Kur’ân-ı kerim ve hadîs-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmıştır. (Hadîka) kitabı üçyüzonsekiz (318). ci sahifesinde diyor ki; (Bilinen dört imam zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı. Fakat, bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı). Eshâb-ı kiramın her biri müctehid idi. Hepsi de, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi. Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat, bunların kitapları olmadığı için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı. Eshâb-ı kiram hangi mezhepte idi demek, alay kumandanı, hangi bölüktendir? Yahut, fizik öğretmeni, okulun hangi sınıfı öğrencisidir demeğe benzemektedir.
Hicretten dörtyüz [400] sene geçtikten sonra, mutlak ictihad yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. (Hadîka) kitabının yine üçyüzonsekiz [318]. ci sahifesindeki hadîs-i şerifte, yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet olan her Müslümanın, bilinen dört mezhepten birini seçerek (Taklid) etmesi lâzımdır. Yani, bu mezhebin (İlmihâl) kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır. Böylece, bu mezhebe girmiş olur. Dört mezhepten birini taklid etmeyen kimse, Ehl-i sünnet olamaz. Buna (Mezhepsiz ve Zındık) denir. Mezhepsiz kimse, ya yetmişiki bozuk fırkadan birindedir. Yahut kâfir olmuştur. Böyle olduğu, (Bahr)de, (Hindiyye)de ve (Tahtâvî)nin Zebâyıh kısmında ve (İbn-i Âbidîn)in Bâgîler kısmında yazılıdır. (El-besâir) kitabının elliikinci sahifesinde ve Ahmed Sâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh” tefsirinde, Kehf sûresinde de böyle yazılıdır. (Fâideli Bilgiler s. 20)
Hicretten dörtyüz [400] sene geçtikten sonra, mutlak ictihad yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. (Hadîka) kitabının yine üçyüzonsekiz [318]. ci sahifesindeki hadîs-i şerifte, yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet olan her Müslümanın, bilinen dört mezhepten birini seçerek (Taklid) etmesi lâzımdır. Yani, bu mezhebin (İlmihâl) kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır. Böylece, bu mezhebe girmiş olur. Dört mezhepten birini taklid etmeyen kimse, Ehl-i sünnet olamaz. Buna (Mezhepsiz ve Zındık) denir. Mezhepsiz kimse, ya yetmişiki bozuk fırkadan birindedir. Yahut kâfir olmuştur. Böyle olduğu, (Bahr)de, (Hindiyye)de ve (Tahtâvî)nin Zebâyıh kısmında ve (İbn-i Âbidîn)in Bâgîler kısmında yazılıdır. (El-besâir) kitabının elliikinci sahifesinde ve Ahmed Sâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh” tefsirinde, Kehf sûresinde de böyle yazılıdır. (Fâideli Bilgiler s. 20)