Sual: İbadet maksadıyla alınan abdestin, guslün ve su bulunmadığı zaman toprakla yapılan teyemmümün, insan bedenine, insan sağlığına ne gibi faydaları vardır?
Cevap:
İbadet maksadıyla yapılan abdest ve gusül, beden sağlığımız için pek çok faydaları hasıl etmektedir. Bedenî faydalarının yanında, ruh sağlığı yönünden de faydası çoktur. Tesbit edilen sayısız faydalarından bazıları şöyle sıralanabilir:
1- Günlük hayatımızda, ellerimizin dokunmadığı yer, kapmadığı mikrop kalmıyor. İşte abdest alırken, el, yüz ve ayakları yıkamak, cilt hastalıkları ve iltihapları için en güzel bir korunmadır. Mikroplar, parazit bakterilerin bazıları vücuda deri yoluyla dâhil olurlar.
2- Solunum sistemimizin bekçiliğini yapan burnu yıkamakla, toz ve mikrop yığınlarının vücuda girmeleri önlenmiş olmaktadır.
3- Yüzün yıkanması, cildi kuvvetlendirir, baştaki ağırlığı ve yorgunluğu hafifletir. Damarları ve sinirleri harekete geçirir. Devamlı abdest alanların, ihtiyarlasalar, yaşlansalar bile yüzlerindeki güzelliklerinin gitmemesi bu yüzdendir.
4- Cünüblüğe sebep olan hâllerde büyük bir enerji harcanmakta, kalp ve dolaşım hızı artmakta, solunum hızlanmaktadır. Vücudun aşırı çalışmasıyla da yorgunluk, bitkinlik, uyuşukluk ve gevşeklik hissedilmekte, umumiyetle zihnî faaliyetler oldukça yavaşlamaktadır. Gusül ile vücut eski zindeliğini kazanır. Vücudu belirli aralıklarla devamlı yıkamak, koruyucu hekimlik yönünden fevkalade önemlidir.
5- Abdest ve gusül abdestinin, dolaşım sistemi üzerinde de olumlu tesirleri bulunmaktadır. Damarlardaki sertleşme ve daralmayı önler. Abdestte mevzii bir uyarılma vardır. Lenf sistemi, en önemli merkezlerinden biri olan burun arkası ve bademcikler yıkanarak uyarılmaktadır. Ayrıca boyun ve yanlarının yıkanması da, lenf sistemine tesir eder. Abdest ve gusülle kolaylaşan lenf dolaşımı sayesinde, lenfosit denen savaşçı hücreler vücudu zararlı unsurlardan korurlar ve vücut direncini arttırırlar.
6- Su bulunmadığı zaman toprakla yapılan teyemmüm de büyük ölçüde vücuttaki statik elektriği yok etmektedir.
***
Sual: Yeni Müslüman olan bir kimsenin, mutlaka gusül abdesti alması gerekir mi?
Cevap: Yeni Müslüman olan bir gayr-i müslimin, Müslüman olunca, gusül abdesti alması müstehabdır.
***
Sual: Ezanı vaktinden evvel okumak, cami içinde okumak, oturarak okumak ve teganni yaparak okumak mekruh mudur? Böyle okunan ezanı sünnete uygun tekrar okumak gerekir mi? Sesini takatından fazla yükseltmek ve kıbleye karşı okumamakta mekruh olur mu?
Cevap: Minarelere konulan hoparlör, bazıları için bir tembellik vâsıtası olmuş, ezanı karanlık odalarda oturarak ve sünnete uymayarak okumalarına sebep olmuştur. (Fetâvâ-yı Hindiyye)de diyor ki, (Ezanı vaktinden evvel okumak, cami içinde okumak, oturarak okumak ve sesini takatından fazla yükseltmek ve kıbleye karşı okumamak ve teganni yaparak okumak mekruhtur. İkamet okunurken gelen, oturur. Sonra, müezzin Hayye-alelfelâh derken, herkesle kalkar). İbni Âbidîn namazı anlatmağa başlarken diyor ki, (Vaktinde okunan ezan, İslâm ezanı olur. Vakitsiz okunan ezan, konuşmak olur. Din ile alay etmek olur). Asırlarca, göklere doğru uzanan, manevi süslerimiz minareler de, bu kötü bidat yüzünden, birer hoparlör direği hâline getirilmektedir. İslâm âlimleri fennin bulduklarını hep iyi karşılamıştır. Radyo, televizyon ve hoparlörle, her yerde faydalı yayınlar yapılması da sevabdır. Fakat, ibadetleri hoparlörün tırmalayıcı sesi ile yapmak câiz değildir. Hoparlörleri camilere koymak, lüzumsuz bir israftır. İmanlı kalplere ilâhî tesirler yapan salih müminlerin sesleri yerine, âdeta kilise çanı gibi zırlayan bu âlet yok iken, minarelerde okunan ezanlar ve camilerdeki tekbir sesleri, ecnebileri bile vecde getiriyordu. Her mahallede okunan ezanları işiterek camileri dolduran cemaat, Eshâb-ı kiram zamanında olduğu gibi, namazlarını huşû ile kılıyorlardı. Ezanın müminleri heyecana getiren ilâhî tesiri, hoparlörlerin metalik sesleri, uğultuları ile kaybolmaktadır.] (Tam İlmihal s. 207)
İbni Âbidîn, namaz bahsinin başında diyor ki, (Oturarak, teganni ederek, cami içinde, vaktinden evvel [ve hoparlör ile] okunan ezan, İslâm ezanı değildir.) Bunlar, sünnete uygun olarak tekrar okunur. (İslâm Ahlâkı s. 424)