Cevap: (Berîka)nın üçyüzseksenbeşinci sahifesinde diyor ki, (Tasavvuf büyüklerinin çoğu derin âlim ve müctehid idiler. Kutb-i irşâdların hepsi böyle idi. (Buhârî)deki hadîs-i şerifte, (İlim üstattan öğrenilir) buyuruldu. Marifet ise, keşif ve ilham ile hâsıl olur. İlim, keşif ile, ilham ile hâsıl olmaz. İlmin kaynağı Kur’ân-ı kerim ve hadîs-i şeriflerdir). Üçyüzyetmişyedinci sahifesinde diyor ki, (Tasavvuf büyüklerinin çoğu müctehid idi. Gazâlî, Sevrî ve İbrâhîm bin Edhem böyle idi. Kutb-i irşâdlar böyle idi). (Hadîka)nın üçyüzyetmişsekizinci sahifesinde diyor ki, (Maarif-i ilâhiyye ve hakâyık-ı rabbâniyye bilgileri, keşifle ve ilham ile hâsıl olur. Hocadan öğrenilmez. İbadetlerin yapılması ve bütün İslâmiyet bilgileri ise, üstattan öğrenmekle elde edilir. İslâmiyet bilgileri, ilham ile hâsıl olsaydı, Allahü teâlânın Peygamberler ve kitaplar göndermesine lüzum olmazdı). Bugün ve bundan sonra, herhangi bir cahilin, büyüklerin kitaplarından çalarak ezberlediği yaldızlı sözlerine aldanmamağa, cahil tarikatçıların tuzağına tutulup, Ehl-i sünnetten ayrılmamağa çok dikkat etmelidir. (Tam İlmihal s. 909)
***
Sual: Yapılan herhangi bir ibadetin sahih olması ile kabul olması birbirinden farklı mıdır?
Cevap: Bir amelin, ibadetin sahih olması başkadır, kabul olması başkadır. İbadetlerin sahih olmaları için, kendilerine mahsus şartları, farzları vardır. Bunlardan biri noksan olursa, o ibadet sahih olmaz. O ibadet yapılmamış olur. Cezasından, azabından kurtulamaz. Sahih olup da, kabul olmayan ibadet için azap yapılmaz ise de, o ibadetin sevabına kavuşamaz. İbadetin kabul olması için, önce sahih olması, bildirilen şartlara uygun yapılması lazımdır. Kul hakkı da bu şartlara dahildir. Namazın sahih olması için, vaktinde kıldığını iyi bilmek de şarttır. Bütün ibadetlerin kabul olması için, Allah teâlâ için yapılması ve niyet edilmesi şarttır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
“Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel yapsa, fakat üzerinde yarım dank yani çok az bir kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez” buyuruyor. Böyle olan kimsenin yaptığı dualar da kabul olmaz.
***
Sual: Namaz kılarken, kaç rekat kıldığını unutan veya şaşıran bir kimse nasıl hareket eder?
Cevap: Herhangi bir namazı kaç rekat kıldığını şaşırıp, namaz içinde düşünmesi, sonraki rüknün veya vacibin, bir rükün zamanı kadar gecikmesine sebep olursa, bu arada, ayet ve tespih okusa bile, secde-i sehiv lazım olur. Namazın içindeki farzlara Rükün denir. Bir ayet okumak, rüku ve iki secde, son rekatte oturmak, birer rükündür. Düşünmek, farzı veya vacibi geciktirince, secde-i sehiv lazım oluyor. Mesela, son rekatte oturunca düşünürse, selam vermesi gecikirse, secde-i sehiv lazım olur. Fazla okuduğu salevat ve dua, sünnet olarak değil, düşünce, dalgınlık sebebi ile olduğu vakit, vacibin gecikmesi suç oluyor. Başka bir namazı kılıp kılmadığını veya dünya işlerinden herhangi birini düşünürse, bir rüknün gecikmesine sebep olsa bile, secde-i sehiv lazım olmaz. Namaz bittikten sonra, kaç rekat kıldığında şüphe ederse, buna vesvese denir. Buna ehemmiyet vermez. Namazdan sonra, bir adil Müslüman, yanlış kıldın derse, tekrar kılması iyi olur. İki adil kimse söylerse, tekrar kılması vacip olur. Adil olmazsa, sözünü dinlemez. İmam doğru, cemaat ise, yanlış kıldık derse, imam kendine güveniyorsa veya bir şahidi olursa, tekrar kılınmaz.