Cevap: Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselamı alemlere rahmet olarak göndermiştir. Enbiyâ suresinin 107. ayetinde mealen;
(Seni, alemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyuruldu.
Ebû Hüreyre hazretleri;
“Bir gazada, Resûllulah efendimize, kafirlerin yok olması için dua buyurmasını söyledik. Cevaben;
(Ben, lanet etmek, insanların azap çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek, insanların huzura kavuşması için gönderildim) buyurdu.”
Resûlullah efendimizin bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Müminlere faydası ise meydandadır. Başka Peygamberlerin zamanındaki inkar edenlere, dünyada azaplar yapılır, yok edilirlerdi. Muhammed aleyhisselam zamanında ise, iman etmeyenlere dünyada azap yapılmadı. Bir gün Peygamber efendimiz, Cebrâîl aleyhisselama;
-Allahü teâlâ benim alemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu? buyurunca Cebrâîl alehisselam;
-Allahü teâlânın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Emin olduğumu bildiren Tekvîr sûresindeki 20. ve 21. âyetleri getirince, bu müthiş korkudan kurtuldum, emin oldum. Bundan büyük rahmet olur mu? dedi.
Muhammed aleyhisselam, hâtemün nebiyyîn yani Peygamberlerin sonuncusu ve son Peygamber ve Seyyidil mürselîn yani bütün Resullerin en üstünü olarak, alemlere rahmet ve kıyamet gününün şefaatçisidir. Mahşer günü, bütün insanlara, mahşer azabının kaldırılması için şefaat edecek ve bu şefaati kabul olunacak, mahşer azabı hepsinden kaldırılacaktır. Nitekim hadis-i şerifde;
(Kıyamet günü, en önce ben şefaat edeceğim) buyuruldu.
İmam-ı Rabbânî hazretlerinin babası Abdül-ehad hazretleri;
“Günlerin uğursuzluğu, alemlere rahmet olan Muhammed aleyhisselamın gelmesi ile bitmiştir. Uğursuz günler, eski ümmetlerde vardı” buyurmuştur.
***
Sual: Ezan okumayı, imamlık yapmayı ve din bilgisi öğretmeyi, ücret karşılığında yapmanın dinimizce bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Ezan okumak, imamlık yapmak, Kur’an-ı kerim ve mevlid okumak, din bilgisi öğretmek için ücret almak caiz değil ise de, imamlık, müezzinlik ve ilim öğretmek için ücret almaya izin verilmiştir.
***
Sual: Muhammed aleyhisselâmın mucizelerinin en büyüğü nedir? Kur’ân-ı kerimi herkes okuyabilir mi ve Melekler de okurlar mı?
Cevap: Muhammed aleyhisselâmın mucizelerinin en büyüğü Kur’ân-ı kerimdir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kur’ân-ı kerimin nazmında ve manasında âciz ve hayran kalmışlardır. Bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belâgati insan sözüne benzemiyor. Yani, bir kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozuluyor. Bir kelimesinin yerine koymak için, başka kelime arayanlar bulamamışlardır. Nazmı Arap şairlerinin şiirlerine benzemiyor.
Geçmişte olmuş ve gelecekte olacak nice gizli şeyleri haber vermektedir. İşitenler ve okuyanlar, tadına doyamıyorlar. Yorulsalar da, usanmıyorlar. Okuması veya dinlemesi, sıkıntıları giderdiği sayısız tecrübelerle anlaşılmıştır. İşitenlerden kalplerine dehşet ve korku çökenler, bu sebepten ölenler bile görülmüştür. Nice azılı İslâm düşmanları, Kur’ân-ı kerimi dinlemekle, kalpleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. İslâm düşmanlarından ve muattala, melâhide ve karâmita denilen Müslüman ismini taşıyan zındıklardan Kur’ân-ı kerimi değiştirmeğe, bozmağa ve benzerini söylemeğe çalışanlar olmuş ise de hiçbiri, arzularına kavuşamamıştır.
Tevrat ve İncil ise, insanlar tarafından her zaman değiştirilmiş ve yine değiştirilmektedir. Bütün ilimler ve tecrübe ile bulunamayacak güzel şeyler ve iyi ahlâk ve insanlara üstünlük sağlayan meziyetler ve dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak iyilikler ve varlıkların başlangıcı ve sonu hakkında bilgiler ve insanlara faydalı ve zararlı olan şeylerin hepsi Kur’ân-ı kerimde açıkça veya kapalı olarak bildirilmiştir. Kapalı olanlarını, erbabı anlayabilmektedir. Semâvî kitapların hepsinde, Tevrat’ta, Zebur’da ve İncil’de bulunan ilimlerin ve esrarın hepsi Kur’ân-ı kerimde bildirilmiştir. Kur’ân-ı kerimde mevcut ilimlerin hepsini ancak Allahü teâlâ bilir. Çoğunu sevgili Peygamberine “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” bildirmiştir.
Ali ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhümâ” bu ilimlerden çoğunu bildiklerini haber vermişlerdir. Kur’ân-ı kerimi okumak çok büyük bir nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti Habibinin ümmetine ihsan etmiştir. Melekler bu nimetten mahrumdurlar. Bunun için, Kur’ân-ı kerim okunan yere toplanıp dinlerler. Bütün tefsirler, Kur’ân-ı kerimdeki ilimlerden çok azını bildirmektedirler. Kıyamet günü, Muhammed aleyhisselâm minbere çıkıp Kur’ân-ı kerim okuyunca, dinleyenler bütün ilimlerini anlayacaklardır. (Herkese Lâzım Olan Îmân s. 332)