Cevap: Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyada müminlere ve kafirlere, herkese birlikte yetiştiği ve herkesin çalışmasına ve iyiliklerine dünyada karşılığını verdiği halde, ahirette kafirlere merhametin zerresi bile olmayacaktır. Nitekim Hûd suresinin 15. ayetinde meâlen;
(Görüşleri kısa, akılları eksik olanlar, ahireti düşünmeyip her iyiliği, şöhret, mevki ve hürmet gibi dünya rahatlıklarını ve lezzetlerini kazanmak için yapıyor. Bu yaptıklarının karşılıklarını dünyada kendilerine tamamen verir, umduklarından birini esirgemeyiz. Bunların ahiretteki kazançları, yalnız Cehennem ateşidir. Çünkü, iyiliklerinin karşılıklarını almışlardır. Alacakları yalnız, bozuk niyetlerinin karşılığı olan, Cehennem ateşi kalmıştır. Hırs ve şehvetleri için, gösteriş için yaptıkları iyilikleri ahirette kendilerine yaramayacak, bunları Cehennemden kurtaramayacaktır) buyuruldu.
İsrâ suresinin 18. Ayetinde de meâlen;
(Görüşleri ve akılları, bu dünya çerçevesine sıkışmış olanlar, ahireti bırakarak dünyanın çabuk geçici zevklerinin arkasında koşuyor. Gece gündüz düşündükleri ve sıkıntılara katlanarak özledikleri bu nimetlerden, dilediğimizi, istediklerimize kolaylıkla ve bol bol veririz. Fakat, bunlara böylece iyilik etmiyoruz. Cehennem azabını hazırlıyoruz. Bunlar ahirette rahmetten uzaklaştırılıp, kötü bir halde, Cehenneme sürükleneceklerdir. Her biri çabuk biten ve arkasından sıkıntılar ve felaketler bırakan bu dünya lezzetlerine bağlanmayıp da, vadettiğim sonsuz ve hakiki ve hiç değişmeyen ahiret nimetlerini isteyerek, gösterdiğim ve beğendiğim iyilikleri yapanlara gelince, bunlar, Kur’ân-ı kerimde bildirdiğim yolda yürüdükleri için, bütün iyiliklerini beğeniriz. Dünyada, hem dünyanın aşıklarına, hem de sözlerime inanıp emirlerimi yapanlara istediklerini veririz. Kimseyi umduğundan mahrum bırakmayız. Nimetlerimizi hepsine serperiz. Senin Rabbinin nimetlerinin yetişmediği kimse yoktur) buyuruldu.
***
Sual: Hiçbir sebep yokken müekked sünnetleri yerine getirmemek, terk etmek de günah olur mu?
Cevap: Müekked sünneti, özürsüz olarak devamlı terk etmek mekruh olur, küçük günah olur.
***
Sual: Allahü teâlânın sıfatları, cisimlerin sıfatlarına benzer mi, mahlûkların sıfatları gibi midir?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 46. Mektupta buyuruyor ki: Dünya aynalarında, önce hayâller görünür. Aynayı görmek için, ayrıca dikkat etmek lâzımdır. Bir aynada görülen hayâller, aynada değildir. Varlıkları yalnız hayâldir. Eşya aynada bulunuyor sanıldığı gibi olur. Halbuki, eşyanın hayâlleri, aynanın içinde değildir. Bunun gibi, mahlûklar, Allahü teâlânın aynasında değildir. Aynada bir şey yoktur. Hayâller, aynada değil, hayâlimizdedir. Aynada hayâl yoktur. Hayâllerin bulunduğu yerde de ayna olamaz. Hayâller, vehim ve hayâlimizdedir. Yerleri varsa, vehim mertebesindedir. Zamanları varsa, hayâl mertebesindedir. Fakat, mahlûkların vücutsuz olan bu görünüşü, Allahü teâlânın kudreti ile olduğundan, devamlıdır.
Ahiretin sonsuz azab ve nimetleri bunlara olacaktır. Ayna, bu hayâlleri ihata etmiş, kaplamış denilebilir. Bu hayâllerle beraberdir deriz. Fakat, bu kurb [yakınlık], bu ihâta ve ma’ıyyet [beraberlik] cismin cisme olan veya cismin, kendi sıfatına [meselâ rengine] olan kurbu, ihatası ve ma’ıyyeti gibi değildir. İnsan aklı, hayâllerin aynaya olan kurb, ihata ve ma’ıyyetini düşünemiyor, kavrayamıyor. Hayâllerin aynaya karîb, beraber ve ihata edilmiş oldukları muhakkaktır. Fakat, nasıl olduğu anlatılamıyor.
İşte Allahü teâlânın mahlûklara olan kurbu, ihatası ve ma’ıyyeti de böyledir. Elbette vardırlar. Fakat, nasıl oldukları bilinmez. Bunlara inanırız. Fakat, nasıl olduklarını bilemeyiz. Çünkü, Allahü teâlânın bu sıfatları, cisimlerin sıfatlarına benzemiyor, mahlûkların sıfatları gibi değildir. Hakikatin numunesi olan bu âlemde, bu sıfatlara misal olarak, hayâller ile aynayı söyledik ki, aklı olan, bundan onu anlayabilsin! Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara selâmet versin! (Tam İlmihal s. 905)