Cevap: Her Müslüman malik olduğu zekât malının miktarını, her zaman düşünmeli, nisap miktarı olduğu günü, bir yere yazmalıdır. Bu günden sonra, bir yıl tamam olmadan önce, nisap helak olursa, yani elinde, ihtiyacından fazla hiç malı kalmazsa, başlangıç olarak yazdığı günün kıymeti kalmaz. Bir yıl tamam olmadan önce, eline yine nisap miktarı mal geçerse, bu günü yeniden yazması ve bundan bir sene sonra, nisap helak olmadan elinde kalırsa, o zaman zekât vermesi farz olur. Nisap, yıl sonunda da helak olursa, yani farz olduktan sonra helak olursa, yine böyledir. Zekât af olur ve eline nisap miktarı mal gelirse, yeniden bir sene beklemesi lâzım gelir. Çünkü zekât farz olur olmaz, Hanefide hemen vermesi lâzım değildir. Vermeden ölürse, bıraktığı maldan verilmez.
Şafii ve Maliki mezheplerinde, zekât farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır [Mîzân-ı Şa’rânî]. Nisap yıl ortasında helak olmaz, fakat azalırsa, yıl sonunda tekrar nisap miktarı olursa, zekât farz olur ve yılsonunda, malik olduğu miktarının kırkta birini verir. Sene arasında azalan nisap, sene sonunda nisap miktarına yükselmezse, zekât farz olmaz. Malı, bundan sonra nisap miktarı olursa, o günden sonra, tekrar bir yıl beklemek lâzım gelir. Zekât farz olduktan sonra, nisap helak olmayıp, kendi harceder, telef ederse veya borçlu olursa, zekât af olmaz. Malı ödünç veya ariyet verip geri alamazsa, helak olur. Telef etmiş olmaz. Zekât vermemek için, farz olduktan sonra malı helak etmek, sözbirliği ile mekruhtur. Farz olmadan önce, farz olmaması için çare aramak da, imâm-ı Muhammede göre mekruhtur. (Tam İlmihâl s. 302)
***
Sual: Kefaret borcu olup da, çok yaşlı olan veya devamlı hasta olanlar, bu kefaret borçlarını nasıl öderler?
Cevap: Devamlı hasta veya çok yaşlı olup, altmış gün kefaret orucunu tutamayacak olan, altmış fakiri bir gün doyurur. Aç olan altmış fakiri, bir günde iki kere doyurmak lazımdır. Hepsinin aynı günde yemeleri şart değildir. Bir fakiri her gün iki defa doyurmak üzere altmış gün veya her gün bir defa doyurmak üzere yüzyirmigün yedirmek de olur. Yahut, altmış fakirin her birine, 1750 gram buğday veya un yahut 3500 gram arpa, kuru üzüm, hurma verir. Bunların kıymeti kadar ekmek, başka mal veya altın, gümüş vermek yahut bunları bir fakire altmış gün devamlı vermek de caiz olur. Kendisini doyurması için fakire fülüs, kağıt para da verileceği Bedâyıda yazılıdır. Altmış günlüğü, bir fakire, bir günde toplu verse, bir günlük vermiş olur. Altmış fakiri sabah, altmış başka fakiri de akşam doyurursa, sabah doyurduklarını akşam veya akşam doyurduklarını sabah, bir daha doyurmalıdır. Yahut, bunlardan altmışının her birine, Sadaka-i fıtır miktarı mal verir. Oruç tutabilenin fakirleri doyurması caiz değildir. Fakir olan hasta ve ihtiyar, zengin olunca doyurur. Kefaret yaparken niyet etmek lazımdır.
***
Sual: Zekat verirken, niyet etmeyi unutan bir kimse, sonra hatırlasa ve niyet etse, verdiği zekat kabul olur mu?
Cevap: Bir kimse, zekatı ayırırken ve fakire verirken niyet etmeyip, verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakirde bulunduğu müddetçe, caiz olur. Vekiline verirken niyet etmesi yetişir. Vekilinin fakire verirken, ayrıca niyet etmesi lazım değildir. Zengin, zekatının bedelini vekiline verirken sadaka, hediye dese, vekili fakire bu niyetle vermeden önce, zengin zekat için niyet etse caiz olur.
***
Sual: Bilerek birkaç defa orucunu bozan bir kimse, kaç tane kefaret orucu tutacaktır?
Cevap: Bilerek orucunu bozan kimse, Ramazan ayından sonra, oruç kefareti olarak, art arda, altmış gün oruç tutar. Altmış gün sonra, tutmadığı her gün için, birer gün daha tutar. Birkaç Ramazanda kefaretleri olan veya bir Ramazanda, iki gün kefareti olan kimse, birinci kefareti yapmamış ise, ikisi için yalnız bir kefaret yapar. Birinci kefareti yapmış ise, ikinci kefareti de, ayrıca yapar.