Cevap: Peygamber efendimiz, bir hadîs-i şeriflerinde buyuruyorlar ki:
(İbadetleri benden ve eshâbımdan gördüğünüz gibi yapınız! İbadetlerde değişiklik yapanlara bidat ehli denir. Bidat sahipleri, muhakkak Cehenneme gidecektir. Bunların hiçbir ibadetleri kabul olmaz.)
İbadetlere faydalı şeyler ilave ediyoruz demek doğru değildir. Böyle sözler, din düşmanlarının yalanlarıdır. İbadet yaparken bir değişikliğin faydalı olup olmayacağını yalnız İslam âlimleri anlar. Bu derin âlimlere Müctehîd denir. Müctehîdler kendiliklerinden bir değişiklik yapmazlar. Bir ilavenin, değişikliğin bidat olup olmayacağını anlarlar. Ezanı hoparlör ile okumaya söz birliği ile bidat denildi. İnsanları Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturan yol insanın kalbidir. Kalp, yaratılışında temiz bir ayna gibidir. İbadetler, kalbin temizliğini, cilasını arttırır. Günahlar kalbi karartır. Muhabbet yolu ile gelen feyizleri, nurları alamaz olur. Salihler bu hali anlar, üzülür. İbadetlerin çok olmasını isterler. Her gün beş kere namaz kılınması yerine, daha çok kılmak isterler. Günah işlemek nefse tatlı, faydalı gelir. Bütün bidatler, günahlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir. Hoparlör ile ezan okumak da böyledir.
***
Sual: Bir Müslümanın, kendi hatalarını, işlediği günahları düşünmesi ve bunları düzeltmesi gerekmez mi?
Cevap: Herkes, kendi kusurlarını görmeli, Allahü teâlâya karşı yaptığı kabahatleri düşünmelidir. Allahü teâlânın, kendisine ceza vermekte acele etmediğini, rızkını kesmediğini bilmelidir. Ananın, babanın, dine uygun emirlerine itaat etmeli, dine uygun olmayanlara karşı gelmemeli, fitneye sebep olmamalıdır. Hakiki Müslüman böyle olur.
***
Sual: Günah işleyen herhangi bir kimse, bir Müslümana, sen ibadetten vazgeçersen, ben de bu günahtan vazgeçerim dese, o Müslümanın o ibadeti terk etmesi uygun olur mu?
Cevap: Başkalarının günaha girmemeleri için, bir kimsenin mubahları terk etmesi iyi olur. Fakat sünnetleri, hatta müstehabları terk etmesi caiz olmaz. Farz ve vacip olan ibadetleri terk etmesi ise hiç caiz olmaz.
***
Sual: (Evliyayı sevmek, Allahü teâlâyı sevmeğe yol açar) buyrulmaktadır. Bu nasıl olmaktadır?
Cevap: Necmeddîn-i Gazzî “rahmetullahi aleyh” (Hüsn-üt tenebbüh) kitabında diyor ki, (Salihleri sevmek, sohbetlerinde bulunmak, ziyaretlerine gitmek, onlarla bereketlenmek lâzımdır. Evliya bunlardır). Şâh-ul-kermânî buyuruyor ki; (Evliyayı sevmekten daha kıymetli ibadet olmaz. Evliyayı sevmek, Allahü teâlâyı sevmeğe yol açar. Allahü teâlâyı seveni, Allahü teâlâ da sever). Ebû Osmân Hayrî diyor ki, (Evliyanın sohbetine kavuşan kimse, Allahü teâlâya kavuşturan yolu bulur). Yahyâ bin Muâz “rahime-hullahü teâlâ” diyor ki, (Evliyanın sohbetine kavuşan sadık bir kimse, her şeyi unutur. Allahü teâlâ ile olur. Böyle olmazsa, Allahü teâlâya hiç kavuşamaz). Muhammed bin Irak (Sefînetül-ırâkıyye) kitabında diyor ki, (Fıkıh alimlerinden Muhammed bin Hüseyn Beclî, Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” rüyada gördü. Hangi amelin en iyi olduğunu sordu. (Evliyaullahdan olan bir Velinin yanında bulunmaktır) buyurdu. Diri iken bulamazsak deyince, (Diri iken de, ölü iken de onu sevmek, düşünmek böyledir) buyurdu.) (Kıyâmet ve Âhiret s. 323)
***
Sual: Hanefi mezhebindeki bir kimse, eli kanasa, Şafii mezhebinde kan abdesti bozmaz diyerek namaz kılabilir mi?
Cevap: Bu konuda Dürr-ül-muhtârda ve bunun Redd-ül-muhtâr hâşiyesinde deniyor ki:
“Bir işi, ibadeti yaparken mezheplerin kolaylıklarını araştırıp, bunlara göre yapmak bâtıldır. Mesela abdestli kimsenin derisinden kan aksa, Şafii mezhebinde abdesti bozulmaz, Hanefide bozulur. Yabancı kadının derisine, derisi değse, Şafiide bozulur, Hanefi mezhebine göre bozulmaz. Abdest aldıktan sonra derisinden kan akan ve derisi yabancı kadının derisine değen bir kimsenin bu abdestle kıldığı namaz sahih olmaz. Bunun gibi, bir işi bir mezhebe göre yaparken, ikinci bir mezhebe de uymak sözbirliği ile bâtıldır. Şöyle ki, Şafii mezhebine uyarak, başının az bir yerini mesh eden kimseye köpek sürtünse, bu kimsenin Maliki mezhebini taklid ederek, burasını yıkamadan kıldığı namaz sahih olmaz. Çünkü Şafiide köpek sürtünenin namazı sahih olmaz. Maliki mezhebinde, köpek necis değil ise de, başının hepsini mesh etmesi lazımdır. Bir iş yaparken mezhepleri Telfîk etmek yani kolaylıklarını arayıp bunlara göre yapmak, sözbirliği ile sahih değildir. Dört mezhepten, hiçbirine uymadan bir şey yapmak da caiz değildir.”
***
Sual: Seferi imama uyan mukim bir kimse, imam ikinci rekatte selam verince, ayağa kalktığında üçüncü ve dördüncü rekatlerde Fatihayı okuyacak mıdır?
Cevap: Namaz kılarken, misafire, dinen yolcu olana uyan mukim bir kimse, imam ikinci rekatte selam verince, kalkıp iki rekat daha kılarken, kıraat etmez. Yani, Fatihayı ve sûreyi okumaz. İmam arkasında kılar gibi, ayakta, bir şey okumaz. Câmi'ur-rümûz ve Tâtârhâniyyede deniyor ki:
“Alimlerin bir kısmı, misafir arkasında kılan mukim, üçüncü ve dördüncü rekatlerde kıraat etmez, yani bir şey okumaz dedi. Şemsül eimme Abdül'azîz Halvânî ve başka âlimler, kıraat eder dedi. O halde, ihtiyat ederek, okuması daha iyi olur.”
Kıyam, kıraat mahalli olduğundan, okumanın zararı yoktur. Halebî-yi kebîrde deniyor ki:
“Diş ağrısını kesen ilaç, okumaya mani oluyorsa ve vaktin sonu ise, imama uyar. İmam bulamazsa, okumadan kılar.” Çünkü, ağrı meşakkat olup, zaruri hasıl olmuştur. Kıraatte, Kur’ân-ı kerimin tercümesini okumak caiz değildir.