Cevap: İlim sahibi, yani din bilgilerini öğrenen kimse, ya sonsuz saadete kavuşur, yahut nihayetsiz felakete düçar olur. Hadîs-i şerifte;
(Cehennemde azap çekenlerden bazıları, kötü kokular yayar. Bu koku diğerlerine ateşten daha fazla azap verir. Sen ne günah işledin ki, böyle pis koku çıkarıyorsun denildikte, ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım der) buyuruldu. Eshâb-ı kiramdan Ebüdderdâ hazretleri buyuruyor ki:
“İlmi ile amil olmayan din adamına âlim denilmez.”
İblis yani şeytan, bütün dinleri biliyordu. Fakat ilmi ile amel etmedi. Çölde kalan kimsenin yanında kılıç ve çeşitli silahlar bulunsa, bunları kullanmasını iyi bilse ve çok cesur olsa, kendisine hücum eden aslana karşı kullanmadıkça, bu silahların faydası olur mu? Elbette olmaz. Bunun gibi bir kimse de, din bilgilerinden yüz bin mesele öğrense, bunları kullanmadıkça, faydalarını görmez. Hasta olan bir kimse de, derdinin en faydalı ilacı bulunsa, onu kullanmadıkça, faydasını görmez.
(Ahir zamanda ibadet edenlerin çoğu din cahili olacaktır. Din adamlarının çoğu da fasık olacaktır) hadîs-i şerifinde bildirilen fasık din adamları, dünyalık ele geçirmek için, devlet adamları arasına karışacaklardır. Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyuruyor ki:
“Cehennemde ateşten bir vadi vardır. Bu vadide, devlet adamları arasına karışan riyakâr hafızlar azab göreceklerdir.” Muhammed bin Seleme hazretleri de buyuruyor ki:
“Dünya menfaati için devlet adamlarının kapısında bekleyen bir hafızın hâli, pislik üzerine konmuş olan sineğin hâlinden daha kötüdür.” Hadîs-i şerifte;
(Allahü teâlânın ihsan ettiği ilmi, insanlara öğretmeyen kimseye, kıyamet günü ateşten yular bağlanacaktır) buyuruldu. İlmi, ehlinden saklayan din adamları böyle olacaktır.
(İslâmiyet her tarafa yayılacaktır. Hatta, İslâm tacirleri, ticaret için büyük denizlerde serbest yolculuk yapacaklar ve gazilerin atları başka memleketlere yayılacaklardır. Sonra, hafızlar türeyecek, benden daha iyi okuyan var mı? Benden daha çok bilen var mı? diyeceklerdir. Cehennemin odunları bunlardır) hadîs-i şerifinden anlaşılıyor ki, riya ile okumaları ve tekebbür etmeleri kendilerini Cehenneme sürükleyecektir.
***
Sual: Bazı kitaplarda din büyükleri için himmet etti tabiri geçiyor, böyle bir şey var mıdır varsa himmet etmek ne demektir?
Cevap: Bu konuda Reşehât kitabında, Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerinin şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
“Himmet etmek, Allahü teâlânın isimleri ile münasebeti olan bir zatın, kalbinde yalnız bir işin yapılmasını bulundurması demektir. Bu şeye teveccüh eder, kalbine bundan başka hiçbir şey getirmez, yalnız, o işin yapılmasını ister. Allahü teâlâ da o işi yaratır. Allahü teâlânın âdeti böyledir. Kâfirlerin himmet ettikleri şeylerin de hasıl oldukları görülmüştür. Allahü teâlâ, bana da bu kuvveti ihsan etmiştir. Fakat, bu makamda edeb lazımdır. Edeb de, kulun kendisini Hak teâlânın iradesine tabi etmesidir. Hakkı kendi iradesine tabi etmemektir. Hak teâlânın fermanına muntazır, hazır olmaktır.” Hâce Muhammed Yahyâ hazretleri de buyurdu ki:
“Tasarruf sahipleri üç nevdir: Bir kısmı, Allahü teâlânın izni ile, her istedikleri zamanda, diledikleri kimselerin kalbinde tasarruf ederek, onu yüksek makamlara eriştirirler. Bazısı, Allahü teâlânın emri olmadan tasarruf etmez. Emir olunan kimseye teveccüh ederler. Bir kısmı ise, kendilerine bir sıfat, bir hâl geldiği zaman kalplere tasarruf ederler.”
***
Sual: Namazda secdeye gidildiğinde, secde edilen yerin sert mi olması gerekir?
Cevap: Alnı, sarığının sargıları ve takkenin kenarı ve alından sarkan saç üzerine ve elbisenin kolu ağzı, eteği veya elleri üzerine koymak sahih olur ise de, özürsüz iken tenzihen mekruh olur. Kadınların da, namazda alnı açık olması lazımdır. Yerin sertliğini duyacak kadar, yani başını bastırınca, alnı artık gömülmeyecek kadar bastırarak, halı, hasır, buğday, arpa, serir, kanepe ve yerde duran araba üzerine secde etmek sahih olur. İki ağaç arasına gerilmiş salıncak ve çuvalda olmayan pirinç ve darı üzerine secde sahih olmaz.
***
Sual: Yaptığı hatadan dolayı özür dileyen kişinin özrünü, karşı tarafın kabul etmemesi günah olur mu?
Cevap: Müslümanın özrünü reddetmek, kabul etmemek mekruhtur. Hadîs-i şerifte; (Müslüman kardeşinin özrünü kabul etmemek günah olur) buyuruldu. Özrü kabul etmek ve kusurları affetmek, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Böyle olmayan kimseye, Allahü teâlâ gadab ve azab eder.
***
Sual: Bir Müslüman, mezheplerde kolay olarak bildirilen hükümleri toplayarak, ibadet yapabilir mi?
Cevap: Bu konuda Mîzân-ül kübrâ kitabında buyuruluyor ki:
“Unutulmuş olan mezheplerin ve bugün mevcut bulunan dört mezhebin hepsi haktır, sahihtir. Birinin, başkası üzerine üstünlüğü yoktur. Çünkü, hepsi aynı din kaynağından alınmışlardır. Bütün mezheplerde, yapılması kolay işler, Ruhsatlar bulunduğu gibi, yapılması güç, Azimet olan işler de vardır. Azimet olan işi yapabilecek kimsenin, kolay işi yapmaya kalkışması, din ile oynamak olur. Azimeti yapmaktan aciz olan, özürlü olan kimsenin ruhsat olanı yapması caiz olur. Böyle kimsenin ruhsat olanı yapması, azimet yapmış gibi çok sevap olur. Aciz olmayanın, kendi mezhebindeki ruhsatları yapmaması, azimetleri yapması vaciptir. Hatta, kendi mezhebinde yalnız ruhsatı bulunan işin, başka mezhepte azimeti varsa, o azimeti yapması vacib olur. Mezhep imamlarından birinin sözünü beğenmemekten veya kendi düşüncesini onun sözünden daha üstün sanmaktan, çok sakınmalıdır. Çünkü, başkalarının ilimleri, anlayışları, müctehidlerin, ilimleri ve anlayışları yanında, hiç gibi kalır.”
Özrü olmayan kimseye kendi mezhebinde ruhsat ile amel caiz olmayınca, başka mezheplerdeki kolaylıkları araştırmanın, yani mezhepleri Telfik etmenin, karıştırarak birleştirmenin hiç caiz olmadığı anlaşılmaktadır.
***
Sual: Bazı kimseler, “hadîs-i şerifte, camilerde nikâh akdi yapılabileceği ve def çalınabileceği bildiriliyor” diyerek camide def çalınmasına izin veriliyor diyorlar. Bunun aslı var mıdır?
Cevap: Bu konuda Hadîkada buyuruluyor ki:
“Hadîs-i şerifte; (Nikâhı herkese duyurunuz! Bunun için de, camilerde yapınız ve defler çalınız!) buyuruldu.” İmâm-ı Münâvî hazretleri, bunu açıklarken; “Mescitlerde def çalınmaz. Hadîs-i şerif, deflerin mescitlerde çalınmasını emretmiyor. Mescitlerin dışında çalınmasını, mescitte yalnız nikâh yapılmasını emrediyor, buyuruyor.”
Hadîkanın bu yazısından anlaşılıyor ki, çalınmasına açıkça izin verilmiş olan deflerin bile camilerde çalınması yasak olunca, herhangi bir çalgının camide çalınması hiç caiz olmaz.
***
Sual: İmam secde-i sehiv yapmayı unutursa, cemaat yapabilir mi?
Cevap: İmam secde-i sehiv yapmazsa, cemaat de yapmaz.