Cevap: (Halebî)de ve (Kudûrî)de diyor ki, ibadetler, (Ferâiz) ve (Fedâil) olmak üzere ikiye ayrılır. Farz ve vacib olmayan ibadetlere (Fedâil) veya (Nafile ibadet) denir. Beş vakit namazın sünnetleri, nafile ibadettir ve farzlardaki noksanları tamamlar. Yani yapılan farzdaki kusurları tamamlar. Yoksa, kılınmayan farz namaz yerine sünnet geçmez. Sünnet kılmak, farzı terk edeni Cehennemden kurtarmaz. Farzı özürsüz terk edenin, kıldığı sünnet sahih olmaz. Sahih olan [kusursuz kılınan] sünnete niyet etmek lâzımdır. Niyet edilmezse sünnet sevabına kavuşmaz. Bunun için, senelerce namaz kılmamış olanlar, dört vakit namazın sünnetlerini kılarken, hem, o vaktin ilk kazaya kalmış farzını kaza etmeğe, hem de, o vaktin sünnetini eda etmeğe niyet etmelidir. Böyle niyet edince, hem kaza, hem de sünnet kılmış olur. Sünneti terk etmiş olmaz. (İslâm Ahlâkı s. 206)
***
Sual: Yemeğe besmeleyle başlanılmazsa ne gibi zararı olur ve müstehab ile mubah ne demektir?
Cevap: Eğer, taamın evvelinde, Besmele-i şerifeyi demezse, üç zararı vardır: 1- Şeytan kendisiyle birlikte, taam yer. 2- Yediği taam bedenine maraz olur. 3- Taamda bereket olmaz.
Besmele söylerse, üç faydası vardır: 1- Şeytan taama ortak olmaz. 2- Taam bedenine şifa olur. 3- Taamda bereket olur. [Yemeğe başlarken Besmele söylemeği unutursa, hatırladığı zaman söylemelidir.]
Müstehab demek, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ömründe bir iki kere işlemiş ola. İşlemeyene azab ve itab olmaz. Şefaatten mahrum kalmak dahi yoktur. Lâkin, işleyene sevab çoktur. Meselâ, nafile namaz kılmak ve nafile oruç tutmak ve ömreye, nafile hacca gitmek ve nafile sadaka vermek gibi.
Mubah odur ki, onun iyi niyetle işlenmesinde sevab, kötü niyetle işlenmesinde azab vardır. Terkinde azab olmaz. Yürümek, oturmak, ev almak, helalinden türlü taam yemek, helal olmak şartıyla, türlü elbise giymek gibi. (İslâm Ahlâkı s. 206)
***
Sual: İbadetler içinde, en önemlisi namaz kılmak mıdır ve namaz, vaktinde kılınmaz, kaza da edilmezse günahı çok mu olur?
Cevap: İbadetlerin en mühimi namazdır. Namaz kılanın, Müslüman olduğu anlaşılır. Namaz kılmayanın, Müslüman olduğu şüphelidir. Hadîs-i şerifte;
(Mümin ile kâfiri ayıran fark, namazdır) buyuruldu. Yani, mümin namaz kılar, kâfir ise kılmaz. Münafıklar ise, bazen kılar, bazen kılmaz.
Bir kimse, namaza ehemmiyet verir, fakat özrü olmadığı hâlde, tembellikle terk ederse, günahı da, cezası da ağır olur. Dürr-ül-müntekâ, İbni Âbidîn ve Kitâb-üs-salâtta deniyor ki:
“Beş vakit namazı, özürsüz terk etmek ve vaktinde kılmamak, birbirinden ayrı iki büyük günahtır. Terk ettiği için kaza etmek, vaktinde kılmadığı için, hac veya tevbe etmek lazımdır.”
Vaktinde kılmadığı namazı kaza etmeyenin tevbesi zaten kabul olmaz. Her gün, beş vakit farz namazından evvel ve sonra kılınan revâtib sünnetler yerine de kaza kılıp, büyük günahtan kurtulmak lazımdır. Farz borcu varken, hiçbir sünnetinin ve nafile namazlarının, sahih olsalar bile, kabul olmayacağı, yani, Allahü teâlânın vadettiği sevaplara, faydalı şeylere kavuşamayacağı, muteber kitaplarda yazılıdır.
Namazı bir özür ile fevt etmek, kaçırmak, vaktinde kılamamak günah olmaz ise de, kılamadığı farzları da, acele kaza etmesi, dört mezhepte de lazımdır. Ancak, Hanefi mezhebinde, nafaka temini için çalışacak zaman kadar ve revatib sünnetleri ve hadîs-i şeriflerde bildirilmiş olan nafile namazları kılacak zaman kadar geciktirmesi caiz olur. Yani, kazaları, bu sebeplerle geciktirmemesi, iyi olur. Özür ile fevt edilmiş, vaktinde kılınmamış farz borcu olanın, revatib sünnetleri ve nafileleri kılması, diğer üç mezhepte caiz değildir, haramdır. Özür ile fevt edilmiş namazlar ile özürsüz terk edilmiş namazları birbiri ile karıştırmamalıdır. Aynı olmadıkları, Dürr-ül-muhtârda, İbni Abidînde, Dürr-ül-müntekâda, Merâkıl-felâhın Tahtâvî şerhinde ve Cevherede açık yazılıdır.
***
Sual: Ayakların, gözlerin de zinası olur mu?
Cevap: Din kitaplarında; “Ayakların zinası, İslâmiyetin yasak ettiği yerlere, haramlara gitmek, elin zinası, haramları tutmaktır, gözlerin zinası ise, İslâmiyetin yasakladığına, haramlara bakmaktır” diye geçmektedir.