Cevap: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, ümmetine çok merhametli idi. Mirac gecesi, elli vakit namazın beş vakte inmesini diledi. Ümmetine sıkı emirler gelmesine yol açmaması için, Eshâbının sıkıntılı riyazetler yapmalarına izin vermezdi. Onun, ümmetine çok faydalı olacak ibadetleri bildirmeyeceği ve yapılmalarını önleyeceği düşünülemez. Her şeyin en iyisini, en faydalısını söylemiş, yapmış ve yaptırmıştır. Ruhsat ile amel, aşırı ve noksan olmaksızın kulluk etmek, bütün ümmeti için faydalı olacağından, bunları açıkça yapmış ve emir eylemiştir. Eshâb-ı kiramın yükseklerine ise, gizli bilgiler ve ibadetler öğretmiştir. Bekara sûresinin ikiyüzseksenikinci âyet-i kerimesinde mealen, (Allahtan korkunuz! Böylece, size çok şeyler öğretir) buyuruldu. Bu (çok şeyler), ilâhî marifetler, gizli bilgilerdir. Hadîs-i şerifte, (İlmin, inceleri ve gizlileri vardır. Bunları ancak Allah adamları bilir. Bildiklerini söylerlerse, cahiller bunlara inanmazlar) buyuruldu. (Kıyâmet ve Âhiret s. 312)
***
Sual: Bazıları, Vehhabiler için birkaç yanlışları varsa da, bidat ehli oluyorlar ve ehl-i kıbledirler. Vehhabileri de kardeş bilmemiz, sevmemiz lazım diyorlar. Bunlara ne cevap vermelidir?
Cevap: Böyle düşünmek elbette doğrudur. Fakat bidat sahiplerini sevmek, onlara nasihat vermekle olur. Bunlara cevap veren Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyan ve anlayan kimsenin, bunların hâlini anlamakta hiç şüphesi kalmaz. Ahmed Rızâ Hân Berîlevî hazretleri Fetâvel-Haremeyn kitabında diyor ki:
“Taberânînin ve başkalarının bildirdiği hadîs-i şerifte; (Bidat sahibine hürmet eden kimse, İslâmiyeti yıkmaya yardım etmiş olur) buyuruldu.”
Muhammed Ma'sûm hazretleri, Mektûbât-i Ma'sûmiyye kitabında buyuruyor ki:
“Bidat sahibinin meclisinde bulunma! Gafil din adamlarından, yaltakçı hafızlardan ve cahil tekke şeyhlerinden kendini koru! İslâmiyete uymakta gevşek davranan din adamlarına yaklaşma! Onların sözlerini işitme! Hatta onların bulunduğu şehirden uzak ol ki, zamanla kalbin onlara kaymasın! Onlara uymamalıdır. Onlar din adamı değil, din hırsızlarıdır. Şeytanın tuzaklarıdır. Onların yaldızlı, acıklı sözlerine aldanmamalı, aslandan kaçar gibi, yanlarından kaçmalıdır.”
Bidat yayıldığı ve zararının çoğaldığı zaman, bunun kötülüğünü Müslümanlara duyurmak farzdır. Selef-i sâlihîn ve bunların halefleri hep böyle yaptılar. Hadîs-i şerifte;
(Fitne veya bidat yayıldığı ve Eshâbım kötülendiği zamanda, hakkı bilen, bilgisini Müslümanlara duyursun! Hakkı, yani doğru yolu bildiği hâlde, Müslümanlara duyurmayanlara, Allahü teâlâ ve melekler ve bütün insanlar lanet eylesin! Allahü teâlâ, bu kimsenin farzlarını ve nafile ibadetlerini kabul etmez) buyuruldu.
Bidat ehline aldanarak bidat işleyeni sevmemek değil, ona acımak, nasihat vermek lazımdır. Bugün, bütün dünyadaki Müslümanlar, ya Eshâb-ı kiramın yolunda olan Müslümanlardır ki, bunlara Ehl-i sünnet denir. Veya Eshâb-ı kirama düşman olanlardır ki bunlara Şii ve Fırka-i dâlle denir. Yahut Sünnilere ve Şiilere düşman olan bidat sahipleridir ki bunlara da Vehhabi ve Necdi denir. Çünkü bunlar, ilk olarak Arabistan’ın Necid şehrinde meydana çıkmıştır. Bunlar, Müslümanlara kâfir demektedirler. Böyle diyene, Resûlullah efendimiz, lanet etmiştir.
***
Sual: Bâtınları ile de, kalpleri ile de, ibadet edenler var mıdır? Pazarda alış veriş etmeleri onların bâtın ibadetlerine zarar vermez mi?
Cevap: İlm-i bâtın, ilm-i zâhirden ayrılmaz. Her ikisine kavuşanlara, (Ulemâ-i râsihîn) denir. Resûlullaha vâris olan ulema, yalnız bunlardır. Riyazet, sıkıntı çekerek, kalplerini tedavi edenler, ilm-i bâtına kavuşunca, riyazeti bırakırlar. Yalnız farzları, sünnetleri yaparlar. Eshâb-ı kiram “radıyallahü teâlâ anhüm” gibi bâtınları ile de, kalpleri ile de, ibadet ederler. Pazarda alış veriş etmeleri onların bâtın ibadetlerine zarar vermez. Allahü teâlâyı bir an unutmazlar. Kur’ân-ı kerimde, bunlar övüldü. Nûr sûresi, otuzyedinci âyetinde mealen, (Alış verişleri, Allahı unutturmaz!) buyuruldu. Eshâb-ı kiram “radıyallahü anhüm ecma’în” riyazet çekmeden bu dereceye kolayca ve az zamanda yükseldiler. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh”, ilk sohbetinde yükseldi. Eshâb-ı kirama riyazet çekmeleri için izin verilseydi, din alimleri, mezhep imamları, onların riyazetlerini kitaplarına yazarak, bütün Müslümanların böyle yapmaları lâzım olurdu. (Kıyâmet ve Âhiret s. 314)