Cevap: Bu konuda, İmâm-ı Rabbânî hazretlerine; “Reşehât kitâbında, Bâbâ Âbrizin ‘Allahü teâlâ, dünyada hiç insan yok iken, Adem aleyhisselâmın çamurunun yoğurulmasını irade ettiği vakit, ben de çamura su döküyordum’ dediğini yazıyor. Bu nasıl olur” diye sual ediliyor. Bu zât cevabında buyuruyor ki:
“Adem aleyhisselâmın çamurunu melekler yoğurmuş idi. Bu vazife, meleklere verildiği gibi, Bâbâ Âbrizin ruhuna da, su dökmek vazifesi verilmiş olduğu anlaşılıyor. Kendi bedeni, dünyaya hatta kemale gelince, ruhunun bu vazifeyi yapmış olduğu, kendisine bildirilmiş oluyor. Allahü teâlânın, ruhlara, bedene gelmeden önce veya bedenden ayrıldıktan sonra, cisim şekline girip, canlıların yaptığı işleri yapabilmeleri kudretini vermesi caizdir.
Din büyüklerinden birkaçı dünyaya gelmeden asırlarca önce, mühim büyük işler yapmış olduklarını haber vermiştir ki, bunlar da, böyle olmuştur. Yani, bu işleri ruhları, bedensiz olarak yapmış, kendilerine dünyaya geldikten sonra, bildirilmiştir.
Ruhların, cisim şekli alarak iş görmelerini, bazı kimseler, tenasüh sanmıştır. Hâşâ hiç tenasüh değildir. Yani ruhlar, başka bir bedene girmemiştir. Bu hal birçok cahillerin ayaklarının kaymasına sebep olmuştur.”
***
Sual: Şehirler arası yollarda konaklama yerlerinde mescitler bulunuyor. Burada namaz kılacak kimse, kendisi ezan okur ve kamet getirir mi?
Cevap: Yollarda bulunan veya imamı ve müezzini bulunmayan ve cemaati belli kimseler olmayan camilerde, çeşitli zamanlarda gelenler, bir vaktin namazı için, çeşitli cemaatler yaparlar. Her cemaat için, ezan ve ikamet okunur. Böyle camide, yalnız kılan da, ezan ve ikameti kendi işiteceği kadar sesle okur.
***
Sual: Zikir, sadece Allahü teâlânın ismini çokça söylemek midir?
Cevap: Mektûbat kitabında buyuruluyor ki:
“Resûlullah efendimize uygun olan her iş, hatta alış veriş bile zikir olur. O halde, her hareketin, her duruşun, Resûlullah efendimize uygun olması lazımdır. Böylece, hepsi zikir olur. Zikir demek, gafleti gidermek, Allahü teâlâyı hatırlamaktır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sahibini unutmaktan kurtulur ve daim zikir etmiş olur.”
***
Sual: Bazı kimseler, başkasının işinde çalışmayı, çobanlık, bahçıvanlık gibi işleri yapmayı, zillet aşağılık olarak görmektedir. Gerçekten dinimiz açısından da böyle midir?
Cevap: Her sanatı ve ticareti yapmak, maaş, ücret karşılığında mubah olan işleri yapmak, mesela çobanlık, bahçıvanlık yapmak, inşaatta, hafriyatta çalışmak ve sırtında yük taşımak tezellül değildir. Peygamberler ve veliler bunları yapmışlardır. Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını temin için çalışmak farzdır. Başkalarına yardım için her türlü kazanç yolunda çalışarak daha fazla kazanmak mubahtır. İdris aleyhisselâm terzilik yapardı. Davut aleyhisselâm demircilik yapardı. İbrahim aleyhisselâm ziraat ve kumaş ticareti yapardı. İlk olarak kumaş dokuyan Adem aleyhisselâmdır. Din düşmanları, ilk insanların ot ile örtündüklerini, mağarada yaşadıklarını yazıyorlar. Bu yazılarının hiçbir vesikası, senedi, delili yoktur. Peygamberlerden İsa aleyhisselâm kunduracılık yapardı. Nuh aleyhisselâm marangozluk, Salih aleyhisselâm çantacılık yapardı. Peygamberlerin çoğu çobanlık yapmıştır. Hadîs-i şerifte;
(Evinin ihtiyaçlarını alıp getirmek kibirsizlik alametidir) buyuruldu.
Resûlullah efendimiz mal satmış ve satın almıştır. Satın alması daha çok olmuştur. Ücret ile çalışmış ve çalıştırmıştır, ortaklık yapmıştır. Başkasına vekil olmuş ve vekil yapmıştır. Hediye vermiş ve almıştır. Ödünç ve ariyet mal almıştır. Vakıf yapmıştır. Dünya işi için kimseye kızmamış, incitecek şey kimseye söylememiştir. Yemin etmiş ve ettirmiştir. Yemin ettiği şeyleri yapmış, yapmayıp kefaret verdiği de olmuştur. Latife, şaka yapmış ve söylemiş, latifeleri hep hak üzere ve faydalı olmuştur. Bunları yapmaktan çekinmek, utanmak, kibir olur. Çok kimse burada yanılmıştır. Böyle kimseler, tevazu ile tezellülü, zilleti birbiri ile karıştırmış ve nefis, burada çok kimseyi aldatmıştır.
***
Sual: İlahiyatçılardan bazısı, diğer üç mezhepte olduğu gibi kurban kesmek farz değildir diyor. Bunun aslı var mıdır?
Cevap: Kurban kesmek farz değil vaciptir. Hanefi mezhebinde vacip, diğer üç mezhepte ise sünnet-i müekkede olduğu Mîzân-ı kübrâ ve Menâhic kitaplarında yazılıdır. "İslâmiyette kurban kesmek yoktur" diyen kimsenin ise, imanı gider.
***
Sual: Namazın şartlarına ehemmiyet vermeyen imamların arkasında namaz kılınır mı?
Cevap: Namazın şartlarına ehemmiyet vermeyen imamların arkasında namaz kılmamalıdır. Bunların namazı sahih olmaz. Günah işlediği hâlde, meselâ içki içtiği, fâiz yediği, kadınlara, kızlara baktığı, kumar oynadığı hâlde, abdestin, namazın farzlarını bilen ve ehemmiyet veren imam arkasında kılmak câiz olsa da, mekruhtur. Ebüssü’ûd efendi fetvasında buyuruyor ki, (Salih ve facir arkasında namaz kılınız!) hadîs-i şerifi, cami imamları için değil, Cuma kıldıran emirler, valiler içindir. Bunlara uymak ve itaat etmek içindir. Günah işlediği bilinen imamların arkasında namaz kılmamalıdır. İmamlık şartları bulunmayan, Kur’ân-ı kerimi teganni ile okuyan imama uymamalıdır. Dinine bağlı imamın mescidine gitmelidir. Her namaz için, camie gitmeli, fasık, cahil, mezhepsiz, dinde reformcu olduğu bilinen imama rastlanınca, ona uymamalıdır. Böyle imam var zan etmekle, camiyi terk etmemelidir. Molla Murâd kütüphanesi, [1114] numaralı, Ebüssü’ûd efendi fetvasında buyuruyor ki, (Haram yiyen, fâiz alan imamı azletmek vacibtir. Kur’ân-ı kerimi tecvid üzere okumasını bilmek farzdır. Tecvidi bilmeyen, mehâric-i hurûfu gözetemez. Harflerin ağızdaki yerlerini gözetemeyen bir kimsenin okuduğu Kur’ân-ı kerim ve kıldığı namaz sahih olmaz). İmamlık şartları bulunan kimsenin imam olması için uğraşmak, her Müslümanın vazifesidir. (Tam İlmihal s. 248)
***
Sual: Camiye girer ve çıkarken nelere dikkat etmelidir? Mübarek ve şerefli işleri yaparken sağdan başlamanın önemi var mıdır?
Cevap: Camiye sağ ayak ile girilir. Camiden çıkarken, önce sol ayak ile çıkılır. (Uyûn-ül-besâir)de diyor ki, (Camiye girerken, girmeden evvel, önce sol, sonra sağ ayakkabı çıkarılır. Bundan sonra, önce sağ ayakla camie girilir. Önce sol ayakla çıktıktan sonra [veya çıkmadan evvel], önce sağ ayakkabı giyilir). (Hadîka)da, el ve ayak afetlerinde diyor ki, (İmam-ı Nevevî Müslim şerhinde buyuruyor ki, mübarek, şerefli ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak müstehabdır. Ayakkabı, don, gömlek giyerken, baş tıraş ederken ve tararken, bıyık kırkarken, misvak kullanırken, tırnak keserken, el, ayak yıkarken, mescide, (Müslümanın evine) ve odasına girerken, heladan çıkarken, sadaka verirken, yemek yerken, su içerken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, meselâ ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden, odasından çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü heyette, şekilde olan sünneti terk etmek olur.) [Bulunduğu yerin âdetine uymak için sakalı kazımak da böyledir.] (Tam İlmihal s. 248)