Cevap: Kalp ve beden ile, İslâmiyetin emirlerine, yasaklarına uymalı ve kalp, gafletten uyanık olmalıdır. Kalbi uyanık olmayan yani Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü, Cennet nimetlerini, Cehennem ateşinin şiddetini hatırlamayan, düşünmeyen kimsenin bedeninin İslâmiyete uyması güç olur. Fıkıh âlimleri fetvaları bildirirler. Bunların yapılmasını kolaylaştırmak, Allah adamlarının işidir. Bedenin İslâmiyete severek ve kolay uyması için, kalbin temiz olması lazımdır. Fakat yalnız kalbin temiz, ahlakın güzel olmasına ehemmiyet verip, bedenin İslâmiyete uymasına ehemmiyet vermeyen kimse, mülhiddir. Bunun nefsinin parlaması ile hasıl olan gaybdan haber vermek, hastaları okuyup üfleyip iyi etmek gibi âdet dışı başarıları istidrac olup, kendisini ve buna uyanları Cehenneme sürükler. Kalbin temiz ve nefsin mutmainne, uysal olduğunun alameti, bedenin İslâmiyete seve seve uymasıdır. His organlarını ve bedenini İslâmiyete uydurmayanların; “Kalbim temizdir, sen kalbe bak!” demeleri boş laftır. Böyle söylemekle kendilerini ve etrafındakileri aldatmaktadırlar.
***
Sual: Erginlik çağına ulaşan ve aklı başında olan her Müslümanın namaz kılması şart mıdır, eğer şart ise, başkası bunun yerine namaz kılabilir mi?
Cevap: Bu konuda Ni'met-i islâmda deniyor ki:
“Akil ve baliğ olan her Müslümanın her gün beş vakitte namaz kılması farzdır. Kimse, kimsenin yerine namaz kılamaz. Bir kimse kıldığı namazın ve başka ibadetlerinin sevabını diri veya ölü başkalarına hediye edebilir. Kendine verilen sevap kadar onların her birine de sevap verilir. Kendi sevabı hiç azalmaz. Namazın farz olduğuna inanıp da, özrü olmadığı hâlde tembellik ederek kılmayan kâfir olmaz, fasık olur. Çocuk, yedi yaşına gelince namaz kılması emrolunur. On yaşına gelince, namaz kılmazsa, cebredilir, zorlanır. Hastanın da kudreti, gücü yettiği kadar namaz kılması farzdır.”
***
Sual: Müslüman olduğunu söyleyen bir kimse, dinin emir ve yasakları için “ben onları bilmem, öğrenmek de istemem” dese imanı gider mi?
Cevap: Miftâh-ul Cennet kitabında; “İslâmiyeti bilmem veya istemem dese, imanı gider, kâfir olur” denmektedir.
***
Sual: Beş vakit namazı, tek başımıza veya cemaatle kıldığımızda, vaktin evvelinde veya son vaktinde kılmanın dinen bir mahzuru olur mu?
Cevap: Sabah namazını her mevsimde İsfâr etmek, yani ortalık aydınlanınca kılmak müstehabdır. Cemaat ile öğle namazını, yazın sıcakta geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehabdır. Akşam namazını her zaman erken kılmak müstehabdır. Yatsıyı, şerî gecenin yani gurubdan fecre kadar olan zamanın üçte biri oluncaya kadar geç kılmak müstehabdır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrimen mekruhtur. Bu geciktirmeler, hep cemaat ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır. Künûz-üd-dekâıkda yazılı, Hâkimin ve Tirmüzînin bildirdikleri hadîs-i şerifte;
(İbadetlerin en kıymetlisi, evvel vaktinde kılınan namazdır) buyuruldu. İzâlet-ül hafâda yazılı, Müslimdeki hadîs-i şerifte;
(Bir zaman gelecek, amirler, imamlar, namazı öldürecekler, vaktinden sonraya bırakacaklardır. Sen, namazını vaktinde kıl! Senden sonra, cemaat olurlarsa, onlarla da, tekrar kıl! İkinci kıldığın nafile olur) buyuruldu.
İkindiyi ve yatsıyı, İmâm-ı a'zamın kavline göre kılmak ihtiyatlı olur. Uyanamayan, vitri yatsıdan hemen sonra kılmalıdır. Yatsıdan evvel kılarsa, sonra tekrar kılar. Uyanabilen ise, gecenin sonunda kılmalıdır.
***
Sual: Güneş batmak üzere iken, o günkü ikindiyi kılamayan bir kimse, ikindinin farzını bu vakitte kılabilir mi?
Cevap: Güneş batarken, yalnız o günün ikindi namazının farzı kılınır. İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerine göre, Cuma günü güneş tepede iken, nafile namaz kılmak mekruh olmaz ise de, bu kavil zayıftır. Namaz kılması mekruh olan üç vakitte önceden hazırlanmış cenazenin namazı, secde-i tilavet ve secde-i sehiv de caiz değildir. Hazırlanması mekruh olan bu vakitlerde biten cenazenin namazını, bu vakitlerde kılmak caiz olur.
***
Sual: Kur’ân-ı kerim okuyan bir kimse, ezan sesini duyunca, okumayı bırakıp ezanı tekrar ederek dinlemesi mi gerekir?
Cevap: Hutbe dinlerken, avret yeri açık iken, yemekte, din dersi okumakta iken ve cami içinde Kur’ân-ı kerim okurken ezan tekrar edilmez. Fakat, ezan sünnete uygun okunmuyorsa, bunu işiten, hiçbir parçasını tekrar etmez. Fakat, bunlara da hürmet etmeli, saygısızlık etmemelidir.
***
Sual: Zorda kalıp namazı vaktinde kılamayan bir kimsenin, diğer vakitte, iki namazı birleştirerek kılması uygun olur mu?
Cevap: Hanefi mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları lazımdır. Hanbeli mezhebinde ise, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehâza olmasında, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde ve âmâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamakta aciz olanın ve canından, malından ve namusundan korkanın ve maişetine zarar gelecek olanın, iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları caiz olur. Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmayanların, bu namazlarını kazaya bırakmaları, Hanefi mezhebinde caiz değildir. Bunların, yalnız böyle günlerde, Hanbeli mezhebini taklit ederek, kılmaları caiz olur. Cem ederken, birleştirerek kılarken öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem etmeyi niyet etmek, ikisini art arda kılmak ve abdestin, guslün ve namazın Hanbeli mezhebindeki farzlarına ve müfsitlerine uymak lazımdır.
***
Sual: Namaz vakti girdi zannederek, araştırmadan namazını kılan kimse, daha sonra vaktin girdiğini öğrense, kıldığı namaz sahih olur mu?
Cevap: Bu konuda İbni Âbidîn ve Şafii El-envâr ve Maliki El-mukaddemet-ül-izziyye şerhinde, Mîzân-ül-kübrâda deniyor ki:
“Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen adil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan adil değil ise, veya adil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa, kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fasıkın veya adil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden olan şeylere şehadet etmesi, söylemesi de, ezan gibi olup, ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lazımdır.”
***
Sual: Şartlarına uygun olarak okunan ezan ile alay eden kimsenin, imanı tehlikeye girer mi?
Cevap: Sünnete uygun olarak okunan ezan ile alay eden, beğenmeyen, söz ile, hareket ile, hakaret edenin imanı gider.