Cevap: Kırda ve büyük veya küçük camilerin her yerinde, namaz kılanın önünden, yakın olsun, uzak olsun kadın veya erkek veya köpek geçerse, namaz kılanın namazı hiç bozulmaz. Kırda ve büyük camide, namaz kılanın ayaklar ile secde yeri arasından, küçük mescitte ve odada ise, ayakları ile kıble duvarı arasından geçen, günaha girer. Kıble duvarı ile arka duvarı arası yirmi metreden az olan mescide, küçük denir. Sed, sedir gibi yüksek şeyler üzerinde kılanın, önünden, aşağıdan geçen, başı namaz kılanın ayaklarından yukarı olursa günaha girer.
Namaz kılanın önünden bir kimsenin geçebileceği yerlerde, namaz kılarken, imam veya yalnız kılanın sol kaşı hizasına, yarım metreden uzun bir çubuk dikmesi sünnettir. Çubuğu yere dikemezse, secde yerinden kıbleye doğru uzatmak veya çizgi çizmek de olur. Geçene, işaretle, yüksek okumakla mâni olmak caiz ise de, mâni olmamak iyidir.
***
Sual: Namaz kılarken dişi kanadığını hisseden bir kimse, bu kanı yutacak olursa, namazına bir zarar gelir mi?
Cevap: Bu konuda Halebî-yi kebîrde deniyor ki:
“Dişleri arasından akan kanı yutarsa, ağız dolusu olmadıkça, namazı bozulmaz.” Namaz dışında ağız dolusu olan kan yutulursa abdesti de bozmaz.
***
Sual: Cemaatle farz namaz kılınınca, imam, o namazın son sünneti varsa, bu son sünneti farzı kıldığı yerde mi kılmalıdır?
Cevap: İmamın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekruhtur. Biraz sağda veya biraz solda kılar.
***
Sual: Cemaatle namaz kılındıktan sonra, imam, cemaate sırtı dönük olarak mı yoksu yüzü dönük olarak mı oturur?
Cevap: İmamın namazdan sonra, yüzü kıbleye karşı oturması mekruhtur. İlk safta imama karşı namaz kılan yoksa, imam cemaate karşı oturmalıdır. Namaz kılan varsa, imam sağa veya sola dönmelidir. Cemaat için ve yalnız kılan için, bunlar mekruh değildir. Cemaatin son sünneti başka yerde, hatta evlerinde kılmaları daha iyi olduğu İmdâdda yazılıdır.
***
Sual: Cemaatle farz namaz kılındıktan sonra, cemaatin dağılmayıp aynı yerde namaz kılmasının mahzuru var mıdır?
Cevap: Cemaatle farz namazları kılınca, safları bozmak müstehabdır.
***
Sual: İmanın ve yapılan ibadetlerin bir sureti ve bir de hakikati vardır deniyor. Gerçekten böyle midir, eğer böyleyse imanın ve ibadetlerin sureti ne demektir?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretler Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“İslâmiyetin bir sureti, yani dış görünüşü, bir de hakikati, yani aslı, özü vardır. İslâmiyetin sureti, Allahü teâlâya ve Onun Resûlüne ve bu Resûlün Ondan getirdiği bilgilere inanmak ve İslâmiyetin ahkamına, hükümlerine uymaktır. İslâmiyet, hükümler, emirler ve yasaklar demektir. Ahkama uymak demek, emredilen şeyleri yapmak, yasak edilen şeylerden kaçınmaktır. İnsanın nefsi iman etmez ve İslâmiyetin suretine uymak istemez. Onun yaratılışı böyledir. Bundan dolayı İslâmiyetin suretine uyanların imanı, imanın suretidir. Yani, görünüşte imandır. Namazları, oruçları ve bütün ibadetleri, ibadetlerin suretidir. Yani, hep görünüşte ibadettirler. Çünkü, insan deyince, insanın nefsi anlaşılır. Herkes, Ben deyince nefsini bildirmektedir. İnsan ibadet yaparken, nefsi küfür, inkâr hâlindedir. Yaptıklarının yerinde bir iş olduğunu inkâr etmektedir. Böyle bir insanın imanı ve ibadetleri, hakiki ve doğru olabilir mi?
Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için imanın ve ibadetlerin suretlerini, görünüşlerini, hakiki olarak, doğru olarak kabul buyuruyor. Böyle kullarını Cennete koyacağını söz veriyor, müjdeliyor. Cenneti ve Cennette olan kullarını Allahü teâlâ sever. Onlardan razıdır. Allahü teâlâ, sonsuz ihsan sahibi olduğu için, yalnız kalbin tasdik etmesini, inanmasını iman olarak kabul buyurmuştur. Nefsin izan etmesini, anlamasını, inanmasını istememiştir. Böyle olmakla beraber Cennetin de hem sureti, hem de hakikati vardır. Dünyada İslâmiyetin yalnız suretine kavuşanlar, Cennetin de yalnız suretine kavuşacaklar, yalnız onun zevkini, tadını alacaklardır.
Dünyada İslâmiyetin hakikatine kavuşanlar, Cennetin de hakikatine kavuşacaklardır.
Cennetin yalnız suretine ve yalnız hakikatine kavuşanlar, aynı nimetlerden mesela aynı meyvesinden yedikleri hâlde, başka başka lezzet duyacaklardır.”
***
Sual: Bazı kimseler, Kur’ân-ı kerimi ve ekmeği öpmektedir. Bunları öpmenin dinen bir mahzuru var mıdır?
Cevap: Kur’ân-ı kerimi ve ekmeği öpmek caizdir.