Cevap: Mezhepsizlerin yazıları dikkatle okunursa, sapık düşüncelerini ve bölücü görüşlerini, çürük mantık zincirleri ile ve yaldızlı kelimelerle süsleyerek Müslümanları aldatmaya çalıştıkları hemen görülür. Cahiller, bu yazıları mantık, akıl çerçevesinde, ilme dayanıyor sanarak inanır, arkalarına takılırlar ise de, ilim ve keskin görüş sahipleri, asla bunların tuzaklarına düşmez.
Müslümanları sonsuz felakete sürükleyen mezhepsizlik tehlikesine karşı gençleri uyarmak için İslâm âlimleri, ondört asırdan beri binlerce kıymetli kitap yazmışlardır. Bunlardan Yusuf Nebhânî hazretlerinin Huccet-ullahi alel-âlemîn kitabında deniyor ki:
“Kur'ân-ı kerimden ahkam, hüküm çıkarmak, herkesin yapabileceği şey değildir. Müctehid imamlar bile, Kur'ân-ı kerimdeki ahkamın hepsini çıkaramayacakları için, Resûlullah Efendimiz Kur'ân-ı kerimdeki ahkamı, hadîs-i şerifleri ile açıklamıştır. Kur'ân-ı kerimi, ancak Resûlullah Efendimiz açıkladığı gibi, hadîs-i şerifleri de, yalnız Eshâb-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmişler ve açıklamışlardır.
Allahü teâlâ, müctehid imamlara akli ve naklî ilimleri ve idrak kuvveti ve keskin zihin ve ziyade akıl ve daha nice üstünlükler ihsan eylemiştir. Bu üstünlüklerin başında, takva gelmektedir. Bundan sonra, kalplerindeki nur-u ilâhi gelmektedir. Müctehid imamlarımız, bu üstünlükler yardımı ile, Allahü teâlânın ve Resûlullahın kelamlarından onların muratlarını anlamışlar, anlayamadıklarını Kıyas ile bildirmişlerdir. Dört mezhep imamının her biri, kendi reyi ile konuşmadığını bildirmiş ve talebelerine 'sahih hadîse rastlarsanız, benim sözümü bırakın. Resûlullahın hadîsine uyun!' demiştir. Mezhep imamlarımız, bu sözü, kendileri gibi müctehid olan derin âlimlere söylemişlerdir. Bu âlimler, dört mezhebin delillerini bilen, tercih ehli olanlardır. Dört mezhep imamlarını ve bunların mezheplerinde yetişmiş olan müctehidleri taklit eden Müslümanlar, Allahü teâlânın ve Resûlünün bildirdikleri hükümlerine tabi olmaktadırlar. Allahü teâlâ, mezhep imamlarını yaratarak, dinini bozulmaktan korumuştur.”
***
Sual: İftitah tekbiri söylemeden namaza başlanılamaz mı? Kadınlar iftitah tekbirini nasıl söylerler?
Cevap: Tahrime, namaza başlarken, (Allahü ekber) demektir ki, farzdır. Başka kelime söylemekle olmaz. Bu iftitah tekbiri, namazın şartlarındandır. Rükün değildir. Kadınlar, iki ellerini, omuz hizasına kaldırır ve iftitah tekbirini getirir. Sonra, sağ eli, sol elin üstünde olarak, göğse kor. Bilek kavramazlar.
AAAllahü veya ekbaar gibi, uzun söylenirse, namaz kabul olmaz. İmamdan önce, ekber denirse, namaza başlamış olmaz. Ayakta iken, sağ eli, sol el üzerine koyup, sağ elin küçük ve baş parmaklarını, sol bilek etrafına halka yapmak, Sübhâneke okumak ve yalnız kılarken, Sübhâneke okuduktan sonra E’ûzü, Besmele okumak sünnettir. Cemaate geç gelen, imam sessiz okuyorsa, Sübhâneke okur ve imam selâm verdikten sonra, kalkınca, tekrar okur.
Yalnız kılan, Fâtiha okur. Fatihadan sonra, Besmele çekmek lâzım değildir. Çekerse iyi olur. Şafii mezhebini taklid eden Hanefilerin bu Besmeleyi okumaları lâzımdır. Sonra bir sûre veya üç âyet okur. Fatihadan sonra, imam ve cemaat, sessiz olarak, (Amin) der. İmam ile kılarken, cemaat Fâtiha ve sûre okumaz. (Amin), (Kabul et) demektir. (Tam İlmihal s. 215)
***
Sual: Namaza başlarken, kalp ile niyet edilmeyip yalnız ağızla niyet edilirse namaz sahih olur mu?
Cevap: İbadetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeğe niyet denmez. Kalp ile niyet edilmezse, dört mezhebe de namaz sahih olmaz. Resûlullahın ve Eshâb-ı kiramın ve Tabiinin ve hatta dört imamın ağız ile niyet ettikleri işitilmemiştir. İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh”, birinci cildin yüzseksenaltıncı mektubunda buyuruyor ki, (Niyet kalp ile olur. Ağız ile niyet etmek bidattir. Bu bidate, hasene demişlerdir. Hâlbuki bu bidat, yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor. Farzı da yok ediyor. Çünkü, çok kimseler, yalnız ağız ile niyet ederek, kalp ile niyet etmiyorlar. Böylece, namazın farzlarından biri olan kalp ile niyet yapılmıyor. Namaz kabul olmuyor. Bu fakir, hiçbir bidati, (hasene) olarak bilmiyorum. Hiçbir bidatte güzellik görmüyorum). Ağız ile niyet etmek, Şâfii ve Hanbelide sünnettir. İbni Âbidîn diyor ki, (Namaza başlarken niyet etmenin farz olduğu sözbirliği ile bildirildi. Niyet yalnız kalp ile olur. Yalnız ağız ile söylemek bidattir. Kalp ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi câiz olur). (Tam İlmihal s. 215)
***
Sual: İmam aynı rekatlerde, aynı âyetleri okuyabilir mi? Birinci rekatte okunan sûre ikinci rekatte de okunursa mahzuru olur mu?
Cevap: İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” üçyüzaltmışdördüncü sahîfede diyor ki, imamın Cuma ve bayram namazlarından başka her namazda, birinci rekatte, ikinci rekatte okuduğunun iki misli uzun okuması sünnettir. Yalnız kılan, her rekatte aynı miktarda okuyabilir. Her namazda, ikinci rekatte, birinciden üç âyet uzun okumak mekruhtur. İmamın aynı namazların aynı rekatlerinde, aynı âyetleri okumağı âdet edinmesi mekruhtur. Yalnız kılanlar için de her namaz için böyledir denildi. Ara sıra başka âyet de okumalıdır. Birinci rekatte okuduğunu, ikinci rekatte de okumak tenzihen mekruhtur. Birincide Kul’e’ûzü bi-Rabbin-nâs okursa, ikincide tekrar okur. Çünkü, tersine okumak, daha kerihtir. İkincide, birincideki âyetin devamını okumak efdaldir. İkincide, birinci rekatte okuduğundan sonraki bir kısa sûreyi atlayarak, daha sonrakini okumak mekruhtur. Bir rekatte, sıra ile birkaç sûre okumak mekruh değil ise de, bir sûre okumak efdaldir. İkincide, birincide okuduğundan önceki âyetleri veya sûreleri okumak mekruhtur. Kur’ân-ı kerimi mushaftaki sıra ile okumak, her zaman vacibtir. Hatim indirirken, Kul’e’ûzüleri okuduktan sonra, hemen Fâtiha ve Bekara sûresi başından beş âyet okumak çok sevabdır. Bir kısa sûre kadar üç âyet okumak, bir uzun âyet okumaktan efdaldir. (Tam İlmihal s. 216)