Cevap: Bu konuda Hindiyye fetvâsında deniyor ki:
“Hür, sağlam ve seferî, yolcu olmayan erkeklerin Cuma namazı kılmaları farz-ı ayındır. Seferde olana, hastaya ve kadınlara Cuma namazı kılmak farz değildir. Şiddetli yağmur ve devlet adamlarının zulmünden korkanlara da farz olmaz. Amir ve işveren, emrinde olanı Cuma namazından menetmez. O kadar zamanın ücretini kesebilir. Fasık olan imam Cuma namazı kıldırırsa, buna mâni olamayanın buna uyması, bunun için cuma namazını terk etmemesi lazımdır denildi. Başka namazlarda, salih imamın kıldırdığı camiye gitmeli, fasık imam arkasında kılmamalıdır. Her kadının, herhangi bir namazı cemaat ile kılmak için camiye gitmeleri mekruhtur.”
***
Sual: Cuma namazına giden ve ikinci rekatte imama yetişen bir kimse, nasıl hareket eder?
Cevap: Bir kimse, imama, Cuma namazının ikinci rekatinin rükusunda yetişse, İmâm-ı Muhammede göre, öğle namazını kılar. İmâm-ı a'zama ve İmâm-ı Ebû Yusufa göre, teşehhüdde dahi yetişse, Cumayı kılar. Ve hatip efendi hutbe okurken, bir kimse nafile namaz kılsa, iki rekat kılar, ziyade, fazla kılmaz. Ve eğer, Cuma namazının sünneti ise, iki rekat kılar da mı selam verir, yoksa dört rekati tamamlar mı bu husus, ihtilaflıdır. Esah olan kavle göre, dört rekati tamamlar.
***
Sual: Cuma günü imam hutbe okurken, cemaatin konuşmasının, imamın duasına âmin demesinin mahzuru olur mu?
Cevap: İmam minbere çıkınca, cemaatin namaz kılması ve konuşması haram olur. Hatip efendi dua ederken, cemaat sesle âmin demez. İçinden sessiz denir. Salevatı da ses ile değil, kalp ile söylerler. Kısacası, namaz kılarken yapması haram olan her şey, hutbe dinlerken de haramdır. Uzakta olup, hutbeyi işitmeyenlere de haramdır. Akrep, hırsız, kuyu gibi zararlı şeyleri, zararları dokunacak olana, bunu söyleyip kurtarmak caizdir. El ile, baş ile işaret ederek bildirmek iyi olur. Müezzinlerin hutbe arasında bağırarak, bir şey okuması mekruhtur.
***
Sual: Evlenmemiş bekâr bir kızdan gelen sütü emen çocuk, bu kızın süt çocuğu mu olur?
Cevap: Evlenmemiş bekâr bir kızda süt hasıl olursa, bunun emzirdiği çocuk, bu kızın süt çocuğu olur.
***
Sual: Kıraat nedir ve nasıl yapılmalıdır?
Cevap: Kıraat, ağız ile okumak demektir. Kendi kulakları işitecek kadar sesli okumağa, (hafi okumak) denir. Yanında olan kimselerin de işitecekleri kadar sesli okumağa, (cehri) yani yüksek sesle okumak denir. Elmalılı Hamdi tefsirinde diyor ki, (Mizmârdan, yani ses çıkaran aletten, teypten, hoparlörden çıkan sese okumak denmez, zırlamak denir). Bu seslerle okunan ezan ve namaz sahih olmaz. Hem de günâh olur. Sünnetlerin ve vitrin her rekatinde ve yalnız kılarken farzların iki rekatinde, ayakta, Kur’ân-ı kerimden bir âyet okumak farzdır. Kısa sûre okumak daha sevabdır. Kıraat olarak, buralarda Fâtiha okumak ve sünnetlerin ve vitir namazının her rekatinde ve farzların iki rekatinde Fatihadan başka bir de, sûre veya üç âyet okumak, vacibtir. Farzlarda Fatihayı ve sûreyi ilk iki rekatte okumak vacib veya sünnettir.
Fatihayı sûreden önce okumak da, ayrıca vacibtir. Fatihayı her rekatte bir kere okumak da vacibtir. Bu beş vacibden biri unutulursa, secde-i sehiv yapmak lâzım gelir. Farzların üçüncü ve dördüncü rekatlerinde imamın ve yalnız kılanın Fâtiha okuması sünnet olması daha kuvvetlidir. Zamm-ı sûre de okursa veya hiçbir şey okumasa da olur. (İbni Âbidîn, sahîfe 343). Diğer üç mezhepte, her namazda ve her rekatte Fâtiha okumak farzdır. (Tam İlmihal s. 216)
***
Sual: Kıyam nedir ve nasıl yapılır? Namazda ayakta duramayan ne yapmalıdır?
Cevap: Namazın beş rüknünden birincisi kıyamdır. Kıyam, ayakta durmak demektir. Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar, oturamayan hasta, sırt üstü yatıp başı ile kılar. Yüzü, semaya karşı değil, kıbleye karşı olması için, başı altına yastık konur. Ayakları Kıbleye karşı, dizlerini dikerek yatar. (İbni Âbidîn) diyor ki, (Sağlam bir kimsenin gemide, trende, hareket hâlinde, farzları oturarak kılması, İmâm-ı a’zama göre câizdir. İmâmeyn ise, özürsüz câiz görmedi. Fetva da böyledir. Ayakta iken, iki ayak birbirinden dört parmak eni kadar açık olmalıdır. Ayakta duramayan hasta, ayakta başı dönen, başı, dişi, gözü veya başka yeri çok ağrıyan, idrar, yel kaçıran, yarası akan, ayakta düşman korkusu, malın çalınmak tehlikesi olan, ayakta kılınca orucu veya okuması bozulacak veya avret yeri açılacak olan kimseler, oturarak kılar.
Ayakta kılınca hastalığının artacağını veya iyi olmasının gecikeceğini kendi tecrübesi ile veya mütehassıs Müslüman bir tabibin bildirmesi ile anlayan hasta da, yere oturarak kılar. Haber veren doktorun fasık olmaması, açıkça haram işlememesi lâzımdır. Bunlar, kolayına geldiği gibi kollarını istediği yere koyarak, bağdaş kurarak veya dizlerini dikip kollarını kavuşturarak yahut başka türlü yere oturur. Böyle oturamayan, birisinin yardımı ile oturur. Rükü için, biraz eğilir. Secde için, başını yere kor. Başını yere koyamayan hasta, yüksekliği 25 santimetreden az olan sert bir şey üzerine koyar. Böyle secdesi sahih olur. Daha yüksek ise veya yumuşak ise, îmâ olur. Böyle sert şey üzerine de koyamazsa, ayakta durabilse bile, oturarak yerde îmâ ile kılar.
Yani yere oturarak kılıp, rükü için biraz, secde için ise, daha çok eğilir. Secde için eğilmesi, rükü için eğilmesinden daha çok olmazsa, namazı sahih olmaz. Kendisi veya başkası bir şey kaldırıp, bunun üstüne secde ederse, namazı sahih olur ise de, tahrimen mekruh olur. Bu şey, rükü için eğilmesinden alçak olmazsa, namazı sahih olmaz). (Tam İlmihal s. 215)