Cevap: Bu konuda Halebîde deniyor ki:
“Bir veya iki elinde çatlak, egzama veya başka yara olup, bunları ıslatmak zarar verirse, bu kimse abdest alamaz. Bu sebepten abdest alamayan kimseye, hatır ile veya para ile başkasının abdest aldırması, İmâm-ı a'zam hazretlerine göre müstehabdır. Başkasından yardım istemeden teyemmüm edip kılarsa, namazı kabul olur. Yardımcı veya para bulamazsa, teyemmüm etmesi, imâmeyne göre de, caiz olur.”
Bundan anlaşılıyor ki, yaralı eline eldiven takıp, eldiven ile abdest alabilirse, böyle abdest alması lazım olur.
***
Sual: Namazı abdestsiz kıldığını hatırlayan bir kimse ne yapar?
Cevap: Namazı abdestsiz kılan bir kimse, abdestsiz olduğunu hatırlayınca, namazı iade eder.
***
Sual: Dişlerde meydana gelen kireçlenmeler sebebiyle, buraların altına su ulaşmıyor. Bu sebepten dolayı başka bir mezhebi taklit etmek gerekir mi?
Cevap: Dartr veya kefeki denilen ve dişlerin dibinde hasıl olan kireçlenmeler, salgılardan, kendiliklerinden hasıl oldukları için ve buna mani olan çare, ilaç bulunmadığı için, bunların mevcut olmasında zaruret vardır. İzale edilmesinde harac olanlar, derideki çıbanın, yaranın üstündeki zar, kabuk gibi olup, altlarını yıkamak, dört mezhepte de lazım olmaz. Bunun için, başka mezhebi taklit lazım olmaz.
***
Sual: Guslederken, ağzına ve burnuna su vermeyi unutup, bu gusül ile namaz kılan kimse, sonra ağzına su vermediğini hatırlarsa nasıl hareket eder?
Cevap: Guslederken ağzını veya vücudundaki başka yerini yıkamayı unutup, namaz kılan kimse, sonra bunu hatırlarsa, sadece orasını yıkayıp farzı tekrar kılar.
***
Sual: Gusül ve abdestin vacipleri de var mıdır?
Cevap: Abdestin ve guslün vacipleri yoktur. Guslün sünnetleri, abdestin sünnetleri gibidir. Yalnız gusülde, abdestteki sıra ile yıkamak, sünnet değildir. Müstehabları da, aynı olup yalnız, gusülde kıbleye dönülmez ve dua okunmaz. Yalnız besmele çekilir ve kelime-i şehadet söylenir.
***
Sual: Denize veya havuza girip çıkmakla gusül abdesti alınmış olur mu?
Cevap: Havuzda, nehirde, denizde, yağmur altında ıslanan, ağzını ve burnunu da yıkasa, abdest ve gusül almış olur.
***
Sual: Mutlak suya sıvı haldeki bir şeyin karışması durumunda bu sular temizleyici olarak kullanılabilir mi? Gasp edilen suyla abdest alınır mı?
Cevap: Küçük havuza mâyı [sıvı] hâlinde bir temiz cisim karışınca, bu sıvının üç sıfatı da suya benzemiyorsa, karışımın iki sıfatı bozulursa, mukayyed olur. Biri değişirse, mukayyed olmaz. Sirkeli su böyledir. Bir veya iki sıfatı suya benziyorsa, karışımda, suyun benzemeyen bir sıfatı değişince, mukayyed olur. Sütlü su böyledir. Çünkü, kokusuz olmaları benziyor. Kavun suyu karışan su da böyledir. Çünkü, renksiz ve kokusuz olmaları benziyor. Üç sıfatı da suya benziyorsa, karışan sıvı miktarı sudan çok veya müsavi ise, mukayyed olup, abdest ve gusül câiz olmaz. Müstamel [abdestte, gusülde kullanılmış] suyun karışması böyledir. Müstamel su, temiz kabul edildiğine göre, böyledir. Müstamel suyun küçük havuza, kurnaya akması ve abdestsizin elini, ayağını sokması veya kendi girmesi hep aynıdır. İçine su akmayan küçük havuzdan abdest alanların derisine değen su miktarı, yarısı olduğu ve havuza, az da olsa, necaset düştüğü bilinmedikçe, buradan abdest almak câiz olur. Her gün suyu değiştirilen küçük havuzda birçok kimseler abdest alsa ve müstamel suları havuza tekrar düşse, câiz olur. Fakat, bu havuza, pek az da necaset düşerse, abdest almak, câiz olmaz. Bazı âlimlere göre, küçük havuza, bir uzuv sokulup yıkanınca, bütün havuz, müstamel su olur. Bunun için, su bol olan yerlerde, uzuvları havuzda yıkamamalı, havuzdan avuçla su alıp, dışarda yıkamalıdır. Suyu olmayan yerlerde câiz diyen âlimlere göre, havuzda abdest ve gusül alınabilir.
Gasp edilen su ile abdest sahih ise de, haramdır. (Tam İlmihal s. 160)
***
Sual: Mutlak suya temiz bir şeyin karışması durumunda bu sular mukayyed su mu olur?
Cevap: Mutlak suya, temiz bir şey karışınca, karışan şey, sudan fazla ise, su mukayyed olur. Karışan şeyin fazla olması dört türlü olur: Birincisi, katı şeyin meselâ süngerin, otun suyu tamam emmesi ile olur. İkincisi, sabun gibi temizleyici maddelerden olmayan bir şeyin, su ile ısıtılması ile olur. Et suyu, bakla suyu böyledir. Bu hâlde, suyun üç sıfatı değişmese de ve su akıcılığını gayb etmese de, mukayyed su olur. Sabun, sedir gibi temizleyici madde ile ısıtılan su, akıcılığını gayb ederse, mukayyed olur. Üçüncüsü, bir katı cismin suya soğukta karışmasıdır. Karışan madde, suyun ismini değiştirirse, koyu olmasa da, mukayyed su olur. Safranlı su, demir sülfatlı [zaclı] su boyacılıkta, mazılı su dabakcılıkda kullanılacak kadar madde erimiş ise, böyledir. Hurma nebîzi de böyledir. Hurma, kuru üzüm soğuk suda bırakılır.
Şekeri suya geçince, kaynayıncaya kadar ısıtılır. Soğuyunca süzülür. Bu sıvıya nebîz denir. Isıtmadan süzülürse, nakî olur. Suyun ismi değişmediği zaman, su koyu olursa, akıcılığı kalmazsa, mukayyed olur. Akıcılığı kalırsa, üç özelliği değişse bile, temiz kalır. İçine safran düşerek boyanmış su, fasulye, nohut, yaprak, meyve ve otların soğuk suda kalarak, rengi veya kokusu, tadı değişen su, böyledir. Doymuş tuz eriyikleri ile abdest ve gusül câiz değildir. Dördüncüsü, suya mâyı (sıvı) hâlinde bir maddenin karışmasıdır. (Tam İlmihal s. 160)