Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Secde, alnı yere koymaktır ki, küçüklüğü ve aşağılığı göstermektir. Tevazu ve saygının son derecesidir. Bunun için secde, ancak Allahü teâlâya ibadet için yapılır. Ondan başkasına secde etmek caiz değildir. Peygamber efendimiz bir gün, bir yere gidiyordu. Bir köylü rast gelip, mucize gösterirsen iman ederim dedi. Server-i âlem buyurdu ki; (Karşıki ağaca git, de ki, Allahın Peygamberi seni çağırıyor!) Köylü, böyle söyleyince, ağaç yerinden ayrılıp Resûlullah efendimizin önüne geldi. Köylü bu hâli görünce, hemen Müslüman oldu. 'Ya Resûlallah! İzin verirsen, sana secde edeceğim' dedi. (Allahü teâlâdan başka, hiçbir şeye secde edilmez. Başkasına secde etmek caiz olsaydı, kadınların, erkeklerine secde etmelerini emrederdim) buyurdu. Fıkıh âlimlerinden bazısı, sultanlara, selam niyeti ile, secde etmeye izin vermiş ise de, sultanların bu işte, Allahü teâlâya karşı edebi gözetmeleri, Allahü teâlâdan başkasına secdeye izin vermemeleri layık olur. Allahü teâlâ, onları her şeye amir ve hâkim yapmış, herkesi bunlara muhtaç kılmış. Bu büyük nimete şükür olarak, aczin, küçüklüğün son şekli olan secdeyi, Allahü teâlâya mahsus edip, Ona şerik, ortak olmamalıdırlar. Bazı âlimler izin vermiş ise de, kendileri, güzel tevazuları sebebi ile, buna izin vermemelidir.”
***
Sual: Alkol karıştırılarak pişirilen et, temiz olur mu, yenebilir mi?
Cevap: Herhangi bir eti, şarap veya ispirto ile kaynatınca, et necis olur, hiçbir suretle temizlenemez. Üç kere temiz su ile kaynatıp, her birinde soğutulunca, temiz olur da denildi.
***
Sual: İçine necaset karışmış olan sütü, sıvı yağı temizlemek mümkün olur mu?
Cevap: Necaset karışmış sütü, balı, pekmezi temizlemek için, biraz su ile karıştırıp, su uçuncaya kadar kaynatılır. Sıvı yağı temizlemek için, su ile çalkalayıp, üste ayrılan yağ alınır. Katı yağ su ile kaynatılır. Sonra alınır.
***
Sual: Yanıp kül olan şeylerle teyemmüm yapılabilir mi?
Cevap: Toprak cinsinden olan her temiz şeyle, üzerinde bunların tozu olmasa bile, teyemmüm edilir. Yanıp kül olan veya sıcakta eriyebilen şeyler, toprak cinsinden değildir.
***
Sual: Miladi sene, Müslümanların senesi olan, hicrî sene gibi, doğru ve katî midir?
Cevap: Avrupa kitaplarında ve tercümelerinde, Eflâtunun milattan, yani İsa aleyhisselâmın dünyayı teşriflerinden, [347] sene önce öldüğü yazılıdır. Kendisi meşhur olduğundan, ölüm zamanına inanılırsa da, İsa aleyhisselâma, ancak oniki havari inanıp, İsevîler az ve asırlarca gizli yaşadıklarından, milat, yani noel gecesi doğru anlaşılamamıştır. Mîlâdın, birinci kânûn [aralık] yirmibeşinde veya ikinci kânûn [ocak] altıncı veya başka gün olduğu sanıldığı gibi, bugünkü miladi senenin bir veya dört sene az olduğu, çeşitli dillerdeki kitaplarda yazılıdır. O hâlde, miladi sene, Müslümanların senesi olan, hicrî sene gibi, doğru ve katî olmayıp, günü de, senesi de şüpheli ve yanlıştır. İmâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” buyurduğuna göre, üçyüz seneden fazla olarak, noksandır ve İsa aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasındaki zaman, bin seneden az değildir. (Mevâhib-i ledünniyye) ikinci cild, üçüncü fasılda diyor ki, (İbni Asâkirin Şâ’bîden haber verdiğine göre, İsa aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasında dokuzyüzaltmışüç [963] sene fark vardır.) Muhammed aleyhisselâm, hicret ederken, tarihçilere göre, şimdi kullanılan miladi senenin 622. ci senesinde Safer ayının son perşembe günü akşama yakın Sevr dağında mağaraya girdi.
Pazartesi gecesi mağaradan çıkıp, efrencî Eylül ayının yirminci, rûmî Eylülün yedinci pazartesi günü Medine şehrinin Kubâ dış mahallesine ayak bastı. Bugün, Müslümanların (Hicrî şemsî) sene başı oldu. Acemlerin şemsî senesi, bundan altı ay önce, yani Martın yirminci günü olan Mecusi bayramında başlamaktadır. O gün Rebî’ul-evvel ayının sekizinci günü idi. O senenin Muharrem ayının ibtidâsı (başlangıcı), (Hicrî kamerî) sene başı kabul edildi. Bu kamerî sene başı, Temmuz ayının onaltıncı cuma günü idi. Kubâda dört gece kalıp, cuma günü çıktı. O gün Medine’ye girdi. Herhangi bir miladi sene başının rastladığı hicrî şemsî sene, bu miladi seneden 622 noksandır. Herhangi bir hicrî şemsî sene başının rastladığı miladi sene, bu şemsî seneden 621 fazladır.] (Mektûbât Tercemesi s. 358)