Cevap: Bu konuda El-fıkh-ü alel-mezâhib-il-erbe’ada deniyor ki:
“Cünüp olan erkeğin ve kadının, gusül abdesti almadan evvel, abdestsiz yapılması caiz olmayan, amellerden birini yapması, dört mezhepte de haramdır. Mesela, cünüp iken, farz veya nafile namaz kılması helal değildir. Su bulamaz ise veya hastalık gibi bir sebeple, suyu kullanamazsa, teyemmüm etmesi lazım olur. Cünüp iken, farz veya nafile oruç tutması sahih olur. Kur’ân-ı kerimi tutması ve okuması haramdır. Kur’ân-ı kerimi abdestsiz tutmak da helal değildir. Mescide girmesi de haramdır. Düşmandan korunmak için veya bir hüküm çıkarmak için, bir iki kısa âyet okuması, mescidden kova, ip, su almak için veya başka yol bulamadığı için, girip hemen çıkması caiz olur. Dua niyeti ile bir kısa âyet, mesela Besmele okuyabilir. Mescide girmeden teyemmüm eder.”
***
Sual: İman edenlere dertler, belalar, hastalıklar geliyor ve sıkıntı çekiyorlar, bunun bir sebebi bir hikmeti var mıdır?
Cevap: Allahü teâlâ, kendisine, gönderdiği Peygamberlerine iman edenlere, sevdiklerine, günahlarını affetmek için veya Cennette vereceği nimetlerini, ihsanlarını, derecelerini arttırmak için, dertler, hastalıklar veriyor. Bunların ibadetleri zahmetli, sıkıntılı oluyor. Bütün bunlara karşılık olarak da, dünya işlerinde, rahatlık, kolaylık ve rızıklarına bereket veriyor. İnkâr eden, iman etmeyen, ibadet yapmayanlara ise, bu rahatlığı, bu bereketi vermiyor. Bunlar, zahmet çekerek, hile ve hıyanet yaparak, çok kazanıp, zevk ve safa içinde yaşarlar ise de, bu zevkleri uzun sürmez. Az zaman sonra, hastanelerde, hapishanelerde sürünürler. Ahiretteki azapları da, çok şiddetli olur.
***
Sual: “Allah gökte bize bakıyor, benim şahidimdir” veya “Allah baba” demenin imana bir zararı olur mu?
Cevap: “Allahü teâlâ, gökte benim şahidimdir” dese, imanı gider, kâfir olur. Zira Allahü teâlâya, mekân, belli bir yer isnat etmiş olur. Halbuki Allahü teâlâ, mekândan beridir, uzaktır. “Allah baba” diyenin de imanı gider, kâfir olur. Mahluklar yani yaratılmışlar için kullanılan baba, anne, mimar gibi kelimeler, Allahü teâlâ için kullanılmaz.
***
Sual: Yapılan herhangi bir ibadetin sahih olması ile kabul olması birbirinden farklı mıdır?
Cevap: Bir amelin, ibadetin sahih olması başkadır, kabul olması başkadır. İbadetlerin sahih olmaları için, kendilerine mahsus şartları, farzları vardır. Bunlardan biri noksan olursa, o ibadet sahih olmaz. O ibadet yapılmamış olur. Cezasından, azabından kurtulamaz. Sahih olup da, kabul olmayan ibadet için azap yapılmaz ise de, o ibadetin sevabına kavuşamaz. İbadetin kabul olması için, önce sahih olması, bildirilen şartlara uygun yapılması lazımdır. Kul hakkı da bu şartlara dâhildir. Namazın sahih olması için, vaktinde kıldığını iyi bilmek de şarttır. Bütün ibadetlerin kabul olması için, Allahü teâlâ için yapılması ve niyet edilmesi şarttır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri;
“Bir kimse, Peygamberin ameli gibi amel yapsa, fakat üzerinde yarım dank yani çok az bir kul borcu olsa, bunu ödemedikçe Cennete giremez” buyuruyor. Böyle olan kimsenin yaptığı dualar da kabul olmaz.
***
Sual: Namaz kılarken, kaç rekat kıldığını unutan veya şaşıran bir kimse nasıl hareket eder?
Cevap: Herhangi bir namazı kaç rekat kıldığını şaşırıp, namaz içinde düşünmesi, sonraki rüknün veya vacibin, bir rükün zamanı kadar gecikmesine sebep olursa, bu arada, âyet ve tesbih okusa bile, secde-i sehiv lazım olur. Namazın içindeki farzlara rükün denir. Bir âyet okumak, rüku ve iki secde, son rekatte oturmak, birer rükündür. Düşünmek, farzı veya vacibi geciktirince, secde-i sehiv lazım oluyor. Mesela, son rekatte oturunca düşünürse, selam vermesi gecikirse, secde-i sehiv lazım olur. Fazla okuduğu salevat ve dua, sünnet olarak değil, düşünce, dalgınlık sebebi ile olduğu vakit, vacibin gecikmesi suç oluyor. Başka bir namazı kılıp kılmadığını veya dünya işlerinden herhangi birini düşünürse, bir rüknün gecikmesine sebep olsa bile, secde-i sehiv lazım olmaz. Namaz bittikten sonra, kaç rekat kıldığında şüphe ederse, buna vesvese denir. Buna ehemmiyet vermez. Namazdan sonra, bir adil Müslüman, yanlış kıldın derse, tekrar kılması iyi olur. İki adil kimse söylerse, tekrar kılması vacip olur. Adil olmazsa, sözünü dinlemez. İmam doğru, cemaat ise, yanlış kıldık derse, imam kendine güveniyorsa veya bir şahidi olursa, tekrar kılınmaz.