Cevap: Ahlâk-ı alâî kitabında, bu konuda deniyor ki:
“Adalet üçe ayrılır:
Birincisi, Allahü teâlâya kulluk etmektir. Allahü teâlânın merhameti, nimetleri, ihsanları, her mahluka yayılmıştır. Nimetlerinin en büyüğü, kullarına saadet yolunu göstermesidir. Hakları yok iken, hepsini en güzel şekilde yaratmıştır. Ebedi, sayısız nimetler, iyilikler vermiştir. Böyle bir sahibe, yaratana ibadet etmek, Onun ihsan ettiği nimetlere şükretmek elbette lazımdır. Adalet için sahibinin hakkını gözetmek icabeder. Her insanın yaratanına karşı borçlu olduğu bu kulluk hakkını eda etmesi, yerine getirmesi vacibdir.
Adaletin ikinci kısmı, insanların hakkını eda etmek, yerine getirmektir. Devlete, amirlere, kanunlara karşı gelmemek, âlimlere hürmet etmek, emanetlere vefalı olmak, alışveriş haklarını eda etmek ve vaatlerini ifa etmek, yerine getirmek lazımdır.
Üçüncüsü, geçmişlerin haklarını eda etmek, yerine getirmektir. Bu da, onların borçlarını ödemek, vasiyetlerini ifa etmek, vakıflarını muhafaza etmek, korumak ve bıraktığı hayrat ve hasenatı devam ettirmekle olur.”
***
Sual: Cemaatle namazı kıldıktan ve selam verdikten sonra, imam ve cemaat ne yapar, nasıl hareket etmesi gerekir?
Cevap: Hindiyyede bu konuda deniyor ki:
“Son sünneti olan namazlarda, selam verince imamın oturması mekruhtur. Sağa, sola veya biraz geriye çekilip hemen son sünneti kılması lazımdır. Yahut, hemen gidip evinde kılar. Cemaat ve yalnız kılan, oturduğu yerde kalıp dualarını okuyabilir. Yahut oturduğu yerde, sağda, solda veya geriye çekilerek son sünneti kılması da caizdir. Son sünneti olmayan namazlarda, imamın, oturduğu yerde kıbleye karşı kalması mekruhtur, bidattir. Kalkıp gitmesi veya cemaate dönmesi yahut sağa, sola dönüp oturması lazımdır.”
***
Sual: Bir kimse, gökte Allah benim şahidimdir dese, bu kimsenin imanına bir zarar gelir mi, dinden çıkar mı?
Cevap: Bir kimse, "Allahü teâlâ, gökte benim şahidimdir" dese, imanı gider, kâfir olur. Zira Allahü teâlâya, mekân, yer isnat etmiş olur. Çünkü Allahü teâlâ, mekândan, herhangi bir yerde olmaktan beridir, uzaktır. "Allah baba" diyenin de imanı gider, kâfir olur.
***
Sual: İmanın doğru olması için Allahü teâlânın Kelâm ve Tekvîn sıfatlarını nasıl anlamak ve inanmak gerekir?
Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının birinci cildi 266. mektupta buyuruyor ki: Allahü teâlânın sıfât-ı sübûtiyyesinden biri, Kelâm sıfatıdır. (Kelâm sıfatı), yani söylemesi de, bir basit kelimedir ki, ezelden ebede kadar, hep o bir kelâm ile söyleyicidir. Bütün emirler, bütün yasaklar, bütün bildirilen şeyler, bütün sualler, bütün dilekler, hep o bir kelâmdır. Gönderdiği bütün kitaplar ve sahifeler, hep o bir basit kelâmdandır. Tevrat ondan meydana gelmiş, Kur’ân-ı kerim, ondan nâzil olmuş, inmiştir.
Allahü teâlânın [Sıfât-ı sübûtiyyesinden biri, (Tekvîn) sıfatıdır. Yani yaratıcıdır]. Bütün yarattıkları, yaptıkları da, bir fiil, bir yapıştır ki, ilk yarattığından, sonsuza kadar yaratmaları, hep o bir fiil ile var olmaktadır. (Bir göz kırpacak zamanda her şeyi yaptık) mealindeki âyet-i kerime, bunu gösteriyor. Hayat vermesi ve öldürmesi, hep o bir fiil iledir. Yaratması ve yok etmesi de o fiildendir. Fiilinde de çeşitli bağlantılar yoktur. Bir tealluk ile ilk ve sonradaki her şeyi kendi zamanlarında yaratıyor. Akıl, onun fiilini [işini] anlayamayacağı gibi, fiilin bağlanmalarına da erememektedir. Aklın oraya yolu yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinden, Ebül-Hasen-i Eş’arî bile, Allahü teâlânın fiilini anlayamayarak, tekvîn sıfatına, yani yaratmasına sonradan olma hâdisdir, dedi. Yani her şeyi yapması, yaptığı zaman meydana geliyor dedi. Hâlbuki, her zaman yapılan işler, ezeldeki fiilin eserleri, meydana çıkmalarıdır. Yoksa, filinin kendisi değildir. Tasavvuf büyüklerinden, fiillerini görüyoruz, yani Tecellî-i ef’âle kavuştuk diyenler de, böyle yanılıyor. Her şeyde, Allahü teâlânın fiilini görüyoruz sanıyorlar. Hâlbuki, o tecelliler, görünenler, fiilin kendisi değil, eserleridir. Zira, Allahü teâlâ, görülemediği gibi, fiili de görünmez, his olunamaz, düşünülemez ve akıl ile anlaşılamaz. Onun fiili de, bütün sıfatları da kadîmdir. Sonradan olma değildirler. Kendisi ile hep vardırlar. Onun fiiline (Tekvîn) denir, mahlukat aynasına yerleşmez ve görülmez. (Mektûbât Tercemesi s. 353)
***
Sual: Bir kimse secde âyetlerini okuduktan sonra veya namazda imam secde âyeti bulunan sureleri okumuşsa, tilavet secdesini nasıl ve ne şekilde yapar?
Cevap: Tilavet secdesi yapmak için, abdestli olarak, kıbleye karşı ayakta durup, elleri kulaklara kaldırmadan Allahü ekber diyerek secdeye yatılır. Üç kere Sübhâne rabbiyel-a'lâ denir. Sonra Allahü ekber deyip ayağa kalkınca, secde-i tilavet tamam olur. Önce niyet etmek lazımdır, niyetsiz kabul olmaz. Namazda secde âyetini okuyunca, hemen ayrıca rüku veya bir secde yapıp ayağa kalkar, okumasına devam eder. Secde âyetini okuduktan iki üç âyet sonra namazın rüküuna eğilirse ve tilavet secdesine niyet ederse, namazın rüku veya secdeleri, tilavet secdesi yerine geçer. Cemaat ile kılan ise, imam secde âyeti okuyunca, imamın okuduğunu işitmese de, imamla birlikte, ayrıca bir rüku ve iki secde yapar. Cemaatin rükuda niyet etmesi lazımdır. Namaz dışında, sonraya da bırakılabilir.
***
Sual: Abdestsiz veya gusülsüz bir kimse, secde âyetinin okunduğunu işitirse ne yapması gerekir?
Cevap: Cünüp, abdestsiz ve sarhoş olanın da, secde âyetini işitmişlerse, gusül, abdest alıp temizlendikten sonra secde yapmaları lazımdır. Hayızlı kadın işitince, secde etmesi vacip olmaz.
***
Sual: Hafızlığa çalışan bir kimse, aynı secde âyetini, bir oturuşta ezberlemek için defalarca okuyor. Her okuduğunda tilavet secdesi yapması gerekir mi?
Cevap: Bir oturumda bir secde âyetini birkaç defa okuyan ve işiten, hepsi için bir secde eder. Muhammed aleyhisselamın ismini söyleyince veya işitince, salevat okumak da böyledir.
***
Sual: Bir mecliste, ayrı ayrı secde âyetleri okunursa, bir defa tilavet secdesi yapılması kâfi gelir mi?
Cevap: Bir mecliste iki secde âyeti okunursa, ayrı ayrı iki secde yapmak lazım olur.
***
Sual: Camide tek başına namaz kılan kimse, caminin içinde sesli olarak secde âyetini okuyan kimseyi duysa ne yapar?
Cevap: Namaz kılarken, dışarıdan secde âyetini işiten, namazdan sonra secde eder. Namaz kılması haram olan üç vakitte secde-i tilavet yapmak caiz değildir.
***
Sual: Din bilgileriyle ve İslâm âlimleriyle alay etmek, imana zarar verir mi?
Cevap: İslam bilgilerine inanmamak, bunları ve din âlimlerini aşağılamak, kötülemek de, küfr-i cühûdî olur ki imanı giderir.