Cevap: İstikbâl-i kıble üç şeyle tamam olur: Kıbleye dönmekle.
Namazın tekmiline kadar, kıbleden göğsünü ayırmamakla.
Allahü azîm-üş-şânın dîvân-ı manevisinde, zelil olmakla.
Vakit üç şeyle tamam olur: Namazın evvel ve âhır vaktini bilmekle. Namazı mekruh olan vakte vardırmamakla.
Niyet, kıldığı namaz farz mıdır, vacib midir, sünnet midir, müstehab mıdır, bilmekle ve kalbinden geçirmekle ve dünya umurunu, kalbinden çıkarmakla tamam olur. Salât-ı vitir kılmak, İmâm-ı a’zama göre vacib, iki imama göre ve Maliki ve Şafiî mezheplerinde sünnettir. [Malikiyi taklid edenin, haraç olunca, vitir namazını terk etmesi câiz olur.]
İftitah tekbiri, erkekler ellerini kulağına kaldırmakla ve kalben uyanık ve hazır olmakla tamam olur.
Kıyam, üç şeyle tamam olur: Kıbleye karşı, ayakta durmakla, secde yerine bakmakla, kıyamda iken, iki tarafına sallanmamakla.
Kıraet üç şeyle tamam olur: Cehren okunursa, sadasını çıkarmak, gizli okunursa kendi işitecek kadar, hürûfâtı sıhhatli olarak okumakla. Kur’ân-ı kerimin manasını düşünmekle. Tecvid üzere okumakla. [Namaza dururken söylenen tekbiri ve namaz içinde okunan her şeyi ve ezanı arabca okumak lâzımdır. Bunların arabcasını, dinini bilen ve mezhebinin ilmihâl kitabına uyan hâfızdan öğrenmelidir. Latin harfleri ile yazılı Kur’ân-ı kerim doğru okunamaz. Noksan ve yanlış olur. Kur’ân-ı kerimin tefsiri yapılır. Tercümesi yapılamaz. Dinsizlerin, mezhepsizlerin Türkçe Kur’ân dedikleri kitaplar, doğru değildir. Yanlış ve bozukturlar.
Her Müslüman, Kur’ân-ı kerim kursuna gidip, İslâm harflerini öğrenerek, Kur’ân-ı kerimi ve duaları doğru okumalıdır. Böyle doğru okuyarak kılınan namaz kabul olur. (Tergîb-üs-salât)da diyor ki, (Bir kimsenin namazda okuduğu, dokuz âlime göre yanlış olsa, bir âlime göre doğru olsa, bunun namazı fâsid oldu dememelidir.)] (İslâm Ahlâkı s. 211)
***
Sual: Sevenleri tarafından, büyük âlim, şeyhülislam denilen ibni Teymiyye ehl-i sünnetten, doğru yoldan ayrılmış, sapıtmış birisi midir?
Cevap: Bozuk, sapık din adamlarından ve zararı çok olanlardan birisi, ibni Teymiyye denilen din adamıdır. El-vâsıta ve başka kitaplarında, İcmâ'ul-müslimînden ayrılmış ve Kur’ân-ı kerimde, hadîs-i şeriflerde açıkça bildirilen şeylere ve selef-i sâlihînin yoluna uymamıştır. Kısa aklına, bozuk düşüncelerine uyarak, bidat yoluna kaymıştır. İlmi çoktu. Allahü teâlâ, onun ilmini dalâletine, felakete sapmasına sebep yaptı. Nefsinin arzularına uydu. Bozuk, sapık fikirlerini hak olarak, doğru olarak yaymaya çalıştı. Büyük âlim ibni Hacer-i Mekkî hazretleri, Fetâvel-hadîsiyye kitabında diyor ki:
“Allahü teâlâ, ibni Teymiyye'yi dalalete, felakete düşürdü. Gözlerini kör, kulaklarını sağır etti. Birçok âlim, bunun işlerinin bozuk, sözlerinin yalan olduğunu bildirmişler ve vesikalarla ispat etmişlerdir. Büyük İslâm alimi Ebül Hasen-il-Sübkî'nin ve oğlu Tâc-üd-dîn-i Sübkî'nin ve îmâm-ül'iz bin-cemâ'anın kitaplarını okuyanlar ve onun zamanında bulunan Şafii, Maliki ve Hanefi âlimlerinin, kendisine karşı sözlerini ve yazılarını inceleyenler, sözümüzün doğruluğunu iyi anlar.”
İbni Teymiyye, tasavvuf âlimlerine de dil uzatmış, iftiralarda bulunmuştur. Bununla da kalmayıp, hazret-i Ömer ve hazret-i Ali gibi, İslâm dininin temel direklerine saldırmaktan da çekinmemiştir. Sözleri ölçüyü ve edebi aşarak, yalçın kayalara bile ok atmıştır. Doğru yolda olan âlimlere bidat ehli, sapık, cahil deme cüretinde bulunmuştur.
***
Sual: Bir kimse, haramdan elde ettiği mal veya para ile sadaka verse, cami, okul ve diğer hayırlar yaptırsa ve bu yaptığı hayırlardan dolayı sevap beklese, imanına bir zarar gelir mi?
Cevap: Bu konuda İbni Âbidînde ve Kâdî-zâde Ahmet efendinin, Birgivî vasıyyetnâmesi şerhinde deniyor ki:
“Bir kimse, elindeki kati haram olan maldan sadaka verse, sevap umsa, alan fakir, haramdan olduğunu bilerek, verene Allah razı olsun dese, veren de veya başka bir kimse de amin dese, hepsi kafir olur.” Ayrıca İbni Âbidîn, bu hususu açıklarken buyuruyor ki:
“Haram olduğu bilinen belli mal ile cami ve başka hayır yaptırmak ve bunlara karşılık sevap beklemek de küfürdür.”