Cevap: Herhangi bir kimse, kendi helal mülkü olan malından hediye verse, istenmeden verilen bu hediyeyi kabul etmek sünnettir.
(Hediyeleşiniz, birbirinize muhabbet ediniz!) hadîs-i şerifi, Künûz-üd-dekâıkta yazılıdır. Mektûbât-ı Ma'sûmiyye kitabında deniyor ki:
“Peygamber efendimiz hazret-i Ömer’e hediye gönderdi. O da kabul etmeyip geri gönderdi. Peygamber efendimiz, hediyeyi geri göndermesinin sebebini sorar. O da;
-İnsan için hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır buyurdunuz deyince, Resûlullah efendimiz;
-İsteyip de almak için demiştim. İstemeden verilen şey, Allahü teâlânın gönderdiği rızıktır. Onu alınız! buyurdu. Hazret-i Ömer de;
-Allahü teâlâya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden verileni alacağım dedi.
Hediye kabul etmenin tevekküle mani olmadığı, Makâmât-ı Mazheriyye kitabında uzun yazılıdır.
***
Sual: Piyasada fiyatlar yükseldiği zaman, devlet veya hükûmet tarafından kâr haddi konulabilir mi?
Cevap: Normalde piyasaya narh, fiyat konması caiz değildir. Çünkü hiçbir şeyin satışında kâr haddi yoktur. Herkes, istediği kadar kâr ile satabilir. İbni Âbidînde buyuruluyor ki:
“Enes bin Mâlik radıyallahü anh buyurdu ki; Medine-i münevverede, pahalılık oldu. Ya Resûlallah! Fiyatlar yükseliyor. Bize kâr haddi koyunuz denildi. (Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben, Allahü teâlâdan bereket isterim) buyurdu. Dürr-ül-muhtârdaki hadîs-i şerifte de; (Kâr haddi koymayınız! Fiyat koyan, Allahü teâlâdır) buyuruldu.
Piyasadaki satıcıların, esnafın hepsi fiyatları, fahiş olarak, mal oluş fiyatının iki misline çıkardığı, arttırdığı, millete zarar ve zulüm hâline geldiği zamanlarda, hükûmetin, tüccarlara danışarak uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur.”
İslamiyette kâr haddi yoktur. Yalnız, sıkışık durumda olanlara, yiyecek, giyecek ve barınacak lüzumlu eşyayı yüksek fiyatla satmak haramdır.
Hükûmetlerin koyduğu bu fiyata uymak vacibtir. Bunun gibi, adaleti, milletin haklarını, hürriyetlerini koruyan kanunlara uymak da lazımdır. Bunları korumak için, kâfir bile olsa hükûmetlere yardımcı olmalıdır.
***
Sual: Hibe etmek, yani hediye vermekle ilgili hükümler nelerdir, ne yapılınca hediye verilmiş olur?
Cevap: Aşağıdaki yazılar, (Mecelle) kitabından alınmıştır:
833) Bir malı, karşılıksız olarak başkasına vermeğe (Hibe) denir. Malı teslim aldığı zaman, onun mülkü olur.
834) Hibe etmek için birisine getirilen veya gönderilen mala (Hediye) denir. [Birisine hediye göndermek, ona olan sevgiyi bildirmek olur. Hadîs-i şerifte, (Bir din kardeşinizi seviyorsanız, sevdiğinizi kendisine bildiriniz!) buyuruldu. Bunun için, hediye vermek ve hediye kabul etmek sünnettir.]
835) Sevap kazanmak için fakire hibe olunan mala (Sadaka) denir.
836) Bir şeyi karşılıksız yemesi için birine izin vermeğe (İbâha) etmek denir.
839) Bir şey demeden karşılıklı vermek, hibe olur.
840) Birinin göndermesi, ötekinin kabzı hibe olur.
841) Bu malı sana hibe ettim dese, öteki de, orada kabz etse, yani alsa hibe tamam olur.
845) Müşteri, malı teslim almadan başkasına hibe edebilir.
847) Alacağını borçluya hibe etse veya borçluyu (ibrâ) etse, yani alacağım yoktur dese, borç kalmaz.
849) Kabz olunmadan önce, ikisinden birisi ölse, hibe bâtıl olur.
850) Âkıl, baliğ olan çocuğuna hibe edince, kabz etmesi lâzımdır.
853) Baliğ olmamış, âkıl çocuğun da kabzı lâzımdır.
854) Gelecek ay başında, şu malı sana hibe ettim demek sahih olmaz.
855) Bir kimse, kendi borcunu eda etmek şartı ile birine bir şey hibe ettikte, borç ödenince, hibe lâzım olur. Ödemezse, hibeden vazgeçebilir. Ölünceye kadar nafakasını vermek ve kendine hizmet etmek şartı ile evini birine hibe ve teslim edikte, hizmete başlarsa, evi geri alamaz.
856) Hibe ederken malın mevcut olması şarttır. Hazır olması şart değildir.
857) Başkasının malı, ondan izinsiz hibe edilmez.
858) Mal malum ve muayyen olmalıdır.
859) Hibe edenin âkıl ve baliğ olması şarttır. [Bundan dolayı, meyyitin günahlarını, borçlarının iskatı için devir yapılırken, fakirler arasına çocuk oturtulmaz.] Fakat, çocuğa hibe etmek sahihtir.
860) Cebir ve ikrah ile hibe sahih değildir.
861) Hibe kabz edilince mülk olur. Satın alınan mal ise, söz kesilince, kabz edilmeden evvel mülk olur.
862) Kabz edilmemiş hibe geriye alınabilir.
873) Alacağını borçlusuna veya başkasına hibe eden, vazgeçemez.
876) Düğünlerde getirilen hediye, getirilen kimse belli değil ise, memleketin âdetine bakılır.
879) Ölüm hastası, vârislerinden bir kısmına hibe edemez. Malının üçte birini vârislerinden başkasına hibe ve vasiyet edebilir. (İslâm Âhlâkı s. 539)