Cevap: Allahü teâlâ, insanları mümin, Müslüman yapmaya mecbur değildir. Onun merhameti sonsuz olduğu gibi, azabı da, adaleti de sonsuzdur. Dilediği kuluna sebepsiz olarak ve o istemeden, iman ihsan eder, verir. Akl-ı selimine uyarak, ahlakı ve işleri iyi olanlara da, doğru, makbul olan imanı vermektedir.
Bir insanın imanlı olarak ölüp ölmeyeceği son nefeste belli olur. Bütün ömrü iman ile geçip, son günlerinde imanı giden, imansız ölen kimse, kıyamette imansızlar arasında olur.
Allahü teâlâ, sonsuz merhametinden dolayı, Peygamberler göndererek, var ve bir olduğunu ve inanılması lazım olan şeyleri, kullarına bildirdi. İman, Peygamberin bildirdiklerini tasdik etmek demektir. Peygamberi tasdik etmeyen, inkâr eden, kâfir olur. Kâfirler ise, Cehennemde sonsuz olarak azap göreceklerdir.
Peygamberi işitmeyen kimse, Allahü teâlânın var olduğunu düşünüp, yalnız buna iman eder ve Peygamberi işitmeden ölürse, bu da Cennete girecektir. Bunu düşünmeyip, iman etmezse, Cennete girmeyecek. Peygamberi inkâr etmediği için, Cehenneme de girmeyecektir. Kıyamet günü, hesaptan sonra, tekrar yok edilecektir. Cehennemde sonsuz yanmak, Peygamberi işitip de, inkâr etmenin cezasıdır. Âlimler arasında; “Allahü teâlânın varlığını düşünmeyip iman etmeyen Cehenneme girecektir” diyenler varsa da, bu söz Peygamberi işittikten sonra düşünmeyen demektir.
Aklı olan kimse, Peygamberi inkâr etmez, hemen iman eder. Aklına uymayıp, nefsine, şehvetlerine uyar, başkasına aldanır ise, inkâr eder. Muhammed aleyhisselamın amcası olan Ebû Tâlib, Onu, kendi öz çocuklarından daha çok sevdiğini, her vesile ile izhar etmiş ve Onu öven kasideler yazmıştır.
Muhammed aleyhisselâmın, onun ölüm döşeği yanına gelip, iman etmesi için, çok yalvardığı hâlde, ananesinden ayrılmamak için, iman etmekten mahrum kaldığı, tarihlerde uzun yazılıdır. Modaya uymak hastalığı, nefislerimizin tuzaklarından biridir. Çok kimse, kendi nefislerinin bu tuzaklarına düşerek, büyük kazançlardan mahrum kalmışlardır. Bunun içindir ki, bir hadîs-i kudside, Allahü teâlâ;
(Nefislerinizi, kendinize düşman biliniz! Çünkü, nefisleriniz, bana düşmandırlar!) buyurdu.
***
Sual: Her insana önce lâzım olan şey nedir? Avret mahallini örtmeye ehemmiyet verilmezse küfür olur mu?
Cevap: Dünyanın neresinde olursa olsun, her insana önce lâzım olan şey, dinini, imanını öğrenmektir. Din, eskiden İslâm âlimlerinden kolayca öğrenilirdi. Şimdi, âhir zaman olduğu için, hiç bir yerde hakiki din âlimi kalmadı. Cahiller, İngilizlere satılmış olan ahmaklar, din adamı olarak her tarafa yayıldı. Şimdi dini, imanı doğru olarak öğrenmek için tek çare, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumaktır. Bu kitapları bulmak, Allahü teâlânın büyük bir ihsanıdır. İslâm düşmanları, gençleri aldatmak için, bozuk din kitapları yayıyorlar. Hakiki din kitabı bulup okumak, çok güç oldu.
Gençler, muhtelif oyunlara bağlanıp, hakiki kitap bulmaktan ve okumaktan mahrum edilmektedir. Birçok gencin, oyundan başka bir şey düşünmediklerini görüyoruz. Bu hastalık, gençler arasında yayılmaktadır. Müslüman ana-babaların, çocuklarını bu hastalıktan korumaları çok lâzımdır. Bunun için, çocuklarına dinini haber vermeleri ve din kitabı okumağa alıştırmaları lâzımdır. Bunun için, çocuklarının zararlı oyunlara dadanmalarını önlemelidirler. Bazı ahbablarımızın çocuklarının zararlı oyunları oynamaktan yemek yemeyi bile unuttuklarını görmekteyiz. Böyle çocukların, mektep kitaplarını bile okuyup sınıf geçmeleri imkânsız olmaktadır. Anaların, babaların çocuklarına hâkim olmaları, kitap okumağa alıştırmaları lâzımdır. Bunun için, (İslâm Ahlâkı) kitabını okumalıdır. Bu kitabı okuyan, dinini, imanını öğreneceği gibi, İslâm düşmanlarının nasıl çalıştıklarını da anlayacaktır. Analar, babalar bu vazifelerini yapmazlarsa, dinsiz, imansız bir gençlik hâsıl olacak, vatanımıza, milletimize çok zarar verecektir.
Müslüman anaların, babaların dikkat edecekleri çok mühim bir mesele de (Setr-i avret) meselesidir. Zararlı oyunları oynayanlar arasında dizlerinden kasıklarına kadar açık gençleri görüyoruz. İslâm dininde avret mahallini örtmek mühim farzdır. Buna ehemmiyet vermeyen imanını kaybedebilir. Müslümanlar, namazlarına çok sevab kazanmaları için ve vaaz dinlemek için, camilere gider. Camiye gitmek bu sebeple olmasa dahi çok sevabdır. Avret mahalli açık olanların gittiği yer, cami olmaz, fısk meclisi olur. Fısk meclisine gitmenin haram olduğu bütün kitaplarda yazılıdır. Böyle camilere giden fısk meclisine gitmiş olur, günaha girer. Sevap kazanmak ve vaaz dinlemek için, böyle camilere giden kimse, sevab değil, günah kazanmaktadır. Avret mahalli açık olanlar camiye gidince, Müslümanların günaha girmelerine sebep oluyorlar. Avret mahallini açmak, büyük günah olduğu gibi, böyle açıklara bakmak da büyük günahtır. Bunun için, böyle camilere giden Müslümanlar sevab değil, günah kazanmakta, gadab-ı ilâhiye sebep olmaktadırlar. (İslâm Ahlâkı s. 209)