Cevap: Kur’ân-ı kerimi ve ezanı hoparlör ile okumak bidattir. Çünkü, ses çıkarmak için kullanılan cansız cisimlere (Mizmar), çalgı denir. Gök gürlemesi, top, tüfek, baykuş, papağan, ses çıkarıyorlar ise de, çalgı değildirler. Ses çıkaran eğlence âletleri, davul, dümbelek, zilli maşa, ney, kaval, hoparlör, hep çalgı âletidir. Çalgı, kendiliğinden ses çıkarmaz. Ses çıkarmaları için, yani kullanılmaları için, davul tokmağını gergin deriye vurmak, neyi üflemek, kavala ve hoparlöre söylemek lâzımdır.
Bunlardan çıkan ses, bu çalgıların hâsıl ettiği sestir. Üfleyen ve söyleyen insanın sesi değildir.
Hoparlörden işitilen Kur’ân-ı kerim ve ezan sesleri, hep hoparlörün hâsıl ettiği seslerdir. İmam ve müezzin efendilerin sesleri değildir. Müezzin efendinin sesi ezandır. Hoparlör denilen çalgıdan çıkan ses ilim ve fen bakımından ve din ve ahkâm-ı İslâmiyye bakımlarından müezzin efendinin sesi, yani ezan değildir. Ezana benzediği için, ezan zan edilmektedir. Ezan, müezzin efendinin, salih Müslüman erkeğin sesine denir. Bu sese benzeyen kadının, çocuğun ve hoparlörün sesi ezan değildir. Başka sestir. Muhtelif çalgıların sesleri başkadır. Hoparlörün sesi, insan sesine çok benzediği hâlde, insan sesi değildir. Kitaptaki, televizyondaki, imam resmi gibidir. O imama çok benziyor ise de, imamın kendisi değildir. Televizyondaki hareketlerini görse, sesini duysa da, bunun arkasında namaz kılınmaz. (Fâideli Bilgiler s. 439)
***
Sual: Haramdan sakınmak, farzı yapmaktan önce mi gelir? Emir ve yasaklara uymada sıra nasıl olmalıdır? İslâmiyete uygun yaşayan kafire ahirette ne karşılık verilir?
Cevap: Farzları, vacibleri ve sünnetleri yapan ve haramdan, mekruhtan sakınan Müslümana, ahirette (Ecr) yani (Sevap) yani karşılık verilir. Haramları, mekruhları yapana ve farzları, vacibleri yapmayan Müslümana (Günâh) yazılır. Haramdan sakınmanın sevabı, farzı yapmanın sevabından kat kat çoktur. Bir farzın sevabı, bir mekruhtan sakınmanın sevabından, bu da, bir sünnetin sevabından çoktur. Mubahlar içinde, Allahü teâlânın sevdiklerine (Hayrât) ve (Hasenât) denir. Bunları yapana da sevab verilir ise de, bu sevab, sünnet sevabından azdır. Sevap verileceğini bilerek yapmağa (Kurbet) denir.
Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, rahat ve saadet membaı olan, dinleri gönderdi. Dinlerin sonuncusu, Muhammed aleyhisselâmın dinidir. Diğer dinler, kötü insanlar tarafından, değiştirildi. Müslüman olsun, kâfir olsun, herhangi bir insan, bilerek veya bilmeyerek, bu dine uygun yaşarsa, dünyada hiç sıkıntı çekmez. Rahat ve neşe içinde yaşar. Şimdi, Avrupa’da ve Amerika’da, bu dine uygun çalışan kâfirler, böyledir. Fakat, kâfirlere ahirette hiç sevab ve mükâfat verilmez. Böyle çalışan, eğer Müslüman ise ve İslâmiyete uymağa niyet ederse, ahirette de, sonsuz saadete kavuşacaktır. (İslâm Ahlâkı s. 208)
***
Sual: İslâmın şartları nelerdir ve ibadet etmek ne demektir? Haram işlemeğe sebep olan nafile ibadeti yapmak mesela böyle olan nafile hacca gitmek caiz olur mu?
Cevap: İslâmın binası beştir. Yani, İslâm beş şey üzerine bina kılınmıştır. Evvelkisi, kelime-i şehadet getirmek ve manasını öğrenip inanmak. İkincisi, her gün beş vakit namazı vakti geçmeden kılmak. Üçüncüsü, Ramazan-ı şerifte her gün oruç tutmak. Dördüncüsü, eğer farz olduysa, yılda bir kere, zekât ve uşur vermek. Beşincisi, kudreti var ise, ömründe bir kere, hacca gitmek. [Allahü teâlânın bu beş emrini yapmağa ve haramlardan sakınmağa (İbadet etmek) denir. Vücûb ve eda şartlarına mâlik olmayanın ve hacca gitmiş olanın tekrar gitmesi, nafile ibadet olur. Bid’at ve haram işlemeğe sebep olan nafile ibadeti yapmak câiz değildir. İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”, 29 ve 123 ve 124. cü mektuplarında ve (Makâmât-ı Mazheriyye) 26. cı mektubunda, nafile hacca ve ömreye gitmeğe izin vermemişlerdir. (Neşr-ül-mehâsin)de, makamât-ı aşereden zühd makamını bildirirken diyor ki, (Büyük âlim ve Velî, imâm-ı Nevevîye, her sünnete riayet ediyorsun. Fakat, büyük sünnet olan nikâhı terk ediyorsun dediklerinde, bir sünneti yaparken, birçok haram işlemekten korkuyorum buyurdu). Pakistan’da (Câmi’a-i habîbiyye) üniversitesi dekanı, müderris Habîb-ür-rahmân, 1401 [m. 1981] de hacca gidince, vehhabi imamın hoparlör ile namaz kıldığını görüp, namazlarını ayrı kıldığı için, ellerine kelepçe takılarak hapis edilmiş, sebebi soruldukta, imamın hoparlör ile kıldırması câiz değildir demiştir. Hac yapmasına mâni olunarak, geri gönderilmiştir. (İslâm Ahlâkı s. 209)