Cevap: Bu konu, Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn kitabında şöyle anlatılmaktadır:
“İçkinin haram olduğunu bildiren âyet-i kerimeler nazil olmadan önce Abbâd bin Sâmit bir ziyafet verir. Müslümanlardan birkaç kişiyi de davet eder. Yemekleri yerler ve içki de içerler. Sonra kendi soylarını öven şiirler söylemeye başlarlar ve aralarında tartışma çıkar. Bu durumu Peygamber efendimize bildirirler. O anda Resûlullah efendimizin yanında bulunan hazret-i Ömer;
-Ya Rabbi, bize içki hakkında kesin emrini bildir, diye niyazda bulunur. Bunun üzerine Mâide sûresinin 90. ve 91. âyet-i kerimeleri nazil olur. Bu âyet-i kerimelerde mealen;
(Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar, kumar okları, pistir, şeytan işidir. Bunlardan sakınınız ki, felah bulasınız. Şeytan içki ve kumar ile aranızda düşmanlık, buğuz meydana getirmek ister. Böylece Allaha ibadetten ve bilhassa namazdan alıkoyar. O hâlde onlara artık son vermez misiniz!) buyurulur. Bu âyet-i kerimeleri dinleyen hazret-i Ömer;
'Biz ona son verdik, ya Rabbi' der...”
Abdülazîz Revvâd hazretleri başından geçen ibret verici bir hadiseyi şöyle anlatmıştır:
“Medine-i münevverede idim. Bir gece Mescid-i Nebiye gidiyordum. Bir kadın telaşla bana yaklaşıp;
-Ey efendi, şurada bir hasta var, can çekişiyor, ölmek üzere. Yanında bir erkek yok ki, ona Kelime-i şehadeti telkin etsin, söyletsin! dedi.
Ben de hemen oraya gittim. Ölmek üzere olan adama, Kelime-i şehadeti söyletmek için uğraştıysam da o, bir türlü söyleyemedi. Bir ara gözlerini açıp;
-Kaç defadır bunu söyle diyorsun. Fakat ben söyleyemiyorum. Ben İslâm dininden yüzümü çevirmişim, dedi ve sonra öldü... Daha sonra bu adamın kim olduğunu ve hâlini araştırdım ve bana;
-Bu adam devamlı içki içerdi dediler. Kendi kendime, Peygamber efendimizin;
(Şarap içmeyi âdet eden, vesene, puta tapan gibidir) buyurması elbette doğrudur, dedim...”
Allahü teâlâ, yiyecek ve içeceklerden bazılarını helal ettiği gibi, bazılarını da haram, yasak etmiştir. Haram edilen şeylerin yenilip, içildiği yerlere, fıkıh kitaplarında, Fısk meclisi denmektedir. Dinimiz, haram işlemekten ve haram, günah işlenen yerlerden uzak durmayı emretmektedir.
***
Sual: Bâtıniye denilen kimseleri övenler, bunlar için ilmin yıldızları ve âlimlerin güneşleri ve zamanımızın büyük âlimi ve asrımızın önderi gibi sözlerle övenler ve bu sözlere inananlar için ne denir?
Cevap: Hindistan’ın büyük âlimlerinden Ahmed Rızâ hân Berilevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Fetâvel-Haremeyn) ismindeki fetva kitabında buyuruyor ki:
Bu övülenler, mürted oldukları bildirilenlerden ise ve övenleri böyle olduğunu biliyorlarsa, bunlar da, mürted olur. Övülenler mürted değil iseler, bunları da övmenin çok çirkin, çok kötü olduğu meydandadır. İbni Ebiddünyâ ve Ebû Ya’lâ ve Beyhekînin Enes bin Malikten ve İbni Adinin Ebû Hüreyreden haber verdikleri hadîs-i şerifte, (Fasık metih olunduğu zaman, Rabbimiz gadaba gelir) buyuruldu. Böyle metihlere izin vermek, neşretmek, reklamını yapmak, bunlardan razı olmağı gösterir. Kötülükten razı olmak da kötüdür. [Eshâb-ı kiramın ve bütün Ehl-i sünnetin düşmanı olduğu anlaşılan ahund Humeyni’yi methedenleri, onun dini ve siyasi yolunu beğenenleri işitiyoruz. Bunların, bu hadîs-i şerifi ve fetvayı dikkat ile okumaları ve ibret almaları, gafletten uyanmaları lâzımdır.] (Fâideli Bilgiler s. 422)
***
Sual: “Allahü teâlâ ve Peygamber “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” yalan söyleyebilir” diyenlere ne denir?
Cevap: Hindistan’ın büyük âlimlerinden Ahmed Rızâ hân Berilevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Fetâvel-Haremeyn) ismindeki fetva kitabında buyuruyor ki:
Yalan söylemek, noksanlıktır, çirkindir. Allahü teâlâda ve Resûlünde çirkin şeylerin bulunmadığı sözbirliği ile bildirilmiştir. (Sübhânessübbûhan ayb-i kezbin makbûh) kitabımda bunu uzun bildirdim. Kelâm ve tefsir âlimlerinden vesikalar yazdım. Böyle söyleyenlerin doğru yoldan sapmış, bozuk kimseler olduklarını arab ve acem âlimleri çeşitli kitaplarında bildirmişlerdir. Hadîste üstadımdan allâme Ahmed bin Zeyn bin Dahlân-i Mekkînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Ed-Dürer-üs-seniyye) kitabında bunların dalâletleri geniş anlatılmış ve Medine-i münevvere müftüsü mevlânâ Ebüssü’ûdun “rahmetullahi teâlâ aleyh” bunları red eden yazıları bildirilmiştir. Bunlar şeytanın yoluna kapılmışlar, şeytan askeri olmuşlardır. Şeytanın askerleri, elbette perişan olacaklardır demektedir. (Fâideli Bilgiler s. 423)