Cevap: Dünya ve ahiret saadetine kavuşmak için biricik yol, Müslüman olmaktır. Müslüman olmak için, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna, her şeyi gördüğüne, bildiğine, her şeyi Onun yaptığına [yarattığına] ve Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna ve öldükten sonra, Cennet denilen yerde sonsuz nimetler, tatlı hayat olduğuna ve Cehennem denilen yerde sonsuz olarak ateşte yanmak olduğuna ve Müslüman olanın Cennete gideceğine, Müslüman olmayanın, yani işittikten sonra inanmayanın, inkâr edenin, Cehennemde sonsuz olarak yanacağına inanmak lâzımdır. Dünya nüfusunun yüzde doksandan fazlası, yani bütün Hristiyanlar, bütün Yahudiler, Avrupa’daki, Amerika’daki bütün siyaset ve devlet adamları, bütün fen adamları, kumandanlar, Brehmenler, Budistler, ateşe, putlara tapanlar, öldükten sonra tekrar dirileceğimize, Cehennemde sonsuz azab olduğuna inanıyor. İnanmamak, dünyadaki bütün ilim, fen ve siyaset adamlarına uymamak olur. Böyle kimse tam gerici ve ahmaktır. İnanmak yalnız laf ile olmaz. Kalp ile olur. Kalpte iman bulunduğunun iki alâmeti vardır: Söz ve iş. (Tam İlmihal s. 1056)
Hulâsa, dünya ve ahiret saadetlerinin başı, en iyisi, Allahü teâlânın rızasına, sevmesine kavuşmaktır. Allahü teâlâya yakın olmak, Onun sevmesine kavuşmak demektir. Bu saadete kavuşana (Veli) ve (Ârif) denir. Veli olmak için, farzları yapmak lâzımdır. Farzlar, sıra ile, evvelâ Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, farz olan ibadetleri yapmak ve salih olan müminleri sevmektir. İhlâs ile yapılmayan ibadetin faydası olmaz, sevabı olmaz. (İhlâs), her şeyi yalnız Allah rızası için yapmaktır. İhlâs, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi sevmemekle, yalnız Onu sevmekle, kendiliğinden hâsıl olur. Kalbin yalnız Onu sevmesine (Kalbin tasfiyesi), (Kalbin itminanı) veya (Fenâ fillah) denir. Kalbin itminana kavuşması, ancak Onu çok hatırlamakla, büyüklüğünü, nimetlerini düşünmekle olacağını, Ra’d sûresinin yirmisekizinci âyeti bildirmektedir. (Tam İlmihal s. 1057)
***
Sual: Zayıf veya gözleri görmeyen bir hayvanı, kurban olarak kesmek uygun olur mu?
Cevap: Fıkıh kitaplarında; “Bir gözü görmeyen, topal olup yürüyemeyen, dişlerinin yarısı yok olan, gözünün, kulağının veya kuyruğunun çoğu, ön veya arka bir ayağı kesilmiş olan, çok zayıf olan hayvan kurban olmaz” denmektedir. Boynuzu kırık veya boynuzsuz, uyuz, burulmuş olan hayvanı kurban etmek caizdir.
***
Sual: Kurbanlık hayvanların erkeğini mi yoksa dişisini mi kesmek daha çok sevaptır?
Cevap: Dişi hayvan da, erkek de kurban edilebilir. Koyunun erkeği ve beyazı siyahından çok olanı, keçinin dişisi daha sevaptır. Kıymetleri müsavi, eşit ise, koyun kesmek, sığır kesmekten daha sevaptır.
***
Sual: Kurbanlık hayvanların, kurban edilebilmeleri için kaç yaşında olmaları gerekir?
Cevap: Koyunun, keçinin bir yaşını, sığırın iki, devenin beş yaşını geçmiş olması lazımdır. Altı ayı geçmiş yalnız koyun iri, semiz ise, caiz olur.
***
Sual: Kesilen hayvandan yavru çıkarsa, bu çıkan yavruyu yemek caiz midir?
Cevap: Kesilen hayvandan çıkan yavru diri ise, yiyebilmek için, ayrıca kesmek lazımdır. Ölü ise, yemesi caiz olmaz.
***
Sual: Hac için Mekke’ye gidenlere, bayram kurbanı kesmeleri vacib midir?
Cevap: Hac için Mekke’ye gidenler, eğer Mekke’de onbeş günden az kalmaya niyet etmişlerse seferi olurlar ve kurban kesmeleri vacib olmaz. Mekke’de onbeş günden fazla kalmaya niyet edenler ise, mukim olur ve bayram kurbanı kesmeleri de vacib olur.
***
Sual: Kurbanlık hayvanlar, bayram namazı kılınmadan önce kesilebilir mi?
Cevap: Kurbanlarını şehirde kesenlere, bayram namazından sonra kesmek vacib olur. Bayram namazından evvel kesmeleri caiz değildir. Üçüncü günü güneş batıncaya kadar kesebilirler. Köylerde oturanlar, kurbanlık hayvanlarını fecirden sonra, bayram namazından önce de kesebilirler. Bayramın ikinci günü kesmek ise, ihtiyatlı olur.
***
Sual: Aldıkları kurbanlık hayvanlar karışan kimseler, nasıl hareket ederler?
Cevap: İki kimsenin kurbanı karışırsa, her birinin kendinin sanarak kestiği, kendi kurbanı olur. Başkasının koyununu gasbeden veya çalan, canlı olan kıymetini sonradan dahi öderse, kurban etmesi veya satması caiz olur. Çünkü kıymeti ödenince, gasbettiği zaman mülkü olur. Gasbetmek günahına ayrıca tövbe etmesi gerekir.