Cevap: İbadette bir bidati yapmak, bir sünneti terk etmekten daha fenadır, kötüdür. Çünkü her bidat, ya bir sünneti yok eder, yahut sünnetle ilgisi olmaz. Bidat işlemek haram, sünneti özürsüz terk etmek mekruhtur. Bir sünneti özürsüz terk etmeyi sevap sanarak, sünneti terk etmek de bidat olur. Bir inanışın, bir işin veya bir sözün sünnet veya bidat olduğu bilinemediği zaman, bunu yapmamak lazım olur. Çünkü bidati terk etmek, yapmamak lazımdır. Sünneti yapmak lazım değildir. Lazım olmayan şey yapılmazsa kaza olunamaz. Bunun için namazların kılınmamış sünnetleri kaza olunmaz.
***
Sual: Bir kimse, su bulunmayan bir yerde, büyük abdestini yaptıktan sonra, kâğıt, kemik gibi şeylerle temizlik yapabilir mi?
Cevap: Su olmadığı zaman, gıda maddesiyle, gübre, kemikle, hayvan gıdası, yemi ile, kömür ve başkasının malı ile, saksı, kiremit parçası ile, kamış ve yaprakla, bezle, kâğıtla, tuğla, saksı, cam parçaları ve muhterem yani para eder şeyler, mesela ipekle, camiden atılan şeylerle, zemzem suyu ile taharetlenmek tahrimen mekruhtur. Boş kağıda da saygı lazımdır. Muhterem olmayan isimler, dine yaramayan yazılar bulunan kâğıt ve gazete ile istinca caizdir. Fakat, Kur’ân harfleri ile yazılmış hiçbir kâğıtla istinca edilmez.
***
Sual: Ezanın tercümesini, ezan yerine okumanın, dinen bir mahzuru olur mu?
Cevap: Ezan, herkese bildirmek demektir. Belli olan Arapça kelimeleri sırası ile okumaktır. Tercümesini okumak, ezan olmaz. Manası anlaşılsa da, Farsça ve başka dillerle okunmaz.
***
Sual: Ezan okumak ne zaman emredildi ve ezan okumak için yüksek bir yere çıkmak şart mıdır?
Cevap: Ezan okumak, hicretten önce Mekke’de, Mirâc gecesi başladı. Hicretin birinci senesinde, namaz vakitlerini bildirmek için emir olundu. Mahalle mescidinde, camisinde, yüksek yerde okunması sünnettir. Müezzinin sesini yükseltmesi lazımdır. Fakat, çok bağırmak için, kendini zorlamamalıdır.
***
Sual: Bir kimsenin, banyo aldığı, guslettiği yere idrarını yapması dinen mahzurlu mudur?
Cevap: Gusül edilen, banyo yapılan yere bevl, idrar yapmak caiz değildir. Fakat bevl, idrar, akar, gider, toplanmazsa, bunlar caiz olur.
***
Sual: Zekât vermeyip, hayrat, hasenat yapmak caiz midir? Malını harama sarfedene zekât verilir mi?
Cevap: Zekât farz olduktan sonra Müslüman fakire vermeyenin veya başka borcu olanın, hayrat, hasenat yapması ve sadaka vermesi sevab olmaz, günah olur. Bunun zekâtını vermesi ve borcunu ödemesi farzdır. (Hadîka) cild II, 635. ci ve (Berîka) 1369. cu sahifelerde diyor ki, parasını haram yerlere sarf eden veya israf eden kimselere [zekât ve] sadaka vermek câiz değildir. Çünkü, harama yardım etmek haramdır.
Verene hiç menfaati kalmaması lâzımdır. Zevc ve zevce, birbirine zekât verirse, verene menfaati tam olarak kesilmez. Her ibadette olduğu gibi, zekât vermekte de niyet etmek lâzımdır. Zekât malının borcundan fazla olması ve (Hâcet-i asliyye)sinden fazla olması ve bu fazla malın (Nisap miktarı) olması lâzımdır. Altının nisabı 20 miskal [96 gram, 13,3 altın lira]dır. Gümüşün nisabı 200 dirhem [672 gram]dır. Zekâtı vermenin, farz olması için, zekât malının, nisap miktarı olduktan itibaren, bir hicrî sene sonra da mülkünde bulunması lâzımdır.
Zekâtın farz olmasına mâni olmak için, bir sene tamam olmadan, hîle-i şer’ıyye yapmak, imâm-ı Muhammede göre mekruhtur. İmâm-ı Ebû Yûsüf mekruh değildir. Çünkü, farz olunca, itaat etmemek günah olur. Günahtan sakınmak (Tâ’at) olur dedi. Fetva imâm-ı Muhammed kavli iledir. (İslâm Âhlâkı s. 293)
***
Sual: Fakir denince kim anlaşılır ve memura, kendi ana babasına, çocuklarına, camiye zekât verilir mi? Zekât vermek kimlere farzdır? İhtiyaç eşyası ne demektir?
Cevap: Nafakadan fazla, fakat kurban nisabından az malı olana (fakir) denir. Maaşı kaç lira olursa olsun, evini idarede güçlük çeken her memur, zekât alabilir ve kurban kesmesi, fıtra vermesi vacib olmaz. Din bilgilerini öğretmekte ve öğrenmekte olan, kırk senelik nafakası olsa da, zekât alabilir.
Zekât parası ile câmi, cihad, hac yapılmaz. Meyyite kefen alınmaz. Zenginin küçük çocuğuna, kendi analarına, babalarına, çocuklarına, zevceye verilmez. Kardeşlere, geline, damada, kayın valide, kayın pedere, hala, amca, dayı, teyzeye vermek daha sevabdır. Fakire nisaptan az verilir. Fakat, çoluk, çocuğu da varsa, her birine nisap miktarı düşmeyecek kadar çok verilebilir. Mâlını israf edene, haramda kullanana verilmez. Seyyidler, şimdi ganimetten haklarını alamadıkları için bunlara da verilir.
Zekâtın farz olmasının şartı altıdır:
1- Müslüman ola,
2- Baliğ ola,
3- Akıllı ola,
4- Hür ola,
5- (Zekât nisabı) miktarı helal zekât malına malik ola,
6- Elindeki malı ihtiyacından ve borcundan fazla ola. (İslâm Âhlâkı s. 292)
İnsanın rahat ve İslâmiyete uygun olarak yaşayabilmesi için kullanılması lâzım olan şeylere, (İhtiyaç eşyası) denir. İhtiyaç eşyası, insanın hâline ve zamana göre değişir. Rahat yaşayabilmek için lâzım olmayıp, zevk için, süs için, saygı toplamak için kullanılan fazla şeylere, (Ziynet eşyası) denir. Altın ile gümüş, ihtiyaç eşyası değil, ziynet eşyasıdırlar. Erkeklerin evde ve sokakta, kadınların yalnız evde, mubah şeylerle ziynetlenmeleri câizdir. (İslâm Âhlâkı s. 296)