Cevap:
Kasten, yani bilerek Besmele çekmeden kesilen hayvanı ve besmelesiz tutulan av hayvanını, kitapsız kâfirlerin, mürtetlerin kestiği, avladığı hayvanı yemek haramdır. Böyle tutulan balığı yemek haram değildir. Kesmeyip de, bir yerine bıçak saplayarak, ensesine ve alnına vurarak veya boğarak yahut ilaçlayarak, elektrikleyerek öldürülen kara hayvanları, leş olur. Bunları yemek haram olur.
Kitaplı kâfirlerin, kendi kitaplarına göre ve kendi dilleri ile Allahü teâlânın ismini söyleyerek kestiklerini, kadının, çocuğun ve cünüp olanın kestiğini yemek caizdir. Besmele çekmesi unutularak kesileni ve avlananı yemek caizdir. Şafii mezhebinde Besmelesiz kesileni yemek de caizdir. Maliki mezhebinde, Besmelesi unutulan da yenmez.
Besmele ile gönderilen av köpeğinin ve doğan kuşunun yakalayıp, ısırarak yaralayıp öldürdüğü av hayvanı yenir. Diri getirdikleri av hayvanını kesmek lazımdır. Köpeğin, yaralamayıp boğduğu ve yaralayıp etinden yediği av, yenmez.
***
Sual: Kaplumbağa, yılan, kurbağa gibi hayvanları yemek uygun mudur?
Cevap:
Avını köpek dişi ile veya pençesi ile yakalayan hayvanın etini yemek haramdır. Karada, suda yaşayan haşeratı yemek, helal değildir. Mesela, kertenkele, kaplumbağa, yılan, kurbağa, arı, pire, bit, sinek, akrep, midye, yengeç ve fare, köstebek, kirpi, sincap yemek helal değildir.
***
Sual: Dinimizde, gölde, nehirde yakalanan her balık yenir mi?
Cevap:
Avlanılan, yakalanan her balığı yemenin helal olduğu, Mâide suresinde bildirilmektedir. Su içinde kendiliğinden ölüp, karnı üst tarafta duran balık yenmez. Ağ, saçma, ilaç ve sarsıntı ile ölen her balık yenir.
***
Sual: Yağmur ve eriyen kar suları ile abdest alınabilir mi ve böyle sularla necaset temizlenebilir mi?
Cevap:
Yağmur, kar, dolu suyu, deniz, nehir, kuyu, göl, memba, kaynak sularına, Mutlak su denir. Bu sularla, hem abdest, gusül alınır, hem de her türlü necaset temizlenir.
***
Sual: Namazın son oturuşunda Ettehıyyâtü duasını okumanın rüku ve secdelerde bir miktar durmanın hükmü nedir?
Cevap:
Son rekatta otururken, Ettehıyyâtü okumak, rükuda ve iki secdede sübhânallah diyecek kadar hareketsiz durmak vacip, daha çok durmak sünnettir.
***
Sual: İslâm devletinde kaza veya afet ile olan zararlar, sigorta şirketleri tarafından karşılanmazsa nasıl telafi edilebilir?
Cevap:
Birçok tüccar, tehlikeli kazanç yollarına atılmaktadır. Bu tehlikeler ticareti ve sanatı haram etmemiştir. Hâlbuki, kumarda bu tehlikelerin hiçbiri yoktur. Hatta kumar, tehlikesiz, zahmetsiz bir kazanç olduğu için haram olmuştur. Evet, oyunlarda kumar olur. Fakat her kumara oyun demek doğru değildir. Merhum şeyh Ebû Zühre “rahmetullahi teâlâ aleyh” de, sigortanın kumar olduğunu, garer bulunduğunu ve tehlike olunca, sigortacının, tehlike olmayınca da sigortalının gaben-i fâhiş ile zarar ettiğini, her sözleşmede, iki tarafın zarar ve kârlarında müsavat, adâlet bulunmasının esas olduğunu bildiriyor. Hayat sigortasının ise, açık bir kumar ve fâiz olduğunu yazıyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, hiçbir sigorta helal değildir. Tehlike ve zarar sigortasına da câiz denilemez. Yardım sandıkları bu işi yapmaktadır. Fakat, yardım sandıklarına, hayır sahipleri ve hükûmet para koyar. Buraya para koyan, bundan, istifade edemez. İstifadeye kalkışırsa kumar olur, haram olur. Haramların âdet hâlini alması, helal olmalarına sebep olamaz.
Görülüyor ki, Müslüman olsun, kâfir olsun, herhangi bir sigortacı ile Dâr-ül-islâmda yapılan sözleşme fasittir. Alınan ve verilen paralar haramdır. Bir Müslümanın, kâfir olan sigortacılar ile Dâr-ül-harbde sözleşme yapması ve ondan para alması helal olur. Dâr-ül-islâmda semâvî, yani kaza ile afet ile olan zararlar, sigorta şirketleri tarafından değil, (Yardım cemiyetleri) tarafından ödenmelidir. Böylece, hem millete hizmet olur. Hem, cemiyete teberru [bağış] yapan hayır sahipleri sevab kazanır. Hem de, millet büyük bir günahtan kurtulur. (Tam İlmihal s. 877)