Cevap:
Konu ile alakalı olarak Mîzân-ül-kübrâda buyuruluyor ki:
“Sünnet, yani hadis-i şerifler, Kur’ân-ı kerimi açıklamaktadır. Mezhep imamları, sünneti açıklamışlardır. Din âlimleri de, mezhep imamlarının sözlerini açıkladılar. Kıyamete kadar da böyle olacaktır. Sünnet, yani hadis-i şerifler olmasaydı, sular, taharet, namazların kaç rekat oldukları, rüku ve secdede okunacak tesbihleri, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağını, zekât nisabını, orucun, haccın farzlarını ve nikâh, hukuk bilgilerini, hiçbir âlim, Kur’ân-ı kerimde bulamaz ve öğrenemezdi. İmrân bin Husayn hazretlerine birisi;
-Bize yalnız Kur'ândan söyle, deyince;
-Ey ahmak! Kur’ân-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğunu bulabilir misin? dedi. Hazret-i Ömer’e;
-Farzların seferde kaç rekat kılınacağını Kur’ân-ı kerimde bulamadık, dediklerinde;
-Allahü teâlâ, bize, Muhammed aleyhisselamı gönderdi. Biz, Kur’ân-ı kerimde bulamadıklarımızı, Resûlullah efendimizden gördüğümüz gibi yapıyoruz. O, seferde, dört rekat farzları iki rekat kılardı. Biz de, öyle yaparız, buyurdu.
Din imamlarının hiçbir sözü, İslâmiyetin dışında değildir. Çünkü her biri, hem hakikatte, hem de ahkam-ı islamiyyede âlimdirler.”
***
Sual: Doğum zamanı yaklaşmış hamile bir kadın vefat ederse, bu kadının karnı yarılıp çocuğu almanın mahzuru olur mu?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Eşbâhda deniyor ki:
“Çocuğun yaşayacağı ümit edildiği zaman, çocuğu anasının karnından çıkarmak için, ölmüş olan anasının karnını yarmak caiz olur. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretleri, bu sebeple, bir kadının karnının yarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk, çok yaşamıştır.”
***
Sual: Bir uzvu mesela parmağı kopan bir kimse, bunun yerine madenden, plastikten yapılmış parmak takabilir mi?
Cevap:
El, ayak, parmak, burun, diş, göz, kalp ve başka uzuvlar bozulunca, kopunca yerlerine maden, plastik koymak, diri ve ölü insandan organ nakletmenin caiz olduğu, Hindistan âlimlerinin yayınladığı El-muallim dergisinin 1406 nüshasında yazılıdır. Çünkü bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir. Diri insanın organını, etini yemek caiz değildir. Kanını nakletmek caizdir.
***
Sual: İmsak vakti, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit mi yoksa kırmızılığın ufuk hattı üzerinde yayıldığı vakit mi başlar? Oruca hangisinde başlanılması gerekir?
Cevap:
Ahmed Ziya beğ diyor ki, (İslâm âlimleri, imsak vaktinin, beyazlığın ufk-ı zahirî hattı üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler). Bazı Avrupa kitapları ise, fecir, beyazlıktan sonra başlayan kırmızılığın ufuk üzerinde yayılmasının tamam olduğu vakittir diyerek, güneşin ufuk altında -16 derecedeki hakiki irtifaı ile hesap etmektedir. 1983 senesinden beri, bazı takvimcilerin, bu Avrupa kitaplarına uyarak, imsak vakitlerini, -16 dereceden hesap ettikleri görülüyor. Bu takvimlere uyanlar, sahur yemeğini, İslâm âlimlerinin yazdıkları vakitlerden 15-20 dakika sonraya kadar yiyorlar. Bunların oruçları sahih olmuyor. Ahmed Ziya beğin, Miladi 1926, Kamerî 1344 ve Şemsî 1305 tarihli (Takvîm-i Ziyâ) cep takviminin ilk ve son sahifelerinde, (Diyanet işleri riyaseti heyet-i müşaveresi tarafından tetkik edilip ve riyaset-i celilenin tasdiki ile tab edilmiştir) yazılıdır. Din işlerinde İslâm âlimlerinin ve astronomi mütehassısının tasdik ettiği namaz vakitlerini değiştirmemelidir. Elmalılı Hamdi Yazır, (Sebîl-ürreşâd) mecmuasının yirmiikinci cildinde, bu hususta tafsilat vermiştir. (Tam İlmihal s. 198)