Cevap:
Konu ile alakalı olarak Şevâhid-ül-hak kitabında deniyor ki:
“Zamanımıza, asrımıza uygun tefsir lazımdır sözü doğru değildir. Tefsir âlimleri, Resûlullah efendimizden ve Eshâbından gelen haberleri yazarak tefsir yaptılar. Bunların tefsirleri her asra uygundur ve kâfidir. Kur’ân-ı kerimin emirleri, her asırdaki her insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur. Kur’ân-ı kerime inanan ve uymak isteyen bir Müslüman, her aradığını, mevcut tefsirlerde bulur. İslâmiyete uymayan bir zındık, bozuk isteklerini, bu tefsirlerde elbette bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsir yapmak caiz değildir. Cahil, ahmak kimseler, kısa akılları ile yeni tefsir yaparız diyorlar. Tefsir yapabilmek için çok şartlar vardır. Bu şartların başında, (Zamanların en iyisi, benim zamanımdır. Ondan sonra hayırlısı, benim asrımdan sonra gelen asırdır. Sonra da, ondan sonra gelen asırdır) hadis-i şerifi ile övülmüş olunan asırlarda bulunmak lazımdır.
Tefsir âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerimeleri de bilmesi lazımdır. Kur’ân-ı kerimde yüzdokuz adet nesh edici âyet bulunduğu, Hadîkada yazılıdır. Şimdi, kendi görüşleri ile tefsir kitabı yapanlarda bu şartların hiçbiri yoktur. Fikirleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar. Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i sünnet olan din adamları bunları okuyunca, bozuk olduklarını hemen anlıyor. Zındık olduklarını, ehl-i sünnet olmadıklarını Müslümanlara anlatıyorlar. Fakat cahiller, eğriyi doğrudan ayıramayıp aldanmaktadırlar.” Hadîkada bildirilen;
(Ümmetim, kötü din adamlarından çok zarar görecektir) hadis-i şerifi, böyle bozuk din adamlarını haber vermektedir.
***
Sual: Herhangi bir kimseye belli bir malı satın almak için vekil olan kimse, aynı malı vekil olduğu kimse için değil de kendisi için satın alabilir mi?
Cevap:
Belli bir malı satın almaya vekil olan kimse, o malı kendisi için satın alamaz. Kendim için aldım dese bile, sahibinin olur. Sahibi yanında iken, kendisi için aldığı mal, vekilin olur.
***
Sual: Akşamı kıldıktan ve orucunu bozduktan sonra, tayyare ile batı tarafına giderek, güneşi gören ne yapar? Namazları hangi vakitlerde kılmak müstehabtır?
Cevap:
İkindiyi kılamayan, akşamı kıldıktan ve orucunu bozduktan sonra, tayyare ile garp (batı) tarafına giderek, güneşi görse, ikindiyi eda ve güneş batınca akşamı iade ve bayramdan sonra orucunu kaza eder. (Tam İlmihal s. 186)
Sabah namazını her mevsimde (İsfâr) etmek, yani ortalık aydınlanınca kılmak müstehabtır. Cemaat ile öğle namazını, yazın sıcakta geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehabtır. Akşam namazını her zaman erken kılmak müstehabtır. Yatsıyı, şer’i gecenin yani gurubdan fecre kadar olan zamanın üçte biri oluncaya kadar geç kılmak müstehabtır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrimen mekruhtur. Bu geciktirmeler, hep cemaat ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır. (Künûz-üd-dekâık)da yazılı ve Hâkimin ve Tirmüzînin bildirdikleri hadîs-i şerîfte, (İbadetlerin en kıymetlisi, evvel vaktinde kılınan namazdır) buyuruldu. (İzâlet-ül hafâ)nın beşyüzotuzyedinci sahifesinde yazılı, (Müslim) kitabındaki hadîs-i şerifte, (Bir zaman gelecek, âmirler, imamlar, namazı öldürecekler, vaktinden sonraya bırakacaklardır. Sen, namazını vaktinde kıl! Senden sonra, cemaat olurlarsa, onlarla da, tekrar kıl! İkinci kıldığın nafile olur) buyuruldu. İkindiyi ve yatsıyı, İmâm-ı a’zamın kavline göre kılmak ihtiyatlı olur. Uyanamayan, vitri yatsıdan hemen sonra kılmalıdır. Yatsıdan evvel kılarsa, sonra tekrar kılar. Uyanabilen ise, gecenin sonunda kılmalıdır. (Tam İlmihal s. 194)