Cevap:
Secde için eğilemeyen hasta ve camide başka yer bulamayan sağlam kimse, yerden yirmibeş santimetreden daha yüksek bir şey üzerine secde etmezler. Yalnız, yer bulamayan kimse, önünde aynı namazı kılarak yere secde edenin sırtına secde edebilir. Fakat, dizlerinin yerde olması lazımdır. Bu sağlam kimsenin, kalabalık dağıldıktan sonra kılması veya kalabalık olmayan camiye gidip orada kılması müstehabtır.
Camide kalabalık olmadığı zaman, yirmibeş santimetreden daha az yükseğe secdenin caiz olduğu bildirildi ise de, mekruhtur. Çünkü Resulullah efendimizin az yüksek şey üzerine dahi secde etmediği, Îbni Âbidînde yazılıdır. Az yükseğe bile caiz olmadığı Câmi'ur-rumûzda ve Şelbînin Tebyîn hâşiyesinde yazılıdır. Bunun için, özrü olanların dahi az yükseğe de secde etmemeleri lazımdır.
Yükseğe secde etmeli, yere secde etmemeli demek ise, ibadeti değiştirmek olur. İbadeti değiştirmek isteyen, kâfir olur. Kâfirler, Resulullah efendimizin düşmanları, camileri kiliseye benzetmek istiyorlar. Kiliselerde olduğu gibi, masada oturup, secde olarak, başını masaya koymaya ve camilere çalgı, müzik sokmaya çalışıyorlar. Önce secde yerlerini biraz biraz yükseltmeye ve ibadetleri hoparlörle yapmaya alıştırıyorlar. İbni Âbidîn buyuruyor ki:
“Namaz kılarken istikbâl-i kıble farzdır. Yani namaz Kâbe-i muazzama cihetine dönerek kılınır. Namaz Allah için kılınır. Secde yalnız Allah için ve Kâbe'ye karşı yapılır, Kâbe için yapılmaz. Kâbe için secde eden, kâfir olur.”
***
Sual: Elbisesine necaset bulaşan bir kimse, daha sonra, necasetli yeri değil de başka yeri yıkasa, bu elbise ile namaz kılabilir mi?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîkada deniyor ki:
“Elbisenin bir yerine necaset bulaşsa, bulaşan yeri unutsa, zannettiği yeri yıkasa, temizlendi kabul edilir ve namaz kılınabilir. Yaş ayağı ile necis yerde yürüse, yer kuru ise, ayakları necis olmaz. Yer yaş olup ayakları kuru ise, ayakları ıslanırsa, necis olurlar. Köpeğin mescitte yattığı yer kuru ise, necis olmaz. Yaş olup, necasetin eseri görülmezse, yine necis olmaz ve orada namaz kılınabilir.”
***
Sual: Rehini alan kullanabilir mi? Rehin vermekte fâiz olur mu?
Cevap:
Alacaklı, rehinin, borçlunun mülkünden çıkmasına sebep olamaz. Satamaz, kiraya veremez. Rehini, ancak borçlunun izni ile kullanabilir. İkisinden biri, ötekinin izni ile, rehini başkasına ariyet verebilir. Sonra her biri, onu yine rehin yapabilir. Alacaklı, kendisindeki rehini, rehini veren borçlusuna da ariyet verebilir. Saklamayarak veya kullanarak rehin helâk olursa, kıymetini öder. Bir kimsenin, rehinde bulunan malı satın alması sahihtir. Alacaklı, elindeki rehin malı müşteriye vermeyebilir.
Müşteri, borcun ödenerek, rehinin kurtarılmasına kadar bekler. Yahut, bey’i, mahkeme ile feshettirir.
Ödünç verirken, alacaklının rehinden istifade etmesi için, izin verilmesi şart edilirse, fâiz olur. Mesela, hayvanı veya tarlayı, elbiseyi kullanması, sütünü içmesi şart edilirse fâiz olur. Sonradan verilen izin ile, alacaklının rehini kullanması caiz olur. (Tam İlmihal s. 853)