Cevap:
Kötü huyların hepsi için ortak ilaç, hastalığı, zararını, sebebini, zıddını ve ilacın faydasını bilmektir. Sonra, bu hastalığı kendinde aramak, bulmak gelir. Bu teşhisi kendisi yapar, yahut bir âlimin, rehberin bildirmesi ile anlar. Mümin, müminin aynasıdır. İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendiği arkadaşına sorarak da, kusurunu öğrenir.
***
Eshâb-ı kiramın hepsi müctehid idi
Sual: Peygamber efendimizi gören, sohbetinde bulunanların her biri, mezhep imamı gibi müctehid mi idi?
Cevap:
Eshâb-ı kiramın yani Peygamber efendimizi gören Müslümanların hepsi derin âlim ve her biri, birer müctehid idiler. Din bilgilerinde, siyasette, idarecilikte, zamanlarının fen bilgilerinde ve tasavvufta, ahlak ilminde birer derya idiler. Bu bilgilerinin hepsini, Resûlullah efendimizin mübarek yüzünü görmekle ve kalplere işleyen, ruhları çeken sözlerini işitmekle az zamanda edindiler. Müctehide kendi ictihadı ile amel etmek lazım olduğundan her birinin mezhebi vardı. Mezhepleri az veya çok farklı idi. Tâbiîn yani Eshâb-ı kirâmı görenler ve Tebe-i tâbiîn yani Tâbiîni görenler arasında da müctehidler vardı. Bu müctehidlerin mezheplerinden yalnız dördünün kitaplara geçip dünyanın her yerine yayıldığını, diğerlerinin mezheplerinin unutulduğunu, Seyyid Abdülhakîm efendi ve Hamdullah Decvî hazretleri açıkça bildirmektedir.
***
Sual: Mezhep imamı diye kimlere denir ve bunların özellikleri nedir?
Cevap:
Kur'ân-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek veya nakil yolu ile toplayan, açıkça bildirilmemiş olanları da, kendi koydukları usullere, metotlara göre açıkça bildirilmiş olanlara benzeterek çıkaran ve mutlak müctehid olan derin âlimlere mezhep imamı denir.
***
Sual: Bilinen mezhep imamlarından başka mezhep imamları var mı idi?
Cevap:
Bilinen dört mezhep imamından başka mezhep imamları da vardı. Fakat bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı. Eshâb-ı kiramın hepsi de derin âlim ve müctehid idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de bilinen mezhep imamlarından daha üstün idi. Fakat bunların kitapları olmadığı için mezheplerinin unutulduğunu, İmam-ı Şa'rânî hazretleri bildirmektedir.
***
Sual: Zenginler tüccara ödünç vermediğinde veya ortak olmadığında ne yapmalıdır? Müslümanlar, banka ile iş görmezse, bankalar kapanır. Bankada çalışan binlerce insan işsiz kalır. Bu zarar nasıl önlenebilir?
Cevap:
İslâm dininde her şeyin çaresi vardır. Her işte İslâmiyete uymak pek kolaydır. Bunun için, fıkıh ilmini iyi öğrenmek veya iyi bilen bir Allah adamını bulup, ona sormak lâzımdır. Zengin, sanat veya ticaret sahibine lâzım olan eşyayı, makineleri, kendisi için satın alır. Sonra, uyuşacakları yüksek fiyatla, veresiye olarak, bunlara satar. Belli zamanlar için ödeme senedi yaparlar. Böylece, sanat veya ticaret sahibinin işi fâizsiz yapılmış, zengin de, banka fâizinden kat kat çok kazanç sağlamış olur. Aralarına banka karışmamış olur.
Zengin, parasını az bir fâiz almak için bankaya yatırıyor. İş adamına verince, kat kat çok kazanır. Elbet bunu tercih eder. Banka, bunların arasına giremez, iş adamını sömüremez olur. Bankalar, her sene milyonlarca lirayı iş adamlarının cebinden alamayınca, faydalı hizmetlerine hız verir. Fâizsiz kazançlarını arttırır. Hem kazanırlar, hem de kalkınmağa daha çok yardımcı olurlar. Bankada çalışanların ücretlerini bu helal kazançlarından öderler. Fâiz ile çalışan zararlı bankalar yerine, para, mal, mülk vakıfları kurmak mümkündür. Böylece, din ve dünya zararları önlenebilecek, millete ve devlete çok faydalı olacaktır. (Tam İlmihal s. 864)