Cevap:
Konu ile alakalı olarak Merâk-ıl-felâhın Tahtâvî hâşiyesinde deniyor ki:
“Hastalık, teyemmüm etmek için özürdür. Sağlam kimsenin, abdest alırsa, hasta olacağından korkması özür olmaz. Hastalık dört çeşittir: 1-Su zarar verir. 2-Hareket etmek zarar verir. 3-Kendisi suyu kullanamaz. 4-Teyemmüm de edemez. Zarar vermek, kendinin çok zannetmesi ile veya Müslüman, adil, mütehassıs bir doktorun haber vermesi ile anlaşılır. Adil bulunmazsa, fıskı açıkça belli olmayan tabibin sözü de kabul edilir. Suyu kullanamayan, abdest aldıracak kimse bulamazsa teyemmüm eder. Çocuğu, hizmetçisi, hatır için abdest aldıracak kimsesi varsa, bunlar abdest aldırır. Bunlar yoksa, teyemmüm eder. İmam-ı a'zama göre ücretli adam tutması lazım değildir. Teyemmüm de yapamayan namazı kazaya bırakır.”
***
Sual: Evli olan karı-kocanın abdest ve namazda birbirine yardım etmesi gerekir mi?
Cevap:
Karı-koca birbirlerinin abdest ve namazlarına yardım etmeye mecbur değil iseler de, erkeğin hanımından yardım istemesi lazımdır.
***
Sual: Soğuk su ile gusül alınca hasta olacak veya hastalığı artacak kimse, gusül için teyemmüm yapabilir mi?
Cevap:
Şehir, köy haricinde olup sıcak su bulamayan kimse, soğuk su ile gusül ederse, hasta olacağından korkunca teyemmüm eder. Şehir içinde de böyle olduğuna fetva verildi.
***
Sual: Vücudunun çoğunda yaralar olan bir kimse, abdest ve guslü nasıl alır?
Cevap:
Abdest ve gusül azasının yarıdan fazlası yara ise, teyemmüm eder. Yarısı yara ise, sağlam yerleri yıkar. Yaraları mesh eder, yaraya mesh zarar verirse, sargı üzerine mesh eder. Bu da zarar verirse, hiç mesh etmez.
***
Sual: Elleri ve ayakları olmayan veya kesik olan, nasıl abdest alır?
Cevap:
İki elinin ve ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın yüzü de yara ise, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez. Yüzü sağlam ise, yüzünü yıkatır. Yardımcısı yoksa, yüzünü toprağa sürer.
***
Sual: Abdest uzuvlarından birini yıkamadığını namazdan sonra hatırlayan kimse ne yapar?
Cevap:
Bir kimse, ağzını veya başka yerini yıkamayı unutup, namaz kılsa, sonra hatırlasa, orasını yıkayıp farzı tekrar kılar.
***
Sual: Satıştaki ve ödünç vermekteki fâizler neler olabilir?
Cevap:
(Rıyâd-un-nâsıhîn)de diyor ki:
Satıştaki ve ödünç vermekteki fâiz için, Ömer Nesefînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Erba’în-i Selmânî) kitabındaki otuzüç misalden bir kısmını aşağıya yazıyoruz:
1- Kile (ölçekle) ile satılan bir şey, kendi cinsine [mesela buğdayı buğdaya] peşin satılırken, birinin hacmi ziyade olursa, fâiz olur.
2- Hacimleri müsavi, fakat biri veresiye [yani söz kesilen yerden ayrılıncaya kadar taayyün etmez (tayin edilme, belli olma)] ise, yine fâiz olur.
3- Tartarak satılan bir şey, kendi cinsine [mesela beşibiryerdeyi, altın liralar karşılığı] peşin satılırken, verilen ile alınanın ağırlığı müsavi olmazsa, fâiz olur.
4- Vezinleri (tartı) müsavi, fakat biri veresiye ise, fâiz olur. Vezin veya hacimleri müsavi olmayan peşin satışta, fâizden kurtulmak için, vezni veya hacmi az olan malın yanına, aynı cinsten olmayan, başka az bir şey de ilave edip, iki şey bir arada iken, pazarlık etmelidir. Böylece fâizden kurtulunur ise de, ilave edilen şeyin kıymeti az ise, harama yakın mekruh olur. O şeyi, pazarlıktan sonra ilave ederse caiz olmaz.
5- Kile ile satılan şeylerden, aynı cinsten olmayanlar, birbiri ile [mesela, arpayı buğdaya] satılırken, hacimleri aynı olsa da, veresiye satmak, ribâ [yani fâiz] olup, hacimleri farklı olsa da, her ikisi peşin caizdir.
6- Tartılarak satılan şeylerden aynı cinsten olmayanlar, birbiri ile [altın, gümüş ile] satılırken, ağırlıkları eşit olsa da, biri veresiye olunca fâiz olur. Ağırlıkları farklı olsa da, ikisi peşin [eline teslim etmek] caiz olur. Altınlı ve gümüşlü eşyayı, birbiri karşılığı veresiye satmak fâiz olur.
7- Vezin ile ve kile ile ölçülen ve ölçülmeyen her şey, kendi cinsi ile, veresiye satılınca, miktarı aynı olsa da, fâiz olur. (Tam İlmihal s. 856)