Cevap:
Konu ile alakalı olarak Halebîde buyuruluyor ki:
“Secdeye yatarken, entariyi ve pantolon paçalarını yukarı çekmek mekruhtur ve bunları yukarı çekip, kıvırıp da, namaza durmak mekruhtur. Kolları, bacakları, etekleri sığalı, kıvrık, kısa olarak namaz kılmak da mekruhtur.”
Tembellikle veya başı kapalı kılmanın ehemmiyetini düşünmeyerek, başı açık namaz kılmak mekruhtur. Namaza ehemmiyet vermemek ise küfürdür. Kendini aciz, zavallı göstermek, Allahü teâlâdan korktuğu için başını örtmemek mekruh olmaz. Yani Allahü teâlânın korkusundan rengi sararıp, vücudu titreyip, kendini ve her şeyi unutan kimse, başını örtmezse, mekruh olmaz ise de, örtmesi, daha iyi olur. Çünkü başı açmak (Namazda ziynetli elbisenizi alınız, örtünüz!) âyet-i kerimesine uymamak olur. Başına beyaz sarık sarmak müstehabdır. Resulullah efendimizin siyah sarık da sardığı Ma'rifetnâmede yazılıdır. Sarığının ucunu iki küreği arasına, iki karış uzatırdı.
***
Sual: Buğdayın veya sütün içine hayvan pisliği düşmüş olsa, bu buğdaydan olan unu, ekmeği ve sütü kullanmak caiz olur mu?
Cevap:
Buğday içine deve pisliği düşüp un yapılmış ise veya sıvı yağ veya süt içine düşmüş, sonra çıkarılmış ise, üç sıfatından biri görülmedikçe yiyip içmek caiz olur. Düven hayvanı buğdayın bir yerine idrarını yapsa, herhangi bir parçası yıkansa veya hediye verilse, yenilse veya satılsa, geri kalanlar temiz olur.
***
Sual: Dualar ne zaman kabul olur ve dua ederken eller nasıl açılmalıdır?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Şir'at-ül-islâm şerhinde deniyor ki:
“Hadis-i şerifte; (Gece seher vaktinde ve namazlardan sonra yapılan dua kabul olunur) buyuruldu. Duaya hamd, sena ve salevat ile başlamak ve sonunda iki avucu yüze sürmek sünnettir.” Fetâvâ-yi Hindiyyede;
“Dua ederken, avuçlar semaya, göğe karşı açık, iki el aralık ve göğüs hizasında olmalıdır” deniyor. Şiiler ve Vehhabiler, dua ederken, iki avuç açık, birbirlerine bitişik, parmaklar yapışık, göğüs hizasında, yüze karşı tutmaktadırlar.
***
Sual: Namazın vaciblerini yapmayanın namazı bozulmuş mu olur?
Cevap:
Namazın vaciblerinden birini bilerek yapmamak, namazı bozmaz ise de, günah olur. Unutarak yapmayan, Secde-i sehiv yapar.
***
Sual: Alış-verişte fâiz nasıl olur ve fâiz olmaması için ne yapmalıdır? Para ile yapılan mal satışlarında fâiz olur mu?
Cevap:
Satışta fâiz bulunmasının iki şartı, satılan ve alınan malın ikisinin de vezin (tartarak) veya hacim (ölçek) ile ölçülmeleri ile bir cinsten olmalarıdır. Bir satışta, fâiz şartının ikisi de bulunmazsa, bu satışta fâiz bulunmaz. Yani birinin peşin fazla olması veya veresiye olması, fâiz olmaz. Mesela, on metre pazeni, onbeş metre basmaya peşin ve veresiye satmak caizdir.
Bu şartların ikisi de bulunursa, yalnız eşit miktarda peşin satmak caiz olup, farklı miktarda peşin ve aynı miktarda olsa bile, birisini veresiye olarak satmak fâiz olur. Zaten, fazlası peşin haram olan satışlar, veresiye, eşit miktarda olsa bile, daima haram olur. Veresiye başkadır. Peşin pazarlık edip, semeni sonra tecil etmek başkadır. Bir teneke buğdayı bir teneke buğdaya peşin satışta, söz keserken ölçmek lâzımdır. Sonradan ölçülürse, eşit bulunsa bile caiz olmaz. Bir kile buğdayı, bir kile buğdaya veresiye veya bir kileden az veya fazla buğdaya peşin satmak fâiz olur. Yani caiz değildir, haramdır. Kadr ve cinsleri ortak bulunan iki malın eşit miktarda peşin satışının caiz olması için, sıfatlarının başka olması lâzımdır. Para bozdurmak, bunun için, caiz olmaktadır. Sıfatları da aynı olursa, satıştan fayda olmayacağı için bey’ sahih olmaz.
İki şarttan birisi bulunup, birisi bulunmazsa, farklı miktarda peşin caiz olup, eşit miktarda olsalar da, veresiye satmak yine fâiz olur. Bir kile buğdayı, iki kile arpaya veya beş yumurtayı altı yumurtaya peşin satmak [ve peşin kağıt para bozmak] caiz olur. Fakat beş metre basmayı, beş metre basmaya ve bir kamyonu, başka bir kamyona veresiye satmak fâiz olur. Burada, yalnız, altın veya gümüş karşılığında tartarak ölçülen başka cinsleri veresiye satın almağa izin verilmiştir. Bunun için, para ile yapılan mal satışlarında fâiz yoktur. Kâğıt para karşılığında yapılan mal satışlarında da, hiç fâiz yoktur. (Tam İlmihal s. 854)