Cevap:
(Kimyâ-i saadet) kitabında, beşinci bâbda buyruluyor ki: Şüpheli şeylerden kaçınmalıdır. Harama yaklaşan zaten asi, fasık olur. [Şüphe ettiği şeyleri, Ehl-i sünnet kitaplarından öğrenmelidir. Cahil hafızlara, hocalara ve her kitaba güvenmemelidir.] Kalbine sıkıntı getiren şüpheliyi almamalıdır.
Zalimlerle, hile, hıyanet edenlerle, yemin ile satanlarla, dükkânında haram şey satanlarla alış-veriş etmemelidir. Zalimlere, fasıklara veresiye satmamalıdır. Çünkü, öldükleri zaman üzülür. Hâlbuki, zalimler [yani Müslümanlara ve İslâmiyete eli ile, dili ile, kalemi ile zarar yapanlar] ölünce üzülmek günahtır. Onlara yardım etmek caiz değildir. Mesela, din ile alay edenlere, yalan yanlış kitaplar yazarak dini yıkmağa uğraşanlara kağıt satmak günahtır. Velhâsıl, herkesle muamele etmemelidir.
Doğru insan aramalıdır. Bir zaman vardı ki, bir tacir, her istediği ile muamele edebilirdi. Çünkü, herkes, alış-veriş ilmini biliyor ve bildiğine göre hareket ediyordu. Sonraları öyle zamanlar geldi ki, birkaç kişi ile muamele edilemezdi. Daha sonraları ise, ancak birkaç kimse ile muamele edilebilir oldu. Bir zaman gelmek korkusu vardır ki, alış-veriş edecek kimse bulunamayacaktır. Bunu çok zaman önce, söylemişlerdir.
***
Sual: İşe giderken, işten gelirken, iş arasında, çarşıda, pazarda, kelimeyi tevhid, salevat ve benzeri tesbihleri okumanın, söylemenin mahzuru olur mu?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se’âdet kitabında buyuruluyor ki:
“Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbih etmeli, her an Onu hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki, o anda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez. Gafiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur.
Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Gafiller arasında Allahü teâlâyı zikreden kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidan gibidir ve ölüler arasındaki canlı gibidir ve harpte kaçanlar arasında, arslan gibi döğüşenler gibidir.) Bir kere de buyurdu ki: (Çarşıya giderken, lâ ilâhe illallah, vahde hü lâ şerîke leh, le hül mülkü ve le hül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr diyen kimseye, iki milyon sevap yazılır.)
Bu hadis-i şerifte olduğu gibi, sevap veya günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıklarını ve ahiretteki zamanları, dünyanın yaratılışını, mahlukların sayısını bildiren hadis-i şeriflerdeki çeşitli rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. Mesela bir kimseye, birkaç defa, zahmet çekerek gidip bulamayarak canı sıkılan biri, o kimseyi görünce, seni on defa aradım, bulamadım, demesi gibidir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurdu ki: “Pazarda çok kimse vardır ki, sofiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir.” Bir kere de buyurdu ki: “Öyle kimse tanıyorum ki, pazarda her gün üçyüz rekat namaz kılmakta ve otuz bin tesbih okumaktadır.”
Bazısı demiştir ki, bu kimse, kendisidir... Hülasa, dine, ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, hep böyle sevap vardır. Yalnız para kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevaptan mahrum kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalpleri dükkânın hesabındadır, fikirleri dağınıktır.”
***
Sual: Abdesti olmayan bir kimse, küçük çocuklara veya talebelerine öğretmek ve göstermek niyeti ile teyemmüm yapsa, bu yaptığı teyemmüm ile namaz kılabilir mi?
Cevap:
Abdestsiz bir kimse, talebesine göstermek için teyemmüm ederse, bununla namaz kılamaz.