Cevap:
Konu ile alakalı olarak Kimyâ-i se’âdet kitabında buyuruluyor ki:
“Bir kimsenin dünya ticareti, ahiret ticaretine mani olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünya, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Ahiret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hatta hiç tükenmez. Dünya ticaretinin ahirete yaraması ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lazımdır. İnsanın sermayesi, dini ve ahiretidir. Bu sermayeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak lazımdır. Dinini kayırmak isteyenler, her sabah şöyle niyet etmelidir ki, kendisinin, evlat ve ailesinin rızkını kazanmak, onları kimseye muhtaç bırakmamak, Allahü teâlâya rahat ve temiz ibadet edebilmek, ahiret yolunda yürüyebilmek için, vazifeme gidiyorum demelidir. O gün Müslümanlara iyilik, yardım ve nasihat yapmayı, kalbinden geçirmelidir. Namazda kusur edenlere, günah işleyenlere, emr-i ma’rûf yapmalıdır. Böyle niyet eden bir tüccar, bir memur, bir muallim, bir hakim ve bir subay, vazifesini yaptığı kadar, hep sevap kazanır. Onun her işi, ibadet olur. Dünyada kazandığı şeyler de, caba olur.”
***
Sual: Anası, babası günah işleyen bir kimse, bunlara doğruyu söyleyip nasihatte bulunması gerekir mi?
Cevap:
Anası, babası günah, haram işleyen bir kimse, bunlara bir kere nasihat eder. Anası, babası kabul etmezlerse, susar, onlarla münakaşa etmez, sadece onlara dua eder.
***
Sual: Bir baba, çocuğunu din bilgilerini öğrenmesi için zorlayabilir mi, buna babanın hakkı var mıdır?
Cevap:
Çocuğun, Kur’ân-ı kerimi, edebleri ve farzları, haramları, ehl-i sünnet itikadını öğrenmesi için babası ikrah eder, zorlar.
***
Sual: Malına zarar verilen kimsenin, zarar veren kişinin malına zarar yapma hakkı var mıdır?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Mecellenin 19. Maddesinde deniyor ki:
“Birine zarar vermek ve zarar yapana karşılık olarak zarar yapmak caiz değildir.” Mubah olan işler de, başkasına zarar verirse, caiz olmaz. Malı çalınan bir kimse, hırsızın veya başkalarının malını çalmaya hak kazanmaz.
***
Sual: Çarşıda, pazarda, işte zikir, tesbih etmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak nasıl yapılabilir?
Cevap:
(Kimyâ-i saadet) kitabında, beşinci bâbda buyruluyor ki: Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikir, tesbih etmeli, her an Onu hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki, o anda kaçırdığını, bütün dünyayı verse, bir daha eline geçiremez. Gâfiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Gâfiller arasında Allahü teâlâyı zikir eden kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidan gibidir ve ölüler arasındaki canlı gibidir ve harpte kaçanlar arasında, arslan gibi dövüşenler gibidir).Bir kere buyurdu ki, (Çarşıya giderken, lâ ilâhe illallah, vahde hü lâ şerîke leh, le hül mülkü ve le hül hamdü, yuhyî ve yümît, ve hüve hayyün lâ yemût, bi yedi-hil-hayr, ve hüve alâ külli şey’in kadîr diyen kimseye, iki milyon sevab yazılır). [Bu hadîs-i şerifte olduğu gibi, sevab veya günah miktarını, göklerin büyüklüğünü, uzaklıklarını ve ahiretteki zamanları ve dünyanın yaradılışını ve mahlûkların sayısını bildiren hadîs-i şeriflerdeki çeşitli rakamlar, miktar sayısını göstermek için değil, miktarın çokluğunu anlatmak içindir. Mesela bir kimseye, birkaç defa, zahmet çekerek gidip bulamayarak canı sıkılan biri, o kimseyi görünce, seni on defa aradım, bulamadım, demesi gibidir.]
Cüneyd-i Bağdâdî “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Pazarda çok kimse vardır ki, sofiler halkasında oturanlardan daha kıymetlidir). Bir kere de buyurdu ki: (Öyle kimse tanıyorum ki, pazarda her gün üçyüz rekât namaz kılmakta ve otuz bin tesbih okumaktadır). Bazısı demiştir ki, bu kimse, kendisidir. Hulâsa, dine, ibadetine yardım niyeti ile dünyaya çalışanlara, hep böyle sevab vardır. Yalnız para kazanıp, dünya malı toplamak için çalışanlar, sevabtan mahrum kalır. Hatta bunlar, camide, namazda iken de, kalpleri dükkanın hesabındadır. Fikirleri dağınıktır. (Tam İlmihal s. 848)