Cevap:
Kâbe’nin dört köşesine, dört rükün denir. Şama karşı olana (Rükn-i şami), Bağdat’a karşı olana (Rükn-i ıraki), Yemen cihetinde olana (Rükn-i yemani), dördüncü köşeye de (Rükn-i hacer-il esved) denir.
Her tavaftan sonra zemzem içmek müstehabtır. Yüzbinlerce hacı, içtiği ve yıkandığı ve memleketlerine götürdüğü hâlde, kuyudaki zemzem tükenmiyor. Şimdi her gün, motorla ve bir geniş hortum ile, gece gündüz çekildiği hâlde, bitmek bilmiyor.
Kâbe’nin şimal duvarı üzerinde (Altın oluk) vardır. Yerde bu oluk hizasında kavis şeklindeki duvarcık ile Kâbe-i muazzama arasında kalan yere (Hatim) denir. Tavaf ederken, bu Hatim duvarının dışından dolaşmak lâzımdır.
Yer yüzünde, bir tane Kâbe vardır. O da, Mekke-i mükerreme şehrindedir. Müminler, hac etmek için Mekke-i mükerreme şehrine gider ve orada, Allahü teâlânın emir ettiği şeyleri yaparak hacı olurlar. Kâfirler, başka memleketlere giderek, başka yerleri dolaşır. Bunlara hacı denmez. Müslümanların ibadetleri başkadır. Kâfirlerin gavurlukları başkadır.
Kâbe’nin içinde farz veya nafile kılmak ve cemaat ile kılmak caizdir. Sırtını imamın sırtına dönerek de kılınır. Sırtını imamın yüzüne dönmek ve Kâbe’nin üstünde kılmak mekruhtur. Kâbe etrafında halka olup kılarken, imamın iki yanındakilerden başkaları, Kâbeye imamdan daha yakın olabilirler. Mescid-i haram içinde namaz kılanların önünden geçmek günah değildir. [Bid’at fırkasındaki imam ile kılınan namazı iade etmek lâzımdır. Çünkü, bid’at ehlinin ibadetlerinin kabul olmayacağı hadîs-i şeriflerde bildirildi.] (Tam İlmihal s. 347)
***
Sual: Peygamber efendimizin övündüğü fakirlik, bizim bildiğimiz fakirlik midir?
Cevap:
Fakir, muhtaç demektir. İslâmiyette, asli, temel ihtiyacından fazla ve kurban nisabı miktarı malı olmayana fakir denir. Resulullah efendimizin Allahü teâlâdan istediği ve övündüğü fakirlik, her zaman, her işte, Allahü teâlâya muhtaç olduğunu bilmektir. Abdullah Dehlevî hazretleri, Dürr-ül-me'ârif kitabında buyuruyor ki:
“Tasavvufta fakir, muradı olmayan, yani Allahü teâlânın rızasından başka dileği olmayan demektir.” Böyle olan kimse nafaka olmayınca, sabır ve kanaat eder. Allahü teâlânın iradesinden razı olur. Allahü teâlâ emrettiği için rızık kazanmaya çalışır. Çalışırken, ibadetlerini terk etmez ve haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de, İslâmiyete uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Dünya ve ahiret saadetine kavuşmasına sebep olur. Fakat, nefsine uyarak, sabır ve kanaat etmeyen kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca, az verdin diye, itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de, fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.
***
Sual: Bir menfaat elde etmek için, devlet adamları ve zenginlerle görüşmek, dinimiz açısından uygun mudur?
Cevap:
Bir menfaate kavuşmak düşüncesiyle, devlet adamları ve zenginlerle görüşmek, arkadaşlık yapmak tezellül olur. Zaruret olursa, bu müstesnadır. Böyle kimselerle karşılaşınca ve bunlara selam verirken eğilmek de tezellüldür, büyük günahtır. Bunlara ibadet için eğilmek ise, küfür olur yani imanı giderir.
***
Sual: Sevabı Peygamber efendimize olmak üzere kurban kesilebilir mi?
Cevap:
Resulullah efendimiz iki kurban keserdi. Biri kendisi için, biri de ümmeti için idi. Resulullah efendimiz için de kurban kesmek müstehabdır ve çok sevaptır.
***
Sual: Evi, dükkânı olup da zor geçinen kimseye zekât verilebilir mi?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hazânet-ül-müftîn ve Eşbâh kitaplarında deniyor ki:
“Evleri ve dükkânları olanın, aldığı kiraları, tarlası olanın, tarlasının mahsulü veya kirası, çoluk çocuğunu beslemeye yetişmezse, bu kimse fakir sayılır, zekât alması caiz olur.” Görüldüğü gibi burada fetva, İmâm-ı Muhammed'e göre verilmiştir.